.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

“İzmir gömlek ve triko üretim üssü özelliğini kaybetti”

Okuma Süresi: 5 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Gözlem Gazetesi Yayın Kurulu konuğu olan İzmir Gömlek-Triko ve Benzerleri Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Olgun Aktaş, tekstil sektörü olarak kendilerini yalnız ve sahipsiz hissettiklerini dile getirdi.
“İzmir gömlek ve triko üretim üssü özelliğini kaybetti”
Paylaş:
İzmir Gömlek-Triko ve Benzerleri Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Olgun Aktaş, hazırgiyim sektörünün her geçen gün kan kaybettiğini söyledi. “Birkaç yıl öncesine kadar gömlek deyince akla İzmir’in geliyordu, şimdi Adana üretim merkezi oldu. Oradan da Mısır’a kayıyor” diyen Aktaş, benzer durumun triko üretiminde de yaşandığını ifade etti. Aktaş, İzmir yıllarca gömlek ve trikoda üretim merkezi olmasına rağmen bir marka çıkaramadığını dile getirdi.
İzmir Gömlek-Triko ve Benzerleri Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Olgun Aktaş, Gözlem Gazetesi Yayın Kurulu toplantısına konuk oldu. Üç dönemdir oda başkanı olduğunu belirten Aktaş, bir sonraki seçimlerin Mart 2026’da yapılacağını kaydetti.  Olgun Aktaş adıyla kurduğu işletme ile 2 ülkeye ihracat yapan ve Tevazu giyim markası ile de perakende sektöründe yer aldığını vurgulayan Aktaş, oda faaliyetleri hakkında bilgi verdi.
İzmir gömlek ve trikoda üretim merkezi olma özelliğini kaybettiğini söyleyen Olgun Aktaş, 2001-2002 yılı ölçümlerinde İzmir’in haftalık 1,5 milyon adet gömlek üretim kapasitesi olduğuna dikkat çekerek, “Bugün haftalık üretim kapasitemiz 250- 300 bin. Kemeraltı Kestelli Caddesi dediğimiz caddede sağlı sollu 250’ye yakın triko işletmesi vardı. Bugün sadece 4 tane kaldı. İzmir yıllarca bir gömlek ve triko üretim merkeziydi, ama bir marka çıkaramadı. Bir marka yaratmış olabilseydik, bugün üretim dışarıda olsa bile merkez yine İzmir olurdu. Esnaf esnaftan alışveriş yapar mantığı vardır. Şimdi bu işletmeler kapanınca ne oluyor? Bu işletmelere hizmet veren iplikçisi de kapatıyor.” şeklinde konuştu.
Tekstilin içinde bulunduğu zor durumun yerel ve ulusal politikalar dışında, sektörel bir sorunu olduğunu da dile getiren Aktaş, “Bizim içimizden çıkmış. Tekstil ile para kazanmış çok büyük iş insanları var. Bunlar tekstilden para kazandıktan sonra farklı iş kollarına yöneliyorlar ve tekstil sektörüne kendinden sonra geleceklere hiçbir yatırım yapmıyorlar. Sektöre sahip çıkmıyorlar. Bu düşüncenin de değişmesi gerekiyor. İzmir gömlek üretiminde gerçekten çok iyi bir altyapıya sahip. Bu altyapı kaybolmadan değerlendirilmesi gerekiyor. Elimizde Kemeraltı gibi bir hazine var. Kemeraltı’nda yaklaşık 12 bin dükkân var. Bunların büyük kısmı da tekstil atölyesi.  Bunların değerlendirilmesi gerekiyor.” dedi.

Tekstil Akademi Projesi
Testil imalatı sektörünün dünyada zaten 10 yılda bir 100 km doğuya kaydığı yönünde bir istatistik veri olduğu bilgisini de paylaşan Aktaş, “Şimdi de tekstil üretimi artık Türkiye’yi terk edecek deniyor. 3. Sınıf ülkelere transfer olacak deniyor. Görüp duyuyoruz şu anda Mısır’a Suriye’ye gidenler var. Tamam üretim Türkiye’yi terk edebilir ama bizim buradaki en büyük sıkıntımız biz bu kadar yıllık bir tekstil ülkesiysek, bu kadar yıllık bir tekstil şehri isek bizim burada artık markalaşmış olmamız lazımdı. Bu markaları bizlerin artık dışarıda ürettiriyor olması bile bize bir katma değer sağlayacaktı. Bizde bu kadar büyük bir altyapı varken, biz bunları markalaştıramıyoruz. Yani biz Zara'ya üretim yapıyoruz. Zara'nın üretiminin yüzde 50'si Türkiye'de. Ancak katma değeri oraya gidiyor. Biz böyle bir üretim yapamadığımız için burada kalmıyor. Yani kısaca demek istediğimiz şey şu bizim tekstilin altyapısı hem Türkiye'de hem İzmir'de çok iyi seviyelerde. Yani nasıl yapıldığını, ne yapılacağını aslında biliyoruz. Bilen ustalarımız da var ama onların şu an çırakları yok. Bu noktaları da kaybetmeden bir şey yapmamız lazım diyoruz. Bunun için de şunu söylüyoruz. Ben bütün belediyelere, Karabağlar Belediyesi'ne ve Büyükşehir Belediyesi'ne aynı zamanda da Kaymakam ve Valilere şunu söyledim. Bizim yapmamız gereken iş bir tekstil akademi projesini oluşturabilmek. Birincisi fizibilite çalışmasını, raporlamasını yapmak. Ne durumdayız? İkincisi şimdi ne yapıyoruz? Üçüncüsü ne yapmalıyız? Bizim bunu acilen sektöre sunmamız lazım.”

Projelerine destek alamıyorlar
İzmirli tekstilciler olarak yerel yönetimden İstanbul Merter’dekine benzer, kooperatif modeli ile yapılacak bir sanayi bölgesi istediklerini de dile getiren Aktaş, “İçinde otelin, otoparkların, satış alanlarının olduğu, üst katlarının atölye olduğu bir alan yapılması gerekiyor. Bugün Kemeraltı'nın çevresinde toptancılarımız var. Bu toptancılara alışverişe gelindiğinde müşterinin arabasını koyacak yeri yok. Bir tane katlı otoparkımız vardı, o da yıkılıyor şimdi. Bu alanı bize yaparlarsa bizler burayı almaya talibiz zaten. Müşterisi hazır. Burayı bize kazandırdığında belediye de bundan kazanacak. Hem bizlerden vergi alacak, hem otoparkını, otelini kafeteryasını işletecek. Buyurun bunu yapalım dedik, ama maalesef yok. Kısa zamanda yapılacağına da ümidimiz yok. Öte yandan çırak yetişmesi için eğitim şart. Bunun için de bir proje geliştirdik. Gaziemir’e giderken iki dönümlük bir yer var. Üzerinde bir okul var, sahibi eğitimde kullanılsın diye bağışlamış. Ancak Millî Eğitim orayı depo olarak kullanıyor. Eski sıraları koymuş. Dedik ki buraya verin. Biz buraya bir mesleki eğitim okulu yapalım. Buna İzmir Kalkınma Ajansı'ndan bir proje yazalım. Hem buraya bir okul yapmış olalım. Hem içerideki çocuklar eğitim alsın. Aynı zamanda yan tarafında da devletin ihtiyaçlarını karşılayacak personel kıyafetlerinin dikildiği bir üretim tesisi kuralım. Burada yetişen çocuklar da burada üretime devam etsinler. Projeyi de hazırladık, yazdık. Hatta Vali Bey'e sunduk. Vali Bey tamam dedi ama İl Millî Eğitim'den döndü. İl Millî Eğitim orayı hâlâ depo olarak kullanıyor.

Markalaşma için devlet desteği şart
Yani anlatmak istediğimiz şey şu sektörümüz gerçekten de sahipsiz. Altyapı var. Yapılabilecek her şey var. Ama çok sahipsiz bir sektör. 1 milyon 200 bin’den fazla çalışanı olan bir sektördü bugün 900 binlere düştü. 400 bine yakın istihdam kaybı var. Biz sektör olarak kendimizi hem yerel hem de genel politikalarla yalnız kalmış hissediyoruz.  Önümüzün açılmadığını hissediyoruz. Çok önemli bir sektörün ilerlemesi için markalaşması için, var olması için, özel sektör eli ile mutlaka bir yere kadar gelinebilir ama ondan sonrası devlet teşviklerine, devlet politikalarına dayanır. Biz tüm bunları şu anda unutulmuş bir sektör olarak talep ediyoruz. Ama karşılık bulamıyoruz. Ne yerelde, ne genelde ne de bizim sektörümüzde, bizden para kazanmış, bizden büyümüş sanayicilerimizden destek göremiyoruz” dedi.

START-UP’LARA DA DESTEK OLUYOR
Birleşmiş Milletler’in bir çağrısına proje hazırladıklarını ve bu sayede 650 bin dolarlık bir hibeyi odalarına kazandırdıklarını ifade eden Aktaş, “Bu sayede Türkiye'nin esnaf odaları içerisindeki en büyük projesini yaptık. Karabağlar’da kendi kendine yetebilen bir mesleki eğitim, bir sosyal işletme oluşturduk. Bu işletmede küçük esnafın almasının mümkün olmadığı otomasyona dayalı makineleri aldık. Bunları üyelerimizin ortak kullanımına sunduk. Bu sayede hem üyelerimiz bu otomasyonla beraber kalitesini ve üretimdeki imalatını artırdık, hem merkezimiz kazandı.” şeklinde konuştu.
Merkezin kendi masraflarını bu çalışmalarla karşıladığının altını çizen Aktaş, “Merkez kazandığı bu parayı yine üyelerimizin hizmetine ve eğitime harcıyoruz. İlk açılışta hiç çalışanımız yoktu, 8 yılda bugün geldiğimiz noktada 20 çalışanımız var. Hedefimiz burada bin çalışan sayısına ulaşmak. Ayrıca merkezimizde otomasyon eğitimi veriyoruz.  75 kişinin aynı anda hem makine, hem inovasyon eğitimi aldığı bir mesleki eğitim gerçekleştiriyoruz. Ayrıca yeni mezunların da dâhil olduğu fikir olan herkese kapımız açık.” ifadelerini kullandı. Aktaş ayrıca, bu merkezde start-up projelerini desteklediklerini, kalıp ve tasarım kursları açtıklarını, yeni projelerin kalıplarını çıkarıp üretime geçmesini sağladıklarını da dile getirdi.