TCMB tarafından açıklanan faiz oranlarına o denli büyük beklenti ve anlamlar yükleniyor ki ne kararı çıkarsa çıksın, makro ve mikro ekonomik verilerdeki görünüm ve gidişat bu kararları bir anlamda “kadük” hale getiriyor. Geçen hafta TCMB, PPK; Politika Faizi’nde 100 baz puanlık indirime gitti. Yüzde 39,50’ye gelen faizin yılsonu beklentisi de 37,5 oldu. Beklentiler aralık ayında da bir indirim olacağı yönünde. Ancak, faiz indirimi ile bu indirimi açıklayan PPK kararını okuduğunuzda bir şeylerin yerine oturmadığını görebiliyorsunuz. Aklınıza, peki durum bu ise; Bu indirim niye sorusu geliyor. Enflasyonda durum net değil. Para politikasındaki sıkılığı koruma eğilimi var, deniyor. Bizler de herhalde reel faiz marjını azaltarak enflasyonda gelinen noktanın korunmasına gayret ediliyor diye düşünüp, defteri kapatıyoruz.
Bu makro verilere bakıldığında ve sonra da yüzümüz hemen gerçek yaşamımızdaki verilere ve görünümlere döndüğünde, birbirine bağımlı bir zincir içinde sıkıntılı günlerin yaşanmaya devam ettiğini görüyoruz. Örneğin, geçen hafta 2025 yılının II. Bitkisel Üretim Rakamları açıklandı. Tahıllardan buğday, arpa, çavdar, yulaf; yağlı tohumlardan soya ve ayçiçeğinin, sebze ve meyvelerde domates, biber, taze fasulye, portakal, limon ile muzda, cevizde, fındıkta üretimde azalmalar bekleniyor. Hele hele zeytinde yüzde 34,7’ye gelen bir azalma beklentisi mevcut. Peki, bu ne demek? İki sonuçtan biri, arz azaldığında fiyatların artacağı, diğeri ise talebi karşılamak için ithalata dönülerek, cari açığa yeni yükler bineceği.
Peki, bu azalma neden oluyor? Bir hafta önce açıklanan tarımsal girdi fiyatlarına bakıldığında yüzde 34,09 artışı gördük. Üretimde direk yer alan gübre ve toprak geliştiricilerinde ise bu oran 53,01’e varmış. Yani kısaca, faizlerde hani “ucundan azıcık” hareketlere rağmen, enflasyonda beklentiler yüzde 24-29 bandından yüzde 30-35 bandına hareket etti.
Bu ortamın imalata ya da yaşama yansımasında ise, yüksek faiz oranlarına rağmen hem bireysel hem de ticari müşterilerin kredi kullanmaya devam etmek zorunda kaldıklarını görüyoruz. Sonra bir de bakmışsınız, UYAP verilerine göre icra ve iflas dosyaları toplamda 25 milyon sınırına gelmiş. Bankaların takibe aldığı borç miktarı ise 515 milyar liraya ulaşmış. Konkordatolar ise her gün dilimizde. Şu ünlü marka, bu ünlü aile konkordato ilan etti diye gazete sayfalarından takip ediyoruz.
Bir şeyler yapılmaya çalışılmıyor mu? Elbette, bazı hususlarda kısa vadeli ve etki alanı dar da olsa bir şeyler yapılmaya gayret ediliyor. İşsizlik Sigortası Fonu’nun yüzde 15’i, istihdam desteği olarak imalat sanayisine aktarılacakmış. TOBB’un koordine ettiği “Nefes Kredisi”nde 1. etaptan sonra 2. etapta çabucak bitiverdi. Kamuya kaynak yaratmak için vergi borçlarının yeniden yapılanması konuşulur oldu.
Elbette, yaşanan tüm bu durumlarda küresel gelişmelerin de payı var. Trump etkisi ile Rusya ve Çin ile ilişkiler, Gazze sorunsalı, ABD’nin sık, sık bir sopa olarak kullandığı tarifeler, Çin’in bazı hammaddelerdeki üretimi kısarak, ABD başta olmak üzere dünya piyasaları üzerinde sürekli bir tehdit kılıcını bulundurması... Petrol üretiminin yeniden planlanması, AB’nin doğalgazdan Rusya’dan kurtulma çabaları, tüm dünya ülkelerinde hızla artan silahlanma yarışı derken say, say bitmeyecek küresel sorunlar, ülkemiz gibi hem sermaye için hem de üretim için dışa bağımlı olma görünümünü değiştiremeyen ülkeler için neredeyse sıkıntısız bir gün bile yok.
Bu kocaman laflarla, değerlendirmelerde bu sayfalara taşıdığımız rakamların eninde, sonunda vardığı yerde Hane Halkı Tüketim Harcamaları’nın seviyesi ve detaylarına dayandığını görüyoruz. Küçük bir örnek vermek gerekirse, İzmir’de gerçekleşen Tüketici Harcamaları’nın yüzde 27,8’i sadece konut ve kira giderlerine gidiyormuş. Sağlık, gıda, eğitim, ulaşım gibi giderleri de bu listeye eklemek mümkün.
Sonuçta, vatandaşların bir magazin ya da spor haberiymiş gibi izlediği faiz hareketlerinin, enflasyon rakamlarının acaba, aslında yaşamların da nerelere gittiğini görüyor muyuz? Sormadan da duramıyorum.
Ancak yine de, enseyi karartmadan 102. yılına varan en değerli varlığımız olan Cumhuriyetimizin kuruluş gününü, yeni umutlarla kutlayalım ve bize verilen bu armağanın değerini bilelim.
Faiz hareketleri ve yaşamımız
Faiz hareketleri ve yaşamımız
Paylaş: