Temmuz ayında geleceğimizi karartacak 2 yasa TBMM’de onaylandı. İki yasa da Cumhurbaşkanının onayından sonra yürürlüğe girecek.
Bu yasalardan ilki “İklim” ile ilgili. ‘İklim Yasası’ 20 madde, 2 geçici madde ve 3 kanunda değişiklik içeriyor. “Birincil piyasa”, “denkleştirme”, gönüllü karbon piyasaları, “iklim adaleti” gibi yeni tanımlar içeriyor. İklim değişikliğine “şeffaflık” getirildiği ileri sürülüyor ama tam tersine bağımsızlığımıza ket düşürecek bir yaklaşımı ve karanlık noktaları içeriyor.
Yasaya eleştiriler
CHP Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un dediği gibi bu yasada iklime ilişkin bir şey yok; “ağacın yeşiline değil doların yeşiline önem vermişler; sadece dünyaya diyorlar ki, biz de bir İklim Kanunu çıkarttık.”
CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü ise tasarının büyük şirketlerin çıkarlarını koruduğunu ve halkın zarar göreceğini belirterek, "Bu kanun geçerse küresel şirketler kazanacak. Almanya'yı kirletemeyen şirket Türkiye'ye kaçacak. İthalat faturasının ve iklim felaketlerinin bedelini yine bizim halk ödeyecek" dedi.
Yeniden Refah Partisi Kocaeli Milletvekili Mehmet Aşıla, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında, "Küresel bir akıl var. Bunlar tabiatı istedikleri gibi hunharca yok ediyor. Bize de 'gidin ormanlarda ağaç sayın' diye görev veriyorlar; ‘biz de bu görevi kabul etmiyoruz’" diyerek yasanın içeriğinin "insanlığa karşı ihanet, rahmani düzene savaş açmak" anlamına geldiğini vurguladı.
Vatan Partisi Genel Sekreteri Özgür Bursalı da bu yasanın “küresel merkezlerin kanunu olduğuna işaret ederek, şunları belirtti: “Yerli kömür, doğal gaz ve tarım kaynaklarımızdan vazgeçmeye zorlanmamız, enerji güvenliğimizi ve gıda üretimimizi tehdit etmektedir.‘Karbon fiyatlandırması’ ve 'gönüllü karbon piyasaları' gibi araçlar, Türkiye’nin enerji ve hammadde kaynaklarını kendi ihtiyaçları için kullanmasını engellemek içindir.
'İklim Değişikliği Başkanlığı', yerli üretimi desteklemek yerine, dış kaynaklı standartları dayatan bir denetim mekanizması olarak tasarlanmıştır.”
Öte yandan AKP’ye yakın Yeni Akit’in bazı yazarları da benzer gerekçelerle yasaya karşı tavır koyuyor.
Milli merkez eleştirileri
Yasaya en kapsamlı eleştirileri ise Meclis Başkanlarından Hüsamettin Cindoruk’un Başkanlığını yürüttüğü Milli Merkezin Genel Sekreteri Yüksek Kimya Mühendisi Haluk Dural getiriyor. Konuyla ilgili Paris Anlaşmasından çekilmek gerektiğini vurgulayan Dural, atmosferdeki karbondioksitin yüzde 95’inin doğal kaynaklı olduğuna dikkat çekerek iklim değişikliği politikalarının gelişmekte olan ülkelerde tarımı ve sanayiyi hedef aldığını, elektrikli araçların ve yeşil dönüşümün Batı’nın bir tuzağı olduğunu öne sürerken Kanada ve Hollanda’nın azotlu gübre yasaklarını örnek göstererek, bunun tarımımızı yok edeceğini belirtiyor…
Görüldüğü gibi yasayı Cumhur İttifakından başka savunan yok. Bu nedenle gelecek kuşaklar için ciddi bir tehdit oluşturuyor bu yasa.
Zeytinimize dokundular
Gelecek kuşaklar için felaketler içeren diğer bir yasa ise siyasi iktidarların sıkça kullandığı bir “torba” içerisine gizlenmiş. Muhalefet milletvekillerinin komisyondaki karşı çıkışına, ondan daha önemlisi zeytin üreticisi köylülerin Meclis önündeki açlık grevine varan direnişlerine karşın Cumhur İttifakının oylarıyla yasa kabul edildi. Bu yasa ile ülkemizin dünya çapında iddiasının bulunduğu zeytinlikler, bunların yanı sıra ormanlarımız, meralarımız vb. hiçe sayılıyor.
Bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifinin 11. maddesinde ifade edildiği üzere amaç enerji arz güvenliğini sağlamak, yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırmak ve madencilik faaliyetlerini kolaylaştırmak. Gerçekte ise özellikle yabancı şirketlerin güdümündeki madenler üzerinden vurguna yol açacak olan bu ‘torba yasa’ zeytinliklerin ve meraların ölüm fermanı. Cumhur İttifakı milletvekillerinin parmak kaldırmasıyla19 temmuzda kabul edildi. Böylece Mustafa Kemal Atatürk’ün öngörüsüyle 1939 tarihli ‘zeytinlerin aşılatılması kanunu’ Özal’dan bu yana 11 kez denendikten sonra çöpe atılmış oluyor.
Neyse ki CHP Yönetimi bu ‘torba yasa’yı Anayasa Mahkemesine götürmeye kararlı.
Gazetemizde 27 Haziran tarihli ZEYTİNE DÜŞMANLIK yazımızda dile getirdiklerimizi yineleyelim:“Türkiye’nin dünyada en fazla zeytin yetiştiren ikinci ülke olma yolunda hızla ilerlediği bir dönemde böylesi bir doğa katliamının açıklanası bir tarafı yok. Hele fiyat açısından karşılaştırıldığında iş iyice anlamsızlaşıyor. Neden mi? En iyi ithal kömürün tonu en fazla 150 dolar. Ya zeytinyağının tonu? Kalitesine göre 7000-9000 dolar arasında değişiyor.”
Yıllardır yabancı maden şirketlerinin ülkemizi sömürüsüyle başı dimdik mücadele eden Sefa Taşkın dostumuzun konuyla ilgili yazısında dile getirdiği gibi “Yağma Hasan’ın Böreği”.
Ankara Barosunun açıkladığı gibi “Cumhurbaşkanı Maden Kanununu TBMM’ye İade Etmeli!”
Geleceğimizi karartan yasalara hayır!
Geleceğimizi karartan yasalara hayır!
Paylaş: