.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

İlk yazı

Okuma Süresi: 3 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
İlk yazı
İlk yazı
Paylaş:
Değerli okurlarımız;
Bu ilk yazıma, yazmayı çok seven, bilgiyi paylaşmayı çok önemseyen biri olarak bundan böyle Gözlem Gazetesi gibi saygın ve köklü bir yayın organında yer almaktan duyduğum mutluluk ve onuru paylaşarak başlamak istiyorum. Bana güven göstererek, bu imkânı sağlayan Sayın Çetin Gürel ve Sayın Zeynep Gürel’e de teşekkür ve saygılarımı sunuyorum.

Geçen haftaya baktığımızda, ilk olarak iyimser bir veriyi paylaşalım istedim. OECD Eylül ayı raporunda küresel ekonomi için daha önce açıkladığı 2,9’luk büyüme beklentisini 3,2’ye yükseltti. Özellikle gelişmiş ülkeler bazında bu oran çok iyimserlik ve umut veren bir rakam olarak görülebilir. Bu noktada küresel ekonomi büyürken, özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin bu payın içinde alacağı yer çok önemli olacaktır.
Ancak bu iyimser büyüme beklentisi yanında, FED’in faiz indirimlerinin, arz açığı ve yapısal sorunların emtia piyasalarında bir yükseliş dalgası beklentisi de gün geçtikçe güçlenmektedir. Hatta bazı çevreler bu dalganın 1970 ve 2000’ler de yaşanan süper dönüşümlere benzeyeceği kötümserliği içindedir. Türkiye gibi hassas ekonomik dengeler üzerinde yürüyen ülkelerin bu kötü beklentilere karşı hazırlıklı olarak üretim, istihdam, ihracat gibi hususlardaki stratejilerini belirlemeleri önem taşımaktadır. Kötüye hazırlanarak, iyi çıktığında gerekli olan büyümenin yakalanabileceği düşüncesi de aklımızda kalmalıdır.
TCMB faiz indirimlerine devam etse de, bankaların mevduat toplamında belirlenen limitlerin içinde kalma gayreti nedeni ile politika faizi olan yüzde 40,5’in üzerinde faizler verdiği görülmektedir. Bu durum, doğal olarak verilen kredi ve destek faizlerini de yukarılarda sürüklemeye devam etmektedir. Sanırım para piyasaları ile finansal dengelerin karşılıklı gözetilerek, ince hesaplarla adım atılması daha doğru olacaktır.
Yurt dışı fiyat endeksinde görülen yüzde 28,1 artış, genel tablo içindeki olumsuzlukların yanında normal ya da kabul edilebilir bir oran olarak görülebilir. Ancak, dayanıklı ve dayanıksız tüketim malları ve sermaye mallarında yüzde 30’ları aşan endeks, üretimin uluslararası gücünü kısıtlayıcı bir faktör olarak görülebilir. Tabi bu arada yurt içi imalat sanayi kapasite kullanım oranındaki zayıf seyrin devamı da, ülkemizin yılın son çeyreğinde ciddi bir üretim atağına kalkması gerektiğini işaret ediyor olarak değerlendirilebilir.
Ödemeler dengesinin en önemli kalemlerinden olan hizmetler kaleminde ithalatın, ihracatımızı geçmesi, ülkemizdeki çalışma ve iş maliyetlerinin bir sonucu olmalı diye de düşünülebilir.
Bu arada devletin bizler için en sevimsiz kaynak yaratma yöntemi olan cezalar alanında rekorlar kırması da bir başka gerçek. 12 ayda 245 milyar TL ceza beklentisi varken, 8 ayda bu rakamın 1 Trilyon TL’yi aşması, bu rakamın 2024 yılına göre asgari olarak yüzde 100 artışı yakalayacağın da göstergesi sayılabilir. Yılsonunda kesilen cezalardaki artış oranının, yıllık enflasyonun en az 3 katı olacağını öngörmek, sanırım yanlış olmaz. Onun için herkese “aman dikkat” diyoruz.
Son olarak da İzmir’le ilgili bir hususa dikkat çekmek isterim. Son on yılda, dijitalleşme ile de iyice güçlenen “hızlı balık, büyük balığı yutar” söyleminin ülkemizde ne durumda olduğuna dair TOBB, TOBB ETÜ ve TEPAV tarafından yapılan araştırma sonuçlarına göre ülkemizin ilk 100 büyük şirketinin 6 kat fazla büyüdüğünü görmek, sanırım iyice analiz edilmesi gereken bir sonuç gibi görünmektedir. Ayrıca bu listede Ankara’dan 24, İstanbul’dan 22 şirket yer bulurken, İzmir’imizin Balıkesir ile birlikte 6 şirket ile yer alması dikkat çekicidir. Bu şirketlerimizin sıralamadaki yerleri de, 24-56-62-66-83 ve 96. sıralardır.
Dilerim, bu köşemizdeki paylaşımlarımız ile sizlere faydalı olabiliriz.
Saygılarımla