.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

GİMAS sağlam adımlarla dünya devi olma yolunda ilerliyor

Okuma Süresi: 8 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Çimento’dan madene, petrokimyadan enerji sektörüne kadar birçok alanda “Üretilmeyeni üret” mottosuyla, 1976 yılında 100 metrekarelik bir atölyede yola çıkan ve bugün İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nde 58 bin metrekare alanda 700 çalışanıyla dünyaya makine ihraç eden dev bir kuruluş haline gelen, GİMAS Girgin Makine ile yatırım planları ve faaliyet alanları üzerine konuştuk.
GİMAS sağlam adımlarla dünya devi olma yolunda ilerliyor
Paylaş:
ZEYNEP GÜREL
Gazetemizle Malta’ya yapılan 10 milyon euroluk yatırımın detaylarını paylaşan GİMAS Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Girgin, gelecekte Güney Amerika’da da bir fabrika yatırımı yapmayı planladığını da belirtti.
- Malta’ya yaklaşık 10 milyon euro yatırımla tesis kurduğunuz haberleri çok ilgi çekti? Malta yaklaşık 530 bin nüfuslu bir ülke. Böylesine büyük bir yatırım Malta’da nasıl karşılandı?
Zaten temel atma törenine Malta Başbakanı dâhil herkes geldi. Sağ olsun bizim büyükelçimiz de geldi. Onlar için çok önemli bir yatırım. Çünkü biz orada rüzgâr enerjisi santrallerine yönelik imalatlar yapacağız. Yeşil enerji imalatları olacak. Ekonomi Bakanı ziyaret etti bizi. Onlar da çok hevesliler bu konuda.
- Malta’da yaklaşık 8 bin Türk vatandaşı bulunuyor. Yani nüfusunun yüzde 1.5’i Türklerden oluşuyor. Bu yatırımınız iki ülke arasındaki ilişkileri ve adadaki Türkleri nasıl etkiledi?
Malta’ya daha önceden yerleşen gıda sektöründe hizmet veren Türkler var. İkinci olarak da inşaat sektöründe gerek yatırımcı gerek çalışan vatandaşlarımız var. Malta zaten küçük bir ülke ve bu anlamda kapasitesini doldurmuş. Malta hükümeti artık bizim gibi yatırım yapacak Türklere öncelik veriliyor. Adadaki Türk nüfusta pırıl pırıl insanlar, harika işler yapıyorlar. Biz de tabii ki yaptığımız bu yatırım doğrultusunda bu vatandaşlarımızdan yararlanacağız. Onlarla çalışacağız. Hem adayı biliyorlar, insanları tanıyorlar. Tabii ki buradan da mevcut personellerimizden de operatör ve benzeri iş kollarında uzman kişiler de götüreceğim.
Daha sonrası için ilerideki hedefim Malta’da da buradaki okulun aynısını orada açmak. Onların da böyle bir teknik okul gibi bir talepleri var bizden. Ama oradaki prosedürler biraz daha fazla bürokratik. Onların da görüşmeleri sürüyor ama öncelik fabrikanın tamamlanması. Ondan sonra bu konulara da eğileceğiz.
- Malta’dan size yatırım teklifi geldiğini söylemiştiniz. Peki Malta’ya yatırımı cazip kılan şeyler nedir ve Malta’ya yatırım yapmak kolay mı?
Tabii bu arada adada yatırım yapabilmeniz için belli bir prosedürden geçmeniz gerekiyor. Herkes onaylanmıyor. Şu an İzmir'de mesela bir firma daha var. Biz ona da aracılık ettik. O da inşallah yatırım yapacak orada. Ama Malta hükümeti bu konuda çok seçici.
Ben yatırımımı Romanya'da yapmayı düşünüyordum aslında. Bizim İzmirli bir okul arkadaşımız orada bu yatırımlarla ilgilenen bir şirkette çalışıyordu. Bir gün onunla kahve içiyoruz. Dedim, “Ben Romanya'da yatırım yapacağım.” O da, “Neden Malta'da yapmıyorsun?” dedi. “Malta’da yer var mı ki?” diye sorarken, Malta’nın sağladığı desteklerden bahsederek, “Şu anda inanılmaz bir yatırımcı istiyorlar.” diye aktardı. Beni zorladılar. Tamam dedim gidelim. Gittim. Ada’da beni Ekonomi Bakanı karşıladı. Sonra onlar buraya geldiler, gördüler. Dediler: “Biz bu yatırımı istiyoruz.” Ben de, “Oturalım şartları konuşalım. Eğer uygun olursa yaparım ben bu yatırımı.” dedim ve başladık.
Malta’ya gittiğimde baktım benim yan komşum Playmobil, LEGO'nun rakibi 35 bin metrekare fabrikası var. Karşı tarafta Motherwell var. İşte Avrupa'nın veya dünyanın en büyük conta firmalarından Trollberg var. Bütün üretim tesisleri orada ve büyütüyor gittikçe. Ayrıca liman fabrika alanına 800 metre mesafede. Limanı da YILPORT işletiyor başında Türk yöneticiler var. Tabii benim asker arkadaşım da 8 yıldır Malta'da. Malta’nın 3. en büyük inşaat firmasıydı. Yani düşünün İnşaatı yapacak kişi var. Devlet araziyi veriyor. Banka 10 yıl vadeli kredi veriyor. Merkezde limana yakın, havaalanına 10 dakika, Türk Hava Yolları'nın günde 2 uçuşu var ve aynı zamanda turizm merkezi olduğu için çok fazla da Avrupa'dan uçuşlar var. Ayrıca Libya'yla kardeş ülkeler. Şu anda Libya'yı biliyorsunuz Türkiye ve Maltalılar girebiliyor. Tabii benim esas ana hedef pazarlarımdan biri de Libya'ydı. Yani oradan rahat bir ticaret yapılabiliyor ve oradan aynı zamanda Afrika'ya açılabilmek önemli. Avrupa'da KDV'siz mal alıp verebiliyorsunuz. Ayrıca Shengen ülkesi olmalarına rağmen örneğin oradan üretip Almanya’ya göndereceğim ürünlerde ihracat sayılıyor. Malta’nın ihracatına yansıyacak.
- Yenilenebilir enerji ülkemiz için çok önemli. En büyük cari açık kalemimizi kapatmasının yanı sıra bir de AB’nin SKDM uygulamaları yenilenebilir enerjiyi ihtiyaçtan öte artık mecburi kılıyor. GİMAS olarak yenilenebilir enerji için hangi ürünleri tedarik ediyorsunuz? Yerli üreticilerin bu ürünleri sizden alması hem üreticiler hem de ülke ekonomimiz için ne gibi artılar sağlar?
Şimdi bakın Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı (YEKA) projeleri Türkiye için verilmiş en güzel karar. Yani gerçekten bizim rüzgâra başlamamızın en büyük sebebi YEKA projesi. İşte bir Alman firması dünya kadar türbin sattı ki, yeni 2.5 GW daha yapıyorlar. Biz o sayede rüzgâra girdik çünkü yerli üretilmesi gerekiyordu. Üretime başladık, dedi ki benim Almanya'daki fabrikama da ihtiyacım var. Hadi oraya da üretime başladık. Onunla çalışırken başka bir firma geldi. Bize de üretim yapar mısınız ama ihracat için. Almanya fabrikası için. Dedik yaparız. Hatta en son sadece bu işler için 6 milyon euroluk makine yatırımları yaptık. Çünkü hızlı olmanız gerekiyor. Miktarlar çok fazla. O yüzden de yatırım yapmanız gerekiyor.
Çünkü biz proje firmasıyız. Proje varsa üretim yapıyoruz ama çok uzun vadede göremiyorsunuz projelerde. Ama Yenilenebilir Enerji öyle değil. Uzun soluklu bir süreç olduğu için daha uzun vadeyi görebiliyorsunuz. Biz şu anda 2028'leri konuşuyoruz. Önümüzdeki sene rakamları bugün geliyor.
- Çok beğendiğim bir mottonuz var sizin. “Üretilmeyeni üret” şeklinde bunun bir hikâyesi var mı?
Bu mottonun nasıl çıktığını anlatayım size. Benim rahmetli babam TÜPRAŞ rafinerisinde başmühendisti. TÜPRAŞ rafinerisini biliyorsunuz Ruslar kurdu. Orada görüyor her şey yurt dışından geliyor. Ya diyor yani biz bunları yaparız aslında ama her şey yurt dışından geliyor. Bir süre çalışıyor, ondan sonra tazminatını alıyor. Diyor ki ben bunu yaparım. Ayrılıyor oradan. Beş kişiyle Ödemiş’te bizim PİRİNA fabrikası vardı eski sanayinin içerisinde. Orada işte önce turbo jeneratör binasının çelik konsültasyonuna başlıyor. O zaman çelik bile yurt dışından geliyor düşünün. Ondan sonra TÜPRAŞ’a girdiğinizde ilk bir Flare vardır büyük bir baca. Onu yapıyor. Ondan sonra PETKİM’e basınçlı kaplar yapmaya başlıyor. Bunlar o zamanlar hep dışarıdan gelen malzemeler. Tabii o zamanlar ben de çalışıyorum. İşte eşanjör yapacağız. Makine takımı gerekiyor. Nerede var? Hollanda'da var. O zaman şimdiki gibi uçaklar yok ki. Hadi otobüsle Hollanda'ya gidip o makine takımını alıp geri geliyordum. O şekilde başladı. Yani tecrübesinden kaynaklı dedi ki, ben dedi üretilmeyeni üreteceğim bu ülkede dedi.
Öyle başladık. Üretilmeyeni üreterek sürekli gelen bir talep karşısında Gazbeton Fabrikalarına ait Kuveyt'ten Brezilya'ya, Avustralya'dan Meksika'ya kadar bütün fabrikaların üretimini yapmaya başladık. Böyle olunca da yerimiz yetmedi ve organizeden yer aldık. Oda yetmeyince büyümeye başladık. Bugün 6 parsel üzerinde kurulu bir alandayız. Biz bir ara anahtar teslimi çimento fabrikası yapmaya bile başlamıştık. İnşaat grubumuz da vardı. İlk çimento fabrikasını bir firmayla ortak inşa ettik, ikincisini tek başımıza yaptık. Fakat ondan sonra 2000 krizi başlayınca Türkiye'de biz dedik bildiğimiz işi yapalım, imalat yapalım. 2002 civarları geri döndük imalata.
Almanya'da bir firmaya dik değirmen imalatları yapmaya başladık. Termik santrallere bayağı ciddi miktarda yaptık onlardan. İmalat kalitemizi duyan onun rakibi geldi. Dedi ki, “Bize de yapın.” Ona başladık yapmaya. O ikinci rakip gelince 3. rakip de geldi, “Bize de yapın.” dedi. Tamam size de yapalım dedik. Biz 3 rakibin imalatlarını burada yapmaya başladık. Bunun olmasının sebebi de, güven var. Şimdi her birinin kendi teknolojisi var ama şunu görüyorlar. GIMAS'ta her şey açık, net, yapılan belli ve bir güven oluştu.
Arkasından Hidro'ya girdik. Hidroelektrik santrallerine başladık. Orada da dört rakip firmanın imalatlarına başladık. Daha sonra Milhes projesi çıktı. Millî Hidroelektrik Santrali projesi, Kepez Barajı'nda yüzde 100 yerli dizayn, yüzde 100 yerli üretim. Onu aldık bir ünite. Onu yaptık. Çok başarılı oldu. Kepez Barajı'nın kapasitesi yüzde 10 arttı.
Bir süre devam ettik sonra hidro azaldı. Şimdi tekrar yenilemeler başladı. Sarıyer Barajı'nın 1. Ünite yenilemesini teslim ediyoruz şimdi.  Önümüzdeki yıllarda da hükümetimizin aldığı santralleri yenileme kararı doğrultusunda ülkemizin ihtiyacı olan yerli üretimi artırma imkanımız var.
Kendi içimizde kendi işimiz için de bu arada üretilmeyeni üretiyoruz. Burası 52 bin metrekare. Bir ambarımız var. Kaynakçının gaz altında kullanılan şöyle küçük bakır parçaları var. Bunun belli bir zaman sonra değişmesi gerekiyor. Şimdi oradan kaynakçı çıkıyor bir uçtan ambara gidiyor 15 dakika. Oradan eskisini veriyor, yenisini alıyor, tekrar yerine gidiyor. Yani ciddi bir vakit kaybı. Dedim ki, “Bunun otomatı yok mu?” İnanmayacaksınız, yok. Yani dünyada bu tip malzemelerin otomatı yok. Oturdum kendim dizayn yaptım bir tane çok basit. Programını da biz kendimiz yazdık. Eskisini atıyorsunuz, sistem görüyor alıyor. Hangi türde parça istiyorsanız onu veriyor.
Bizim işimizde kullanılacak ERP programları için çok büyük paralar harcamanız gerekiyor. Biz kendi ERP programımızı yazıyoruz. Şu anda birçok yazılımımızı kendimiz yapmaya başladık. İşte yeni otomatlar yapacağız işimizi kolaylaştırsın diye. Kamerayla akıllı tanıma, oradan artificial intelligence'ı kullanaraktan programlar hazırlıyoruz. Bunları yapabilecek, başarabilecek evlatlarımız çok fazla dışarıda. Burada görev bize düşüyor ama. İhtiyacın ne olduğunu anlatmamız gerekiyor. Bu çocuklara yol göstermemiz gerekiyor. Bunun içinde çalışıyoruz. Yani özellikle ben Covid döneminde dahi stajyer alımını kaldırmadım. Biz çalıştık Covid döneminde. Hiç kesmedim stajyer alımını. Çünkü o çocuklar burada çok güzel şeyler öğreniyorlar.
- Ar-Ge’ye çok değer verdiğinizi görüyorum.  Diğer yatırımcılara da örnek teşkil etmesi için soruyorum. Son 5 yıllık plan içinde Ar-Ge’ye bütçenizden yüzde kaç pay ayırdınız? Bunun sonucunda elde ettiğiniz değerler nelerdir?
Bizim Ar-Ge’den çok üretim know-how’ımız var. Çünkü biz üreticiyiz.  Bizim Ar-Ge departmanımız yok ama yine de şunu söyleyeyim Ar-Ge için 3 milyon dolarlık yatırım yaptık. Dışarıdan bir sistem aldık onu geliştirdik. 3 yıllık bir süreçte onu tamamladık şu an için bunun meyvelerini  toplamaya başladık. Ar- Ge işinde çok çalışmak sabretmek gerekiyor. Ama şimdi artık kendi ürünlerimizi yavaş yavaş üretmeye başladık. Kendi dizaynlarımızı yeşil enerjiyle alakalı, karbonla ilgili çalışmalarımız var. Hidrojenle ilgili çalışmalarımız da var aynı zamanda.
- Bu kadar büyük başarı elbette ki çalışmadan olmaz. Bir aile şirketi olarak kurulduğu için sormak istiyorum. GİMAS’ı 10 yıl sonra nasıl bir konumda göreceğiz? Girgin ailesi nasıl yaşar? Aile olarak nelere dikkat ediyorsunuz?
10 yıl sonrası için şunu söyleyeyim Güney Amerika'da bir tane daha yatırım yapmayı hayal ediyorum. Benim iş hayatına resmi girişim 94'te oldu. O zaman 120 kişiydik biz. Şu an 700 kişiyiz. Aile şirketi çok zor. Hani kanunları var mı? Var. Belli bir disiplin gerekiyor. Ama belli bir zaman sonra da kurumsallaşmamız gerekiyor. Ben kurumsallaşma kararı alalı 8 yılı geçmiştir. O zamana kadar sabah 7'de geliyordum. Akşam 7'de çıkıyordum. Bir gün rahmetli babamda vardı galiba bir toplantıda. Biri dedi ki: “Bakın!” dedi. “Her şeyi, çok güzel üretiyorsunuz. Siz ölseniz ne olacak.” dedi. “Aile şirketi her şeyi siz biliyorsunuz.” dedi. “Cıvata alınacak siz karar veriyorsunuz.” O bana o zaman çok dokunmuştu. Biz şu anda yüzde 80 kurumsalız. Daha yüzde 20'lik bir yolumuz daha var. Ben o zaman sabah 7.30 akşam 7.30 çalışırken şu anda sabah 9'da geliyorum, 16-17 sıraları çıkıyorum. Artık şirketin bana birebir bir bağlılığı kalmadı. Kararlar verilebiliyor. İçeride işte sorumluluklar alınabiliyor. Bu çok önemli. Oğlum 3. jenerasyon şu anda. O yetişiyor arkada.
Öte yandan biz aile olarak çok göz önünde bulunan bir aile değiliz. Olmak da istemiyoruz. Mümkün mertebe kazandığımızı işimize harcamayı tercih ediyoruz. Ben makine alıyorum veya gidiyorum fabrika yapıyorum. İstihdam yaratmak için. Kafamda yenilikçi fikirler oluştuğu zaman onlara gidip para harcıyorum. Bizim aile yapımız bu şekilde.