Etiket demokrasisi
Etiket demokrasisi
Paylaş:
Bilmem siz de benim gibi her gün kötü bir haber duymaktan bunalanlardan mısınız?
Sokak röportajında düşüncelerini paylaşan bir kadının tutuklanmasından tutun da Avrupa Konseyi’nin " AIHM kararları uygulansın “direktifine, Milli Eğitim, Diyanet İşleri Başkanı ve tarikatların iş birliği ile bireysel ve toplumsal yaşamı okullardan başlayarak dönüştürme gayretlerine kadar her şey çok acı veriyor.
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diye işe başlayan iktidar ülkede tersine bir devrim gerçekleştirme yolunda ilerlemekte. AK Parti 23. kuruluş yıl dönümünü kutlarken Erdoğan, " Zamanın ruhu değişim istiyor. Milletin ve ümmetin umudunu heder edenlere hoşgörü gösteremeyiz.” diyerek neyi anlatmak istedi, anlayamadık.
Bu yeni bir şey değil. Ülkemizde Üçüncü Sultan Selim’le başlayıp günümüze kadar devam eden bütün yenilikçi hareketler hep çeşitli engellerle karşılaşmıştır. Bu engellemeler, dönemlerin siyasi, toplumsal ve dini yapıları ile yakından ilişkilidir. Bu tarihsel süreç içinde yenilikçi hareketlerin neden/sonuç ilişkilerine kısaca göz attığımızda hemen hepsinde karşımızda demokrasinin ve İslam’ın araçsallaştırılmasını görürüz. Bu her iki kavramın da özlerinden uzaklaştırılarak siyasi amaçlarla kullanılması anlamına gelir. Bu tür araçsallaştırmalar hem demokrasiye hem de İslam’a zarar verebilir. Hatta özlerinden uzaklaştırılmış gerçek İslam’ın olduğu kadar gerçek demokrasinin de yok olmasına neden olabilir.
Demokrasi, halkın iradesine dayalı bir yönetim biçimidir. Ancak, demokrasi bazı durumlarda yalnızca iktidara ulaşmak veya iktidarda kalmak için bir araç olarak kullanılabilir. İktidara gelenler, demokrasinin temel ilkelerini çiğneyebilir, hukukun üstünlüğü, güçler ayrılığı ve temel hak ve özgürlükler gibi unsurları zayıflatabilir.
Demokrasi bu şekilde kullanıldığında, seçimler birer formalite haline gelebilir, basın özgürlüğü kısıtlanabilir, yargı bağımsızlığı yok edilebilir ve otoriter bir rejim ortaya çıkabilir. Bu süreçte demokrasi sadece bir etiket olarak kalır, gerçek işlevini yitirir ve sonuçta demokrasinin yok olmasına yol açar.
İslam dini, bireysel ve toplumsal yaşamı düzenleyen kapsamlı bir inanç sistemidir. Ancak bazı gruplar ve liderler, İslam’ı bugünkü gibi siyasi amaçlar için kullanabilir. Bu, dini duyguları istismar ederek halkı belirli bir siyasi yönelime çekmek veya mevcut iktidarı korumak amacıyla yapılabilir.
Din, bu şekilde araçsallaştırıldığında, her mezhebe farklı uluslara göre farklı yorumlanan dini kurallar ve öğretiler siyasetin bir aracı haline gelir. Bu da dini özgürlüklerin kısıtlanmasına, toplumsal kutuplaşmaya ve hoşgörüsüzlüğe yol açabilir. Sonuç olarak, demokrasi zayıflar ve otoriter eğilimler güç kazanabilir. Farklı dini odaklar arasında iktidar için çatışmalar başlayabilir. Gerçek İslam’ın unutulmasına yol açabilir.
Din, çoğunlukla mutlak doğru ve inanç sistemine dayanırken, demokrasi çoğulculuğu ve farklı görüşlerin bir arada var olmasını teşvik eder. Din araçsallaştırıldığında, bu iki sistem arasında çatışma doğabilir. Dini liderler veya siyasi aktörler, kendi iktidarlarını meşrulaştırmak için dinin mutlakıyetçi yönlerini vurgulayarak demokratik değerleri zayıflatabilir. Bu tür bir çatışma, demokrasiye olan güveni sarsabilir, demokrasi karşıtı hareketlerin güçlenmesine yol açabilir ve nihayetinde demokrasinin ortadan kalkmasına sebep olabilir.
Bu nedenle "Güçler Ayrılığı ve Hukukun Üstünlüğü demokrasilerde vazgeçilmez kurallardır" diyerek altını bir kere daha önemle çiziyoruz.
Demokrasinin sağlıklı işleyebilmesi için güçler ayrılığı ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin titizlikle korunması gereklidir. Yasama, yürütme ve yargı organlarının bağımsızlığı, demokratik bir sistemin en temel garantisidir!