İzmir’in doğusu ile batısı çok farklı… Batısı Türkiye’nin en zengini… Turizm, sanayi, tarım orada en iyi şekilde yapılıyor. Sürekli göç alıyor. Nüfus artıyor. İzmir’in bir de doğusu var… Yani kırsalı… Yani denizden uzak bölgesi… Köyler boş… Gençler batıya göç etmiş durumda. Ödemiş’in Tire’nin köyleri bu alana giriyor. Aslında Efeler Yolu güzergahı… Efeler Yolu kurtuluş destanı yazılan bölgelerin başında geliyor. Düşmana karşı ilk milli direnişin örgütlendiği alan burası… Bu bölge tarımın da zirvesinde… Türkiye’nin kestanesinin yüzde 70’i buradan elde ediliyor. Hem de kestanenin en lezzetlisi. Türkiye’nin en kaliteli zeytinyağı buradan çıkıyor. Arılar en güzel balı, çiftçi en bereketli ürünü buradan elde ediyor. Şimdi bu iki bölge arasında yani İzmir’in batısı ile doğusu arasındaki fark gideriliyor. Hem de kurtuluş savaşının ilk mücadelesinin verildiği efelerin yolundan giderek yapılıyor. Projenin en büyük destekçisi İzmir Valisi Süleyman Elban… Bu muhteşem proje Efeler Yolu olarak biliniyor. İlk etapta bir doğa sporu trekking projesi gibi görünüyor. Elbette bu yanı da var. Yani bir doğa yürüyüşü kapsama alanı içinde… Ama proje esas olarak doğuyu batıya yakınlaştırma projesi…
Yeni bir kalkınma bir yeniden ayağa kalkış projesi… Bakın Vali Süleyman Elban projeyi nasıl anlatıyor:
“Kıyıda denizi ve güneşi ile öne çıkan İzmir, kıyıdan biraz uzaklaşınca tarihi ve doğal varlıklarla ciddi turizm potansiyeli bünyesinde barındırıyor. Efeler Yolu milli bir proje olarak hayata geçiyor. Efelerimiz bu güzergahta işgale karşı, düşmana karşı ciddi kahramanlık mücadelesi verdi. Kurtuluş için bu bölgeye sığınmış, karargâh olarak kullanmış ve hazırlanmış. Kuvayi Milliye'nin ilk kıvılcımları bu bölgeden çıktı. Bunun mekanlarını ortaya çıkarıp genç nesillere aktarmamız, tarih ve milli bilinci orada göstermemiz gerekiyor. Sonra bu çalışma ile rota gündeme gelecek. Yürüyüşler artacak. Binlerce turist gelecek. Şirketler tur düzenleyecek. Ödemiş'in Birgi Mahallesi'nde efelere dair müze yapıyoruz. Efelerin yürüdüğü patika yolları tek tek ortaya çıkarıyoruz. Bölgedeki tescilli ve tescilli olmayan tarihi eserler tarandı. Tarihi yapıları rota kapsamına alıyoruz ve restore ediyoruz. Kırsal mahallerdeki lokanta, kahve ve pansiyonların açılmasını teşvik ediyoruz. Rotadaki eksiklikleri gideriyoruz. Rotayla bölgede turizm çeşitlenmesi ve kırsal kalkınma oluşacaktır. Bölge çok heyecanlı, insanların mutluluğunu ve sevincini görüyoruz. Bütün bunlar bölgede tarımı yeniden hatırlatacak. Tarım yeniden hatırlanacak, gençler sosyalleşecek, göç duracak bereketli topraklar yeniden canlanacak. Gençler göç etmeyecek ve bir kalkınma projesi Efeler Yolu’ndan çıkacak.”
PROJENİN HİKAYESİ OLACAK
Ülkemizde gastronomi denildiğinde akla ilk gelen isimler arasında olan Ebru Koralı, Efeler Yolu projesinin tam ortasında… Projenin gastronomi ve kültür boyutuna ilişkin ilk dokunmaları kamuoyu ile paylaşıyor. Gastronominin bir de kültürel hikayesi olması gerektiğini vurguluyor her defasında Ebru Koralı… Birgi’de bu yaşanıyor. Meydanda kadınlar ekmek pişiriyor. Fırın herkese açık. Ekmeklere duygularını kattıkları için muhteşem lezzetli. 1761 yılında inşa edilen şimdilerde yenilenen Çakırağa Konağı’nda akşam yemeklerine Ege’nin ruhu sinmiş durumda. Dahası bölgenin ünlü şeflerinden Osman Sezener’in harika katkılarını ile Efeler Yolu’na ayrı bir lezzet katkısı sağlandığı gibi Ege ürünlerinin sofralara taşınması da Ebru Koralı’nın aradığı hikâye ile tam örtüşmüş gibi duruyor. Bu vesile ile dağ köylerinin tarımsal birer hazine olduğu da net bir şekilde ortaya çıkıyor ve kalkınmaya önemli bir katkı sağlıyor. Hele sabah Tire pazarında dua ile başlayan 650 yıllık gelenek herkese son dönemin tartışmalı konusu etik değerlere yeniden dönüş çağrısı gibi geliyor. Pazarda Ege’nin otları, iğne oyaları, taptaze meyve-sebzeleri buluşuyor. Dahası tak tak kebabı, tandır çorbası, çamur peyniri, Tire köftesi ile tanışmak ayrı bir heyecan veriyor.
HAYALİ GERÇEK OLDU
Çok sayıda bilim insanı, sivil toplum örgütü önderinin desteklediği Efeler Yolu’nun fikir babası Prof. Dr. Özgür Özkaya… Aslında Özkaya bu proje ile hayalini gerçekleştiriyor ve şu bilgileri veriyor: “İzmir’i arkanıza alıp dağlara doğru ilerlediğinizde, otobandan ayrıldıktan hemen sonra, plastiğin olmadığı patikaların, yaban hayatın hâlâ devam ettiği ormanların, kurtların ve kuşların hüküm sürdüğü ekosistemlerin, keçilerin özgürce otladığı meraların, nadir bitkilerin yaşam bulabildiği yamaçların ve atalık tohumlarla üretim yapan çiftçilerin varlığını keşfedebilirsiniz. Köy kahvelerinde, çınar ağaçlarının altında oturup yaşlılarıyla sohbet edebilirsiniz. Kaplan Dağ Restoran’da gün batımı izleyebilirsiniz. Sabiha Hanım Konağı’nda Seçil Hanım’ın ikramı Ödemiş tulumu ve kendi salamurası çekiçte zeytin; Ödemiş’in Töngül pidesi, Birgi’nin katmeri derken 500 kilometrelik yürüyüş yolunu gastronomik deneyimle buluşturabilirsiniz.”
İzmir’in doğusu da zenginleşecek
İzmir’in doğusu da zenginleşecek
Paylaş: