.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Geçim sıkıntısı yaşayanı koruyan kollayan yok

Okuma Süresi: 5 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Geçim sıkıntısı yaşayanı koruyan kollayan yok
Paylaş:
Gazeteci Yazar Murat Kışlalı, GÖZLEM’in ülke gündeminin başında gelen olay ve gelişmelerle ilgili sorularını cevapladı. Kışlalı, asgari ücret, memur ve emekli maaşlarına yapılan artışlar, Devlet Bahçeli’nin Öcalan çağrısı sonrasında yaşanan süreç, iktidarın CHP’li belediyeleri “silkeleme” kararı, Ekonomist İris Cibre, ağır şekilde eleştirdiği ENAG'ın enflasyon verisine yönelik açıklaması konularında açıklamalarda bulundu.   ****** GÖZLEM – Asgari ücretten sonra emekli maaşlarına yapılan zam da belli ve tepkileri de büyük oldu. İktidar “Benden bu kadar” dedi. Muhalefet ne yapmalı? K – Muhalefet gündemi olabildiğince ekonomik konulara, geçim sıkıntısına, enflasyona ve yetersiz maaş zamlarına çekmeye çalışıyor. Ancak daha da fazla yapılması gereken, sadece ana muhalefetin değil, bütün diğer muhalif partilerin de sahaya genel başkan veya belediye başkanı düzeyinde daha fazla inerek, her gün iktidarın ekonomi yönetimi nedeniyle geçim sıkıntısı çeken kesimlere ulaşmaları ve buralardan çıkacak “pazarda lif satan yaşlı nine” örneği “insan hikayeleri”ni gündeme getirmek olmalı. Erdoğan son yaptığı seçimlerle iç piyasaya, başta büyük firmalar olmak üzere ticaret kesimine sahip çıktığını gösterdi. Dar gelirliyi, geçim sıkıntısı çekeni, kısmen seçimler uzak olduğu için, kısmen de ekonomi yönetimini kendisinden “kaçırdığı” için şu dönemde dikkate almıyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise uluslararası finansman piyasaları başta, “paradan para kazananları” kolluyor. O kadar ki “Hazine’nin ana konusu olan” Para politikasının sınırları olduğunu, Merkez Bankası’na destek olmak için “Maliye’nin konusu olan” maliye ve gelirler politikasının devreye girmesi gerektiğini söyleyebiliyor. Sanki kendisi hem Hazine, hem de “Maliye” bakanı değil! Buna karşın dar gelirliyi, geçim sıkıntısı çekeni, emekliyi kollayan, koruyan yok. Onu korumak da haliyle muhalefete düşüyor ama muhalefetin elindeki icracı merciler de büyük ölçüde belediyeler ile sınırlı. Bu nedenle muhalefetin, iktidarın “itinayla” engellemeye çalıştığı, dar gelirli, geçim sıkıntısı çeken kesimlere dönük yardım ve hizmetlerini arttırarak sürdürmenin değişik yollarını bulması ve bunları geniş kitlelelere duyurması gerekiyor. Bu hem bugün için, hem de bir gün iktidara gelirlerse genişletecekleri uygulamaları test etmeleri açısından önemli. GÖZLEM – Devlet Bahçeli’nin başlattığı Öcalan Açılımı ve bugün geldiği görüşünüz?.. Nasıl bir son bekliyorsunuz?   K – Devlet Bahçeli önce Abdullah Öcalan’ın hapisten çıkarılıp Meclis’te “terörü bitirdiğini, örgütünü tasfiye edeceğini” açıklaması gerektiğini söylüyor, bu gerçekleşirse “umut hakkının kullanılmasıyla” serbest bırakılmasının sağlanmasını öneriyordu. Apo’nun çıkartılıp Meclis’te konuşmasının imkânsızlığı ve kendisine vereceği zarar ortaya çıkınca bu isteğini “DEM Parti ile Öcalan arasındaki görüşmenin İmralı’da yapılması” şeklinde değiştirdi. Abdullah Öcalan “terörü bitirme ve örgütü tasfiye etme” çağrısını olduğu yerden de yapabilirdi. Bahçeli DEM Partililerin elini sıkarak başlattığı süreci “Cumhurbaşkanı’nın çağrısıyla” yaptığını ifade etmişti. Erdoğan da daha sonra “Bahçeli’nin tarihi çağrısı ortak vizyonumuz” demişti. O halde Erdoğan istese Apo’nun açıklaması sonrası bu “serbest bırakma” işlemi gerçekleşirdi. Bunun için yine MHP’li Feti Yıldız’ın önerdiği iktidarın elindeki Adli Tıp Kurumu’nun onayıyla “Hapis cezasının infazı, mahkumun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa, iyileşinceye kadar infazın geri bırakılması” düzenlemesinin uygulanması yeterli olurdu. Ancak konunun bu olmadığını biliyoruz. Konunun ne olduğunu bu sürecin en başlarında yine MHP Genel Başkanı Bahçeli açıkladı: “Diyorlar ki yeni anayasaya hazırlık süreci için tahkimat yapıyormuşuz. Sayın Cumhurbaşkanımızı bir kez daha seçtirmek için yol arıyormuşuz. Terör hayatımızdan sökülüp atılırsa, enflasyon canavarına kesif bir darbe indirilirse, Türkiye siyasi ekonomik istikrarın zirvesine çıkarsa, Sayın Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi doğal ve doğru bir tercih değil midir? Bu kapsamda lazım gelen anayasal düzenlemeyi yapmak önümüzdeki görevler arasında olmayacak mıdır?” Bu basit ama ciddi siyasi sonuçları olabilecek “Apo’yu özgürlüğüne kavuşturarak Kürt oylarının alınması suretiyle anayasanın değiştirilmesi” silsilesi, tüm bu “yeni çözüm süreci”nin içinden çıkarıldığında geriye ciddi bir karmaşa yumağı kalıyor. Apo İmralı’dan açıklama yapmadı ama İmralı’ya giden DEM heyeti “adının, amacının, ayrıntılarının, koşullarının” ne olduğu bilinmeyen “demokratikleşme, barış” süreci için konuşabildiği bütün partilerle konuşuyorlar. “Sonuca ulaşması zor ancak toplumu daha sonra açıklayacakları isteklerine alıştırmaya” dönük bir çaba içindeler. Bu süreçte kendi seçmeni açısından en samimi ve doğru yaklaşımı DEM’i kabul etmeyen İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu gösterdi. Dervişoğlu sahaya biraz daha hâkim olsa, tabanı açısından çok ters bir işe girişen Bahçeli’ye biraz daha açıktan “yüklense” ve belki Zafer Parti ile yakınlaşmanın yollarını bulsa; Akşener’in ilk dönemdeki çıkışı gibi muhalif merkez sağı bir araya toplayacak bir güç olarak ortaya çıkabilir. Erdoğan “parmağını henüz taşın altına koymaya gerek olmayan” bu süreci kenara çekilmiş izliyor. Bu arada hem gündemi çok geniş kitleleri ilgilendiren ekonomik durumdan ve geçim sıkıntısından uzaklaştırmış olmanın, hem de son Suriye gelişmeleriyle bu süreci Türkiye dışına yayılmacılığının temeline oturtarak “yeni Osmanlı” başarısını oya tahvil edecek gelişmelerin keyfini çıkarıyor. GÖZLEM – İktidarın “CHP’li belediyeleri silkeleme” karar ve uygulamasının sonuçları yaşanmaya başlandı, İzmir Büyükşehir Belediyesi, çalışanlarına yeni yılın ilk ayında “tam maaş ödeyemedi” ve çalışanlar işi bıraktı. “Silkelemenin cezasını” da” İzmir halkı çekti. Tepkilerde, iktidarın payı, Belediye’nin payından büyük oldu. Sizce, “silkeleme kurşunu” kimin ayağına geldi? K – İktidarın özellikle güçlü olmadığı yerleşim bölgelerinin belediyelerine dönük “nasılsa bu bölgeden bize oy çıkmıyor” mantığıyla bu tür “silkeleme” girişimlerine başladığı ve bu örneklerin gittikçe çoğalacağı ve çaplarının da büyüyeceği anlaşılıyor. Burada bu belediyelere düşen yapılanları belediye binaları, reklam panoları, basın gibi olabilecek her ortamı kullanarak halka anlatmalarıdır. Bunun birikimi elbet sağduyusu bir noktada devreye girecek “kararsız” seçmenleri etkileyecektir. GÖZLEM – Ekonomist İris Cibre, ağır şekilde eleştirdiği ENAG'ın “yöntem ve verilerinin de güvenilir olmadığını, yıllık yüzde 80'in üzerinde enflasyon açıklamasının ekonomik dengeleri bozduğunu, ENAG oranlarına bakarak bütçe yapanların yanlış kararlar almasına neden olduğunu” söyleyerek “Kalben söylüyorum, bu ENAG pohpohlandıkça kendi ayağımıza sıkıyoruz” dedi. Haklı mı? K – Bir konuda uzman olanların ifade ettikleri görüşleri, o uzmanların “kimi temsil ettiklerine” göre değerlendirmek gerekir. İnternette yer alan haberlere göre bu “uzman”ın sosyal medyada pek muteber görülmediği ve tartışmalardan beslendiği anlaşılıyor. Pek tanınmayan Newport Üniversitesi İşletme bölümünden mezun. Kariyerine İnfo Yatırım’da hisse senedi satıcısı olarak başlamış. Yine çok bilinmeyen firmalarda, Kıbrıs, Karadağ gibi ana akım içinde olmayan, hatta uluslararası finans ilişkileri şaibeli ülkelerde çalışmış. Yani “sermayenin ve finansman piyasalarının” sesi. Hayatını, geçimini bu piyasalara yatırım yaparak ve “yaptırarak” sağlamış. Enflasyonun TÜİK’in açıkladığından yüksek olduğunun ortaya çıkması durumunda “taraf” olduğu kesim zarar görecek. Dolayısıyla “enflasyon sepetinde TÜİK’in kullandığı 418 maddenin 339’u bulunan, enflasyon hesabını Birleşmiş Milletler İstatistik Bölümü standartlarına göre tamamen bilimsel bir şekilde yapan” ve bu nedenle “daha yüksek ve gerçek” enflasyon oranları açıklayan ENAG’ı eleştirmesine şaşırmamak gerekiyor. GÖZLEM – Babasına ait kartı almak için Rize PTT Başmüdürlüğü’ne gelen bir şahıs, “Kartı babanız alabilir, o gelmeli” denilince, tartışmaya girmiş ve sonunda silahını çekerek PTT Müdür Vekili ile Temizlik görevlisini vurarak kaçmış. Ağır yaralanan iki görevli hastanede vefat etmiş. Devlet dairelerinde bu kaçıncı saldırı ve cinayet. Devlet Dairelerinde “koruma tedbirleri” yetersiz mi kalıyor? K – Olayın anlık bir sinir sonucu ortaya çıktığı dikkate alındığında, bankalar ve PTT gibi işletmelerin şubelerine girişte konulabilecek bir detektör sistemi hiç şüphesiz bu tür saldırılarda engelleyici olacaktır.   ++++++++