Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Gerçek mutluluk denklemi

Okuma Süresi: 4 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Gerçek mutluluk denklemi
Gerçek mutluluk denklemi
Paylaş:
Her ay ekonomi dışında bir konuyu yazacağımızı daha önce ifade etmiştik. Tasavvuf yazımızın devamı niteliğinde bu ay bu konuda bir kitap özeti yazmaya çalışalım. Prof. Dr. Robert Frager, “Kalp Nefs Ruh” adlı eserinde tekâmül, denge ve uyumun sufice psikolojisini ayrıntılı olarak incelemektedir. (Gelenek Yayıncılık/54) Yazar “Gerçek Mutluluk Denklemi”nin yolunu şöyle tanımlar: Tefekkür, şuur, amel yoluyla düşünce, algılama ve davranışlarımızı yönetiriz. Tasavvuftaki kâmil insan olma yolu başlangıç, nefsin ölümü (az yemek, az uyuma, az konuşma) ve ruhun doğumu ile devam eder. Şekil önemli değil. Detaylarda boğulmamak, ağaca değil ormana bakmak gerekmektedir. İnsan-ı kamile gidiş, hakikate erişme aşamaları: Önce iman bununla birlikte salih amel (güzel iş) ve sabırla kesretten (çoklu) vahdete ulaşmada evrende, yaratıcıda teklik algısına ve aşkın sevgiye (muhabbet) ve böylece sonsuz mutluluğa, (ebedi saadet) erişmenin yegâne yoludur. Bu yoldaki bazı seyyahlar karanlık bir evde geceye yakalandıklarında henüz yollarına yeni başlamaktadırlar. Bir lamba edinmişlerdir ve onun ışığı ile pencerelerden ve kapıdan dışarıya bakabilmektedirler. Sonra evin içine ay ışığı yansır ve biraz daha aydınlık sağlar. Daha sonra seyyahlar çöle çıkarlar ve dolunayın altında lambaya da ihtiyaçları kalmaz. Sonra şafak söker ve ayın ışığını bastırır. Sonra güneş olanca haşmetiyle zirveye yükselir ve şafak aydınlığı soluk bir hatıraya dönüşür.
Karanlık ev, bütün ışığı kesen nefs-i emmareyi temsil eder. Lamba ise aklın nurudur. Akıl arttıkça ve zahiri eylemin bilgisine uygulandıkça, tıpkı yükselen ay gibidir (sadrın durumu). İlahi lütuf yoluyla elde edilen hikmet aracılığıyla, ışık güçlenir (iç kalbin durumu).Vahidiyet nuru ile ışık daha da güçlenir ve en yüksek güce ulaşır (en iç kalbin (lübbü’l-lüb) durumu). Kalplerimizin ilahi mabedler olduğunu hatırlarsak, benlik duygumuz ve bütün psikolojimiz dönüşüme girer. Bu perspektiften bizler, maneviyatı arayan dünyevi yaratıklar değil; gerçek doğamızı keşfetmeyi amaçlayan manevi varlıklarız.
 Herkesin kalbinin bir ilahi mabed olduğunu hatırlarsak, o zaman herkesi farklı bir gözle görür ve herkese karşı daha büyük bir sevgi ve şefkatle muamele ederiz. Her şeyden önce bu dünyanın kutsal mabedleri peygamberler ve evliya tarafından inşa edilmiş iken, kalp mabedi bizzat Allah (c.c) tarafından yaratılmıştır. Başkalarını bu şekilde görmek, sufi hizmet anlayışının temelidir. Her insanda mevcut olan kalbe saygı göstermek büyük bir disiplindir. Sıklıkla unuturuz. Ancak eğer hatırlayabilirsek, yaşamlarımız ve bütün ilişkilerimiz değişime uğrayacaktır. Sufi cemaatinin işleyişi, kısmen bu hatırlayışı besleyecek şekilde tertip edilmiştir. Her türlü eylem kalbi etkiler. Nazik bir söz ya da yardım severce bir tutum kalbi yumuşatır ve açar. Buna karşın, sert sözler ya da zararlı eylemler kalbi katılaştırır ve kapatır. Burada sunulan model, klasik bir dört katmanlı kalp modelidir. Bu modelin kökeni sekizinci yüzyıla kadar uzanır.
Birinci katman olan sadr (göğüs) amelin mekanıdır. Kişiliğimizle manevi yapımızın karşılıklı etkileşim alnıdır. Eyleme geçmek için kişiliğimize ihtiyacımız vardır; ancak aynı zamanda eylemlerimizin kalbin derin hikmeti tarafından yönlendirilmesine de ihtiyacımız bulunmaktadır. Sadrda, büyük bir psiko-ruhsal simya çalışması gerçekleştirerek, negatif eğilimlerimizi pozitif eğilimlere dönüştürebiliriz.
İkinci katman; bilinen kalptir. Bu kalp, gerçek manevi ve dini öğretinin hakikatine dair derin ilim ve imanın mekanıdır. Ayrıca Hakk’ın huzuruna dair idrakimizin, yani düşüncelerimizin ve eylemlerimizin değişimine yol açan idrakin mekanıdır.
Üçüncü katman; iç kalptir. (batını kalp, lüb) Bilinen kalpten daha derin ancak onunla yakından bağlantılıdır. Perdesiz ilmin mekanıdır. Bilinen kalp ilahi huzurda olduğumuza ilmen bilir; ancak en iç kalp düzeyinde ilahi huzuru o kadar net ve somut olarak hissederiz ki, sanki Allah (c.c)’ı tam karşımızda görür gibi oluruz.
Dördüncü düzeyde; yani en iç kalp ((lübbü’l-lüb)) düzeyinde, ebediyet alemine gireriz. Bu alem; sözlerin, teorilerin ve düşüncelerin ulaşamayacağı kadar uzaktadır. Bu düzeyde, hikmet sahipleri düzyazı yerine şiiri seçerler ve doğrusal muhakemeleri paradokslara dönüşür.
Kendi kalplerimizde ne kadar derine inersek; Allah (c.c)’a o kadar yaklaşırız. Peki bizi kendi kalbimizin derinliklerini keşfetmekten alıkoyan nedir? Birinci engel kötü huylardır. Yukarıda sözü edildiği üzere; her bir kötü huy ya da davranış kalbi katılaştırır ve derine daha zor ulaşılır hale getirir. Bir başka engel ise mutluluğu kalbimizde aramak yerine onu ve tatmini dünyada arama eğilimimizdir. Dünyada tatmin aradığımız ölçüde, bilinçli ya da bilinçsiz olarak, hepimizin aradığı hedefi barındıran kendi kalplerimizin içini araştırmayı unuturuz.
Eski bir Hint meseli bu eğilimi açıklayan mükemmel bir metafor oluşturur. Misk Geyiği, kendi koku bezelerinden gelen miskin rahatlatıcı kokusunu koklar. Ancak kaynağı fark edemediğinden, genç geyik bu harika kokunun kaynağını bulmak için ormanın içinde çılgınca koşar ve aslında her zaman kendi içinde bulunanı aramak uğruna bir kayanın kenarından ölüme atlar. Belki de dünyaya doğru bir perspektiften bakmıyoruz. Eğer kalplerimiz tam anlamıyla açılırsa dünyadaki her şey bize Allah (c.c)’ı hatırlatacaktır.