Gazeteci Yazar Murat Kışlalı, GÖZLEM’in ülke gündeminin başında gelen olay ve gelişmelerle ilgili sorularını cevapladı.
GÖZLEM – Avukat. İsmail Sami Çakmak, İBB’ye yönelik soruşturmaları yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’i Hakimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) şikâyet etti. Görüşünüz?
K – HSK’nın 13 üyesinden 4’ünü Cumhurbaşkanı, 7’sini Meclis seçiyor. Meclis’teki son seçimlerde de görüldüğü üzere buradan gelenler de iktidar ağırlığında. Adalet Bakanı ve yardımcısının da eklenmesiyle Kurul tam olarak iktidar güdümünde işlev görüyor. Dolayısıyla bu yapıdan iktidar aleyhine bir karar çıkmasına imkân yok. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’i “İBB operasyonlarını Erdoğan ile temas halinde organize etmekle suçladığı” biliniyor. Gürlek için “AKP’nin yargıdaki aparatı” diyor ve kendisine “seyyar giyotin” yakıştırması yapılıyor. Avukat Çakmak’ın dilekçesinde “İktidarın Bakan Yardımcısı olarak siyaset yapmaktayken, hukuka ve yasalara aykırı biçimde İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olarak atanmıştır. İşgal ettiği makamı mensubu olduğu iktidarın siyasetinin bir aracı olarak kullanmaktadır. Bu kişinin İBB Başkanlığını tüm kurumlarıyla ve bağlı birimleriyle çökertmeyi amaçladığı saklanamaz bir hale gelmiştir. Gürlek kamu düzenini bozmaktadır” ifadeleri yer aldı. Gürlek, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi başkanlığı görevini yürütürken, 1 Haziran 2022’de tamamen siyasi bir pozisyon olan Adalet Bakanlığı Bakan Yardımcısı olarak atandı. 2 Ekim 2024’de ise HSK tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı görevine getirildi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne karşı 5 dalgaya ulaşan ve 237 kişinin gözaltına alındığı operasyonların adli altyapısını kurguluyor ve bu süreci bizzat yönetiyor. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ da Gürlek’in başında bulunduğu İstanbul Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma sonucunda tutuklandı. İddianamesi ise ancak 77 gün sonra açıklandı. Gürlek önceden CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nu ve eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı hapis cezası ile cezalandırdı. Anayasa Mahkemesi’nin Enis Berberoğlu hakkındaki hak ihlali kararını uygulamadı. Sözcü gazetesi yazar ve muhabirlerini “FETÖ’ye yardım suçu”ndan mahkum etti. Dolayısıyla siyasi yapısı nedeniyle iktidarın güdümünde olan HSK’nın, neredeyse henüz 6 ay önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na atadığı ve Erdoğan’ın da desteğini aldığı anlaşılan Gürlek’i herhangi bir şekilde cezalandırması mümkün gözükmüyor.
GÖZLEM – “Ekonomi, hayat pahalılığı, enflasyon” derken, emekliler başta, dar gelirliler ve emekçiler ailelerini geçindirememekten” yakınıyor ve çare bekliyorlar. Nasıl ve ne zaman gelebilir çare?
K – Böyle liberal yani sağcı bir iktidar faizleri arttırmanın yanında tasarrufa gitmediği, vergi kaçağını ve yolsuzluk da dahil israfı önlemediği sürece enflasyonun inmesi mümkün değil. IMF döneminde yine liberal bir koalisyon vardı ama faiz artışının dışında vergi kaçağı için olmasa da tasarruf için önlemler alınmıştı. Bu politikaların sonucu AKP iktidarının ilk yıllarında enflasyon düşürülmüştü. Sağcı liberal iktidarların “vergi kaçağını” önlemesi zor çünkü kendi tabanlarını karşılarına almaları gerekir. İktidarın tasarruf yapmasının, her türlü israfı kesmesinin mümkün olmadığını ise her gün görüyoruz. Çünkü bununla besleniyor. Dolayısıyla bu iktidarla emekli, memur, sabit gelirlinin işi gittikçe daha zorlaşacak. Kanımca olursa seçimlerden bir yıl öncesine kadar bu böyle gider, yine sonra iktidar geçici iyileştirmeler yapma yoluna başvurabilir.
GÖZLEM – Yapılan bir araştırmaya göre okula giden 4 çocuktan 3’ü akran zorbalığının gölgesinde yaşıyor: Güç arayışı çocuklara sıçradı. Ebeveynler ve Milli Eğitim Bakanlığı ne yapmalı?
K – Bu konu ilk, orta ve lise eğitiminin en önemli sıkıntılarından birisi. FutureBright Group’un 12 ilde Aralık 2024-Ocak 2025 tarihleri arasında gerçekleştirdiği bu araştırma hakikaten çok önemli bir soruna dikkat çekiyor. Araştırmaya göre çocukların yüzde 23’ü zorbalık mağduru, yüzde 50’si zorbalığa şahit olan, yüzde 1’i zorbalığı uygulayan, yüzde 2’si aynı anda hem mağdur olup hem zorbalık uygulayan, yüzde 24’ü ise kaygısız yani akran zorbalığı yaşamamış, yaşatmamış ya da şahit olmamış çocuklardan oluşuyor. Okulların spor salonu veya soyunma odaları, ortaokul çağındaki çocukların akran zorbalığına en yoğun maruz kaldığı alanlar. Erkek çocukları fiziksel zorbalığa daha fazla maruz kalıyor. Her iki çocuktan biri zorbalığı normal görüyor. Tespit edilen bir başka eğilim, bireysel zorbalığın siber ortamda kolektif zorbalığa dönüşmesi. Akran zorbalığına maruz kalan çocuklar içinde sözlü zorbalık oranı yüzde 74, fiziksel zorbalık oranı yüzde 61, ilişkisel zorbalık oranı ise yüzde 51 düzeyinde görülüyor. Araştırmaya göre yaklaşık her üç ebeveynden ikisi yaşanan durumdan aynı hafta içinde haberdar oluyor. Ebeveynlerin yüzde 70’i, olayı çocuğundan öğreniyor. Zorbalık yapan çocuğun ailesinin durumu görmezden gelme oranı ise yüzde 55. Akran zorbalığına karşı en büyük görev hiç şüphesiz okul yönetimlerine düşüyor. Okullarda çok güçlü ve sağlam bir disiplin sistemi uygulanmalı. Ancak öğrencilerin artık müşteri gibi görüldüğü, öğretmenlerin ebeveynlere karşı güç durumda bırakıldığı ve maddi ve eğitim sorunları nedeniyle öğretmen kalitesinin düştüğü, hele hele toplum genelinde yargıya duyulan derin güvensizlik ortamında, bunu uygulamak gittikçe zorlaşıyor. Genel olarak da ülkedeki adaletsizlik, kuralların kişiye göre değişmesi ve otorite boşluğu akran zorbalığına yeterli ve gerekli tepkinin verilmesini engelliyor. Adalet duygusunun yerleştiği, eğitimde öğretmen ve sistem açısından çağdaş gereklerin yerine getirildiği bir Türkiye’de akran zorbalığı ile mücadele etmek mümkün olacak. Ama o da bu iktidarda zor.
GÖZLEM – Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemalettin Aydın, “haklarının aramak için eylem yapan öğrencileri” tehdit etti. Aydın “Bu kadar da açık söylüyorum. Bugün yapan arkadaşlarımız yarın bu üniversite külliyesine girmeyecekler ve giremeyecekler. Okumaya gelene paspas olmaya hazırım. Eylem yapmaya gelene dağ gibi durmaya da hazırım” dedi. Anayasanın verdiği hakkı kullanan öğrencilere karşı yapılan bu tehdit, diğer üniversiteler için de “örnek” teşkil eder mi?
K – Bir bilim adamının, anayasal haklarını kullanan ve adı üstünde “delikanlı” olan gençlerin karşısına “dağ gibi çıkmaya” hazır olduğunu söylemesi biraz garipsenebilir. Ancak söz konusu “bilim adamının” AKP’nin üç dönem milletvekilliğini yapan ve görevine Cumhurbaşkanı tarafından atanan bir siyasetçi olduğu dikkate alındığında bu ifadelerine açıkçası çok şaşırmadım. Bu ifadelerden “durumdan vaziyet çıkartacak” akademisyenler olabilir. Ancak yine de, son dönemde de örnekleri görüldüğü üzere, üniversitelerin AKP zihniyetine karşı en etkili mecraların başında geldiği ve ülkeye umut verdiği tartışılmaz.
GÖZLEM – Galatasaray Osimhen’e 15’erden 45 milyon avro tutan ücreti ve Napoli’ye ödeyeceği bonservis bedelini vermeli mi?.. Başkan Dursun Özbek “Şampiyonlar Ligi’nde oynayacağız, Osimhen Galatasaray’da kalmalı”, birçok futbol yorumcusu da, Galatasaray bu parayı vermemeli” diyor. Siz ne diyorsunuz?
K – Osimhen’in sevecen karakteri, Atatürk ve Türkiye ile ilgili güzel düşüncelerine rağmen, bu “çocuğun” nasıl bir zor ortamdan geldiğini ve kendisi açısından en faydalı anlaşmayı yapması gerektiği gerçekliğini yadırgamamak gerekiyor. Osimhen bir Icardi değil, Icardi’nin yaptığı fedakârlığın daha da büyüğünü yapması ve Suudi Arabistan’dan gelecek çok iyi bir teklifi kabul etmemesini beklemek doğru olmaz. Ama bana göre kariyeri açısından Suudi Arabistan’a gitmek onun için yanlış olur. Suudi Arabistan’a gidip de tekrar daha başarılı olarak Avrupa’ya dönen kim var? Galatasaray açısından ise Osimhen’in, yıllık maaşının daha da artacağı düşünüldüğünde, bu yılki performansı, hatta daha da yükseğini üç yıl boyunca tekrar göstermesi, kendisine yapılan yükleme ve bunun getirdiği sakatlık riski de dikkate alındığında bana göre çok zor. Bu meblağ ödenirse büyük hayalkırıklığı olabilir. Belki tek sezonluk anlaşılsa bu göze alınabilirdi.
İsraf önlenmedikçe enflasyon düşmez
İsraf önlenmedikçe enflasyon düşmez

Paylaş: