.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

İktidar da CHP’de İmamoğlu üzerinden bir strateji yürütüyor

Okuma Süresi: 6 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
İktidar da CHP’de İmamoğlu üzerinden bir strateji yürütüyor
Paylaş:
Gazeteci Yazar Murat Kışlalı, GÖZLEM’in ülke gündeminin başında gelen olay ve gelişmelerle ilgili sorularını cevapladı. Kışlalı, CHP’de yaşanan gelişmeler, CHP ve DEM Partili belediyelere yönelik soruşturmalar, 78 vatandaşımızın öldüğü Kartalkaya yangını, futbol sahalarında yaşananlar, kaçak içkiden art arda insanların hayatını kaybetmesi konularında açıklamalarda bulundu.   GÖZLEM – CHP’de neler oluyor?   K –CHP Cumhurbaşkanı adayını yaklaşık 1,6 milyon üyesinin katılımıyla 23 Mart’ta yapılacak önseçimde belirleyecek. Genel Başkanı Özgür Özel’in, İstanbul ve Ankara belediye başkanları Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş ile görüşmesi sonucu “önseçim kararı” yürürlüğe girdi. Mansur Yavaş, “hem erken olduğu, hem de esas gündem olan ekonomik sıkıntılar üzerine eğilinmesi” gerektiği gerekçesiyle bu önseçime katılmayacağını açıkladı. Ancak bana göre Yavaş’ın gerçek gerekçesi muhtemelen “CHP tabanında İmamoğlu’nun seçileceğini öngörerek kendisini yıpratmamak” idi. Yavaş önseçime katılsaydı kayda değer bir oy alabilir ve tabanın kendisine çok daha fazla “ısınmasını” sağlayabilirdi. Ancak kendi açısından “katılmamak, ama önseçime ve seçilecek adaya destek vermek” daha garantili bir karar oldu. Büyük bir fark olsaydı bunun yaratacağı algıyı karşılamak ve yönetmek hem kendisi, hem de CHP açısından zor olabilirdi. Şimdi CHP üyeleri, Yavaş’ın desteğini de almış gözüken İmamoğlu’nu seçerlerse, İmamoğlu ve CHP, 1,6 milyon seçmenden önemli bir oy alarak Erdoğan’ın İmamoğlu’nu siyasi yasaklı hale sokacak yargı hamlelerini karşılamada öncesine göre biraz olsun daha fazla güç elde etmiş olacak. Buna karşın, iktidar, yargı eliyle İmamoğlu’nu “Cumhurbaşkanlığı yarışında saf dışı bırakma seçeneklerini elinde tutacak” bir strateji yürütüyor. Bunların içinde; hepsi büyük şans eseri aynı günde, 11 Nisan’da yapılacak üç ayrı davaya ek olarak, yine iki yıldır İstinaf’ta bekletilen “ahmak” davası, yeni bir engel olarak çıkartılmak istenen “CHP’nin son Kurultayı’nda adaylar parayla aday satın alındı” soruşturması, İstanbul Belediyesi’ne açılmış 16 dava ve İmamoğlu’na ulaşmasının hedeflendiği anlaşılan CHP’li ilçe başkan ve üyelerine yönelik soruşturmalar bulunuyor. GÖZLEM – Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş, “beraber poz vermekten öteye” ne yapmalılar, nasıl yapmalılar?   K – Önce şunu söyleyeyim: Mansur Yavaş’ın bu tablodan çıkmaması ve Ekrem İmamoğlu seçildiğinde aynı bu günkü çizgisinde ona ve CHP’ye destek vermeye devam etmesi çok önemli. Birincisi ülkesini seven bir siyasetçi olarak kendisinden bu beklenir. İkincisi, ola ki Ekrem Bey seçim dışına itilirse, kendisi CHP’nin aynı, hatta o noktadan sonra daha da güçlü Cumhurbaşkanı adayı olacağı için. Bunun dışında, CHP yönetiminin küçük çaplı bir genel seçim gibi kurgulayıp yöneteceği önseçimden sonra ağırlığı “Halkçılık Programı” isimli yeni programlarına verecekleri anlaşılıyor. Cumhuriyet Gazetesi CHP’li kaynakların “Bu program iktidar olduğumuzda uygulayacağımız hükümet programı olacak. Programın bazı kısımlarını önseçimden çıkan adayımız, bazı kısımlarını da genel başkanımız anlatacak” dediklerini yazdı. Şimdi, hakikaten de CHP Kurultayı’nın üzerinden neredeyse bir buçuk yıl, yerel seçimlerden bir yıl geçmesinden sonra en nihayetinde CHP’nin, ülkenin başta ekonomik sıkıntılar olmak üzere, sorunları üzerindeki çözüm haritalarını, halka, geniş kitlelere tekrar tekrar, anlatılması gerekiyor. Özgür Özel sık sık halkın CHP’li belediyelerden memnuniyetinin yüzde 58’lerde olduğunu söylüyor. Buna karşın CHP yerel seçimlerden sonra yeniden ikinci parti durumuna düştü ve kamuoyu yoklamalarındaki oy oranı yüzde 30’un hemen altında. Kararsız seçmen sayısı da yüzde 30’larda. Nefes Gazetesi’nden Aytunç Erkin de Metropol Araştırma şirketinin Ocak ayı araştırmasında “Ekonomiyi kim daha iyi yönetir?” sorusuna iktidar diyenlerin yüzde 30, muhalefet diyenlerin yüzde 27 çıktığını, bunun 2021’den beri böyle olduğunu, “Muhalefet ülkeyi yönetmeye hazır mı?” sorusuna yanıtın yüzde 62,7 “hayır” çıktığını ve bu oranın CHP seçmeninde bile yüzde 57 olduğunu yazdı. CHP bu konuda çok geç kaldı. Özgür Özel’in bu gecikmeye ve kurmayların yaratıcı, kapsamlı, verimli bir program çıkaramamış olmalarına çok “kızdığı” ve “içerlediği” biliniyor. Ancak bu sorunun farkında olmakla birlikte, bu zamana kadar müdahale edip gündeminin önceliği yapamamasında bir “acemilik” ve “yetersizlik” gösterdiğini kabul etmek gerekiyor. GÖZLEM – İktidar, DEM ve CHP’li başkanların yönetimindeki belediyelerle ilgili “savcılık soruşturmaları” açtırmaya devam ediyor? “Devam edeceği” ortaya çıkan bu uygulamaya karşı CHP başta muhalefet ne yapmalı? K – Yapılabilecek en önemli şey, bu konuda insiyatifi iktidarın elinden alacak adımları atmaktı. Bu yönde çok fazla seçenek yok ama CHP’nin Cumhurbaşkanı adayını belirlemesi; iktidarın yargı eliyle “seçimin şekillendirmesini” ve Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş’ı seçim dışında bırakacak adımları atmasını zorlaştıracaktır. GÖZLEM – Çoğu çocuk 78 vatandaşımızın öldüğü Kartalkaya yangını ile ilgili bilirkişi raporu, “Sorumlu, İl Özel İdaresi’dir” dedi. Sorumluluğu, “Bolu Belediyesi’ne yüklemeye gayret eden” ilgili Bakan ise, hâlâ koltuğunda oturuyor; ne diyorsunuz? K – Bence bu raporlar, sorumluluğun, işin siyasi ayağı olan Turizm Bakanı’na ulaşmasını engellemek için yapılmış bir yanıltma ve yönlendirme. Çünkü yasalara göre bir Turizm Bölgesi olan Kartalkaya’da tüm denetimin Turizm Bakanlığı’nda olduğunu, geçen hafta Cumhuriyet’e verdiği söyleşide eski Cumhuriyet Başsavcısı Bülent Yücetürk çok güzel anlatmıştı: “Otelin bulunduğu yer Bolu İl Özel İdaresi sınırları içinde olması nedeniyle işyeri açma ve çalışma ruhsatı verme yetkisi İl Özel İdaresi’nde. Ancak burada çok önemli bir nokta şu ki; oteller sadece bu belge ile turizm faaliyetinde bulunamıyor. Bunun için turizm işletme belgesi alması gerekiyor ki, bunu verme yetki ve görevi münhasıran Turizm Bakanlığı’na ait.” Yücatürk “ana sorumlunun” Turizm Bakanlığı olduğunu belirterek “Turizmi Teşvik Kanunu’nda ve Turizm Yatırım, İşletme ve Kurunmları’nın Denetlenmesi Hakkında Yönetmelik’te açık ve ayrıntılı bir şekilde ‘Turizm yatırım ve işletmelerinin denetimi bakanlık müfettişleri eliyle yapılır’ yazıyor. Yangının çıktığı otel Turizm Bakanlığı’ndan aldığı turizm işletme belgesiyle faaliyette bulunuyor. Otelin bulunduğu yer Turizm Bakanlığı’nca turizm merkezi ilan edilmiş. Mevzuata göre idari açıdan denetim yetkisi ve görevi Turizm Bakanlığı’na ait... Bu olayın asıl sorumlularının, yangına uygunluk belgesinin gereklerini maliyetli olduğu için yerine getirmekten kaçınan otel yetkilileri ile yangına uygunluk durumunu denetlemeyen Turizm Bakanlığı’nda olduğunun altını net bir biçimde çizmek gerekiyor” demişti. GÖZLEM – Alkollü ürünlere uygulanan yüksek “dolaylı” vergiler, tüketicilerin kaçak ve sağlıksız içkilere yönelmesine, “etil alkolün pahalı olması” sebebiyle, “4’te bir fiyatına metil alkol kullanılarak” yapılan “kaçak rakılar”, birçok vatandaşımızın ölümüne yol açtı. Ne olacak ve ne yapılmalı? K – Vergi oranları düşürülmeli, denetimlerin diğer pek çok alanda olduğu gibi bu alanda da arttırılması için daha fazla kaynak ayrılmalı, yani devlet düzgün bir şekilde büyütülmeli. Liyakate uygun bir şekilde yönetilmeli. Ama bunları bu iktidar yapar mı? Yapmaz. GÖZLEM – Süper Lig’de Galatasaray’a karşı yapılanmanın çok çirkin bir tablosu, Perşembe gecesi Adana’da yaşandı; Adana Demirspor kulübünün resmi başkanını da istifa ettiren, “sahadan çekilme kararını” nasıl yorumluyorsunuz? K – Türk futbolunu Fenerbahçe’nin Galatasaray ile çekişmesine indirgeyenler bu durumun esas sorumluları. Fenerbahçe Başkanı’nın, geçen yıl olmayacak sebeplerle “Kulübü Lig’den çekme tehdidi savurarak” idareye ve düzene karşı meydan okumada ayrı bir seviye belirlediği bir gerçek. Martens bal gibi kendini attı. Kart görmesi gerekiyordu. Ama eskiden olsa bu yüzden takım, başkanlıktan istifa etmiş eski başkanı tarafından sahadan çekilebilir miydi? Ama sorumluluğu sadece Fenerbahçe’ye yükleyemiyorum. Kendi hatalarını, yanlışlarını görmeden, sorumluluklarını almadan her suçu “hakemlere” yükleyenler, bu düzenden rant sağlayan kimi hakem ve bürokratlar, futbol etrafındaki suç dünyası, denetimi yapmayan, yaptırmayanlar; herkes suçlu. Ülkede doğru işleyen bir devlet çarkı kalmadı. Bu futbola da yansıyor. Deveye sormuşlar “Boynun niye eğri?” “Nerem doğru ki” demiş.