Bölgemizdeki çıkarları için ülkemizi de hedefine koyan emperyalist odaklar; Atatürk İlke ve Devrimleri ile sorunu olanlarla, laik cumhuriyetimizi ve ulus devlet yapımızı karanlık emellerinin önünde engel olarak görenlerle, şahsi ve siyasi çıkarları için kutsal değerlerimizi istismar edenlerle, durumdan çıkar sağlamak için fırsat kollayanlarla birlikte; birlik-beraberliğimize, toprak bütünlüğümüze, huzur ve güvenliğimize saldırılarına hız verdiler.
Yunanistan; uluslararası hukuku ve antlaşmaları ihlal ederek, Ege’de Türkiye Cumhuriyeti’ne ait adaları işgal etti, yerleşime açtı, askeri birlikler konuşlandırdı, kiliseler kurdu, din adamları görevlendirdi. Yunan Savunma Bakanı Dendias; “Türkiye’ye karşı asker alımına ağırlık verdiklerini, 150 bin gönüllü asker toplayacaklarını, adalara füzeler yerleştirmeyi planladıklarını” söyleyerek amaçlarına ulaşmak için Türkiye ile savaşmayı göze aldıklarını ilan etti.
Güney Kıbrıs; ABD, İngiltere, Fransa ve İsrail’in askeri üssü haline getirildi. Rum yönetimi; arkasına aldığı emperyalist destekle Doğu Akdeniz’de çıkar alanını genişletiyor. Son günlerde Lübnan’la deniz yetki alanları anlaşması imzalayarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Türkiye’nin bölgedeki hak ve çıkarlarını ihlal edecek adımlar attı.
ABD; Uluslararası antlaşmalara göre askerden arındırılması gereken Ege adalarında ve Batı Trakya’da Yunanistan ile birlikte askeri üsler tesis etti. Yunanistan’a ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne siyasi ve askerî açıdan büyük destek sağlıyor.
PKK; terörsüz Türkiye adı verilen süreçte atılan adımlardan cesaret alarak azami çıkar sağlama, ülkemizin siyasi sistemine yerleşme çabasına girdi.
Ülkemizle ilgili emelleri yolunda güç birliği yapan yıkıcı, bölücü ve emperyalist cephe; bir taraftan siyasi, askeri ve ekonomik kozlarını kullanırken, diğer taraftan bölge halklarının inanç değerlerini istismar ederek sonuca ulaşmaya çalışıyor. Şeriat ve hilafet hayalleri kuran tarikat ve cemaatler de durumdan fayda sağlamak için fırsat kolluyor, emperyalist odaklarla iş birliği halinde.
Böyle bir dönemde Fener Rum Patriği Bartholomeos ABD Başkanı Donald Trump’la görüştü ve 1971 yılında kapatılan Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılması için yardım talep etti. ABD Başkanı Trump Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Beyaz Saray ziyaretinde konuyu gündeme getirdi. Erdoğan “Heybeliada Okulu ile ilgili üzerimize ne düşerse biz onu zaten yapmaya hazırız” cevabı verdi. Milli Eğitim Bakanı; “Cumhurbaşkanı’nın talimatı gereği ruhban okulunun açılması için çalışma yaptıklarını” açıkladı.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack; Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasının gerekli olduğunu, 2026 yılının eylül ayında açılacağını söyledi. Barrack’ın herkesten önce bu durumdan haberdar olması dikkat çekti. Bu durum; ABD’nin karar verici olduğu, tarafların; Trump’ın talimatıyla hareket ettiği kanaati oluşturdu.
Son zamanlarda; Yunanistan’ın Heybeliada Ruhban Okulu’nu kullanarak Ekümenik Patrik makamını tescil ettirme girişimi, bu şekilde bütün dünyadaki Ortodoks camiasında etki alanı tesis ederekEge, Batı Anadolu ve Trakya’da dini hakimiyet oluşturma çalışmaları, buna paralel olarak Ege’de gerginliği artırma çabaları, ABD’nin de konuya müdahil olması, Yunanistan’ı destekleyici tavır takınması dikkat çekicidir.
Yunanistan’ın Ortodoks Ruhban Okulu üzerinden hakimiyet oluşturma çalışmaları yeniden gündeme gelirken Katoliklerin dini lideri ABD vatandaşı Papa 14’ncü Leo ilk uluslararası ziyaretini Türkiye’ye yapmış, Fener Rum Patriği Bartholomeos’la birlikte İznik’te 1700 yıl önce Hristiyan birliği için icra edilen dini ayini tekrarlayarak Ortodokslarla birlik mesajları vermiştir. En önemli mesajı da Fener Rum Patriğini “Ekümenik” olarak göstermesidir.
Heybeliada Ruhban Okulu; eğitim verdiği 127 yıl boyunca toplam 930 din adamı yetiştirmiştir. Bunların 225’i 1950-1960 yılları arasında mezun olmuştur. Bu 225 mezundan sadece 38’i Rum asıllı Türk vatandaşı iken 187’si yabancı ülke vatandaşıdır. Yabancı ülke vatandaşlarının arasına ABD ve Yunanistan içinçalışan özel elemanlar yerleştirilmiştir. Bunlardan birisi asıl adı Mihail Hristodolu Muskos olan Kıbrıs Rumlarının lideri Makaryos, bir diğeri de Patrik mertebesine ulaştırılmış olan ABD vatandaşı, Türk düşmanı, Megali İdeacı Athenagoras’tur. Yabancı ülke vatandaşlarının ruhban Okulunda eğitim görmeleri Lozan Antlaşmasına aykırıdır. Athenagoras da zaman içinde yine Lozan Antlaşmasına aykırı olarak Türk vatandaşı yapılmıştır.
Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılması masum bir istek değildir. 1971 yılına kadar Fener Rum Patrikhanesine bağlı olarak eğitim veren Ruhban Okulu; Ortodoks vatandaşlarımızın dini ihtiyaçlarını karşılayan azınlık okulu niteliğinde olmamıştır. Yayılmacı Helenizm politikasının militan liderlerini yetiştiren bir Yunan devlet kurumu gibi Megali İdeanın eğitim yuvası olmuştur. Megali İdeanın hedefinin Ege’de ve Batı Anadolu’da Yunan hakimiyetini tesis etmek olduğu herkes tarafından bilinmektedir.
Ruhban Okulunun açılması; ekümenik projesini destekleyici bir adım olacak, ülkemizde Vatikan benzeri özerk bir yapılanmanın önünü açacaktır. Fener Rum Patriği; yasalarımıza ve uluslararası antlaşmalara göre Ortodoks inancına sahip Türk vatandaşlarına dini hizmet vermekle yükümlü din adamıdır. Ülkemizin dışında hiçbir görevi ve yetkisi yoktur, olmamalıdır. Buna rağmen Ekümenik olarak gösterilmesinden maksat bütün dünyadaki Ortodoks kitlenin büyük bölümünün etki ve kontrol altına alınmasıdır. Bu şekilde Yunan Megali İdeasına hizmet edecek kitle dünya çapında büyütülecektir.
Bu çalışmalara şimdiden başlanmıştır. Lozan Antlaşması'na göre, Fener Rum Ortodoks Patriği'nin yetki alanı İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada'daki Yunan Ortodoks kiliseleri ile sınırlı iken Yunanistan; işgal ettiği adalarımızda tesis ettiği kiliseleri “Ekümenik Patrik” olarak gösterdiği Fener Rum Patriğinin yetkisi altına sokmuştur.
Yunanistan’ın bütün bu hamlelerinin ve PKK ile ilgili açılım çalışmalarının aynı dönemde birbiri ardına gündeme getirilmesi, her ikisinin de ülkemizde köklü bir anayasa değişikliği yapılması fikrinin ortaya atıldığı bir döneme denk gelmesi dikkat çekicidir. Öyle görünüyor ki; Yunanistan, PKK ve bunların emperyalist ortakları; Lozan Antlaşmasının kaldırılması, köklü bir anayasa değişikliği yapılması, anayasamızdaki kurucu ve koruyucu maddelerin değiştirilmesi halinde pay kapmak için sıraya girmişlerdir.
Bütün bunlar göstermektedir ki; Ege ve Batı Anadolu’ya göz dikmiş olan Yunanistan da Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya gözünü dikmiş olan PKK da aynı yoldan yürümektedirler. Her ikisinin de hedefinde Lozan Antlaşması ve anayasamızın kurucu ve koruyucu maddeleri vardır. Bütün bunlar gözlerimizin önünde cereyan ederken yetkili ve sorumlu makamlarda olanların önleyici tedbirler almak yerine olan biteni görmezden gelmeleri, soruları cevapsız bırakmaları, eleştirenleri suçlamaları, bunun da ötesinde proje sahiplerini destekleyici adımlar atmaları son derece düşündürücüdür.
Heybeliada Ruhban Okulu
Heybeliada Ruhban Okulu
Paylaş: