.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Gerçeğin bulanıklaşması…

Okuma Süresi: 2 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Gerçeğin bulanıklaşması…
Gerçeğin bulanıklaşması…
Paylaş:
Ne yazık ki, yaşadığımız çağda en güçlü ışıkların bile bir anda pusa dönüştüğüne şahit oluyoruz…
Bu öyle bir pus ki, sadece etrafımızı değil, kendi içimizde taşıdığımız doğruları, haklılıkları da bulanıklaştırıyor. Bir yalanın ya da sahteciliğin çokça kişi tarafından tekrar edilmesiyle gerçeğe dönüştüğüne, itibar gördüğüne ve hatta kurguyu yapanların böbürlendiğini görmek en acısı… O an, o yalanın yanında duranların o kadar kalabalık olması, kendi yalnızlığınızın bir kanıtı gibi gelir. Ve işte o anda, en büyük sorgulamayı kendinize yöneltirsiniz: Acaba yanlış olan ben miyim?
Oysa ki, bu büyük yanılsamanın ardında, vicdanları susturan tek bir soru var: "Ben nasıl fayda sağlarım?" Bu basit ve bencillikle yoğrulmuş soru, bir virüs gibi tüm topluma yayılıyor. Doğruluk, erdem, adalet gibi kavramlar birer yük haline gelirken, çıkarların ve menfaatin coşkusu içerisinde kala kalıyorsunuz…
Siyasetten ekonomiye, sanattan sosyal ilişkilere kadar her alanda bu hesaplaşma kendini gösteriyor. Kimin sesi daha yüksek çıkıyorsa o doğru kabul ediliyor. Vicdanlar ve akıl, bu kaba kuvvetin önünde maalesef eli kolu bağlı bir şekilde çaresiz kalıyor.
Bu zihniyet, en çok da siyaseti ve ekonomiyi yaralıyor. Siyaset arenasından "hizmet" ve "adalet" kavramları çekilirken, yerini kitleleri manipüle eden popülist söylemler alıyor. Siyasetçiler için aslolan, doğru olanı yapmak değil, o an için kalabalıklardan en yüksek alkışı alacak olanı söylemek oluyor. Bu durum, uzun vadede siyasetin omurgasını kemiriyor ve toplumsal güveni kökünden sarsıyor. Halk, liderlerinin söylemlerine değil, sadece yarattıkları algıya inanır hale geliyor…
Ekonomide ise durum daha da vahim bir hal alıyor. Kısa vadeli kâr hırsı, uzun vadeli sürdürülebilirliğin önüne geçiyor. Şeffaflık ve dürüstlük erozyona uğrarken, "ben nasıl daha çok kazanırım" sorusu, etik değerlerin önüne geçtikçe geçiyor...
Ne yazık ki, bu hesap kitap, sadece birkaç kişinin cebini doldururken, toplumun büyük bir kesimini yoksulluk ve adaletsizlikle yüz yüze bırakıyor. Nihayetinde, bu güvensizlik ve çıkar odaklı sistem, ekonominin temel dinamiklerini bozarak içinden çıkılamayacak büyük krizlere zemin hazırlıyor.
Peki, bu kaba akıl ve bencillik dalgası ne zaman dinecek? Haksızlar ne zaman ortadan kalkacak ve doğru olan olması gereken yere nasıl konulacak? Bu soruların cevabı ne bir liderde ne de bir devrimde yatıyor… Aslında yanıt her birimizin kendi içinde, sessizce taşıdığı o doğruyu savunma cesaretinde gizli… Yani kalabalıkların yanlış alkışları arasında bile kendi doğrusunun yanında duranların bireysel direncinde…
Çünkü yanlışa dur diyecek olanlar, o yalan dalgasına kapılmadan, o bulanık pusun içinde kendi berrak ışığını koruyanlardır… Tercih elbette kişinin kendisinde ya bulanık pus ya da berrak ışık…