Ama “mümkün olmuyor”; meslekten ve yazmaktan kurtulamadığım için, “bitmek bilmeyen sorunların getirdiği gerilimi azaltmanın yolunu” bulmaya çalışıyorum.
Ne var ki, ülkemizin ve halkımızın sorunlarına, bir de “İran – İsrail savaşı” başlayarak, Türkiye’yi de etkileyince, “psikolojik gerilimi azalt” bakalım”, azaltabilirsen…
Bazı öğleden sonraları yardımcım Bilal Uslu ile, Urla’da deniz kenarındaki veya Zeytinalanı’ndaki ya da İnciraltı’ndaki bir kafeye gidiyor, oraya gelen dostlarla ve orada tanıdığımız ve arkadaş olduklarımızla sohbet ediyoruz.
Benim gibi bir gazeteci için “Halkım ne düşünüyor, ne diyor” testi oluyor, bu sohbetler…Birçok mesleğin temsilcileriyle konuşmak, hem günlük, hem gündemlik aydınlanmama yardımcı oluyor.
Sohbetlerin baş konusu, genelde, emeklilerin durumu ve hayat pahalılığı...
İçlerinde AKP’lisi de, CHP’lisi de, MHP’lisi de, İyi Partilisi de, Zafer Partilisi de, YRP’lisi de var; zaman zaman siyaset konuşmaları başlıyor, ama “tartışamaya dönüşürse” kesiyoruz. Böylece, siyasetin zirvelerindeki gerilim masamıza yansımıyor.
“Okey masası kurulursa”, zaten ne siyaset, ne hayat pahalılığı, ne emeklilerin ve basının durumu” kalıyor ortada… Oyunda “para yok”; sadece oyunu kaybedenler, çayları ikram ediyor, o kadar… Ben de seyredip, çayımı yudumluyorum.
+++++++++++
Sözün Özü…
“Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören hakikî âlimler çıkabilir.”
Mustafa Kemal Atatürk (22.3.1923)
+++++
ERDEM VE POLİTİKA…
Demokrasi, “Dediğim dedik, çaldığım düdük” değildir. Bir uzlaşmadır. Husumetlerden uzak, sevgi ve sorumlulukla yoğrulmuş birlikteliği sağlama tutkusudur. Halkı kamplara bölmeden rahat ve huzurlu bir ortamda kişilerin yaşamasını gerçekleştirmektir.
Ali Naili ERDEM
+++++++
Otosansür mü isteniyor?

Fatih Altaylı gibi, “gerçek” bir gazetecinin, “örnek ve duayen” bir meslektaşımın tutuklanmasının “resmi duyurusunu” mesleğin, muhabirlikten, genel yayın müdürlüğüne, yazarlıktan patronluğuna kadar her kademesinde 70 yıl görev yapmış bir gazeteci olarak” hazmetmem güç…
Kendi kendime soruyorum; Acaba, “basında otosansür” mü isteniyor; “Fatih Altaylı’nın gözaltına alınıp, tutuklanması, tutuklanma gerekçesi ve şekli ile ‘basına örnek olsun’ örneği” ile? Evet, Savcılığın “Fatih Altaylı’nın gözaltına alınma” kararının resmî açıklamasını, gazete haberlerinde okuyunca şaşırdım; “Evinde yakalandı” deniliyor.
Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde “yakalanmak” kelimesinin karşılığı ise şöyle: “Yakalama işi yapılmak, ele geçirilmek; tutulmak.”
Kendi kendime sordum; “Kaçmayan, saklanmayan, ‘evinde’ olan” ve de “savcılık kararından haberi” bile olmayan, “savcılığa götürülmek için gelen polislerce gözaltına alınan” bir gazeteci için “Evinde yakalandı” demek, ne anlama geliyor?
Fatih Altaylı kardeşime “Geçmiş olsun” der, bir an önce aramıza dönmesini dilerim.
+++++++