.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Erdoğan, Kürt siyasetinin desteğini almak istiyor

Okuma Süresi: 10 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Erdoğan, Kürt siyasetinin desteğini almak istiyor
Paylaş:
Gazeteci Yazar Murat Kışlalı, GÖZLEM’in ülke gündeminin başında gelen olay ve gelişmelerle ilgili sorularını cevapladı. ***** GÖZLEM – Sigara ve içki gibi dolaylı vergilere zamların arttırılması, bütçe açığının “kazanç vergisinden çok, dolaylı vergilerden karşılanması alışkanlığının devam ettiğini” gösteriyor. Asgari ücret ve emekli maaş rakamları ortada iken, hâlâ “dolaylı vergilerden medet ummak” ne anlama geliyor? K – Ülkede gelir elde eden ekonomik kesimleri kabaca dörde ayırmak lazım. Birincisi iç piyasa, ki buraya esnaftan büyük şirketlere yurtiçi ağırlıklı ekonomik kesim giriyor. Bu kesimin ticaret ve hizmet ile ilgili bir bölümü enflasyondan kâr ediyor. Buna karşın, üretim ayağının kârlılığı durgunlaşan ekonomiden ve finansman sıkıntısından dolayı kısmen düştü. Bu kesim son dönemde rahatsızlığını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a iletmiş olmalı ki, enflasyon tam düşmeden faiz indirimleri başladı. Hafta içinde faizler 2.5 puan daha düşürüldü. Bunun dengeleri bozma pahasına da olsa devam edeceği anlaşılıyor. İkinci kesim iktidar ve çevresindeki devlet üzerinden yaratılan rantı paylaşan grup. İktidar devlet harcamalarında tasarruf yapmıyor ve rantı kesmiyor. Burada o veya bu isimle “ısraf” kapsamına sokulabilecek faaliyetler had safhada. Üçüncü kesim “paradan para kazananlar”, ki burada hem yurtiçinde tasarrufu bulunanlar var, hem de uluslararası finans dünyası var. Bu kesimin hamisi, Mehmet Şimşek ve yönetimi. Amacı para arzı ve devlet harcamalarını kontrol ederek enflasyonu düşürmek. Böylece, enflasyon üzerinde faiz vererek bu kesimin reel getiri elde etmesini sağlamak. İktidar ve çevresindeki rant grubu nedeniyle devlet harcamalarını istediği gibi kontrol edemediği için enflasyon daha yavaş ve sorunlu iniyor, ama yine de bu kesime çok ciddi bir reel getiri sağlanıyor. Dördüncü kesim ise sayıları milyonları bulan sabit ve dar gelirlilerin oluşturduğu yurttaşlar. Bugünkü durumda gelirleri enflasyon nedeniyle ciddi biçimde eriyip geçim sıkıntısını kriz seviyesinde çeken kesim bu kesim. Bu kesimin sahibi, hamisi yok. Geliri de çok kısıtlı ama ekonomi yönetimi hâlâ çarkın dönmesi için, bu kesimi vuran bu dolaylı vergileri arttırma yoluna gidiyor. Diğer kesimlerin hamisi, iktidar ve Şimşek yönetimi olduğu için, bu kesimlere dönük kayıt dışını kayıt içine almak, devlet harcamalarında tasarruf yapmak gibi atılması gereken adımlar atılmıyor. Olayın kaba açıklaması bu. GÖZLEM – HÜDA PAR toplantı ve çalıştayları toplantılarında “TC Anayasası’nın ‘değiştirilemez’ ve hatta ‘teklif dahi edilemez’ maddelerine aykırı olarak ‘Federasyon’a, Kürtçenin resmi dil olmasına kadar varan’ öneriler” yapılıyor, hatta davetli AKP’liler de bu görüşlerde konuşmalar yapıyor.. DEM’lilerin de benzer istekleri var. Görüşünüz? K – Erdoğan kollarını sıvadı ve riski göze aldı. Tekrar seçilebilmek için hem anayasayı değiştirecek, hem de kendine “Terörü bitirdi” hikayesi yaratacak yeni açılım sürecini başlattı. Bunun için Kürt siyasetinin desteğini almak istiyor. Bırakın İmamoğlu ve CHP’ye dönük baskılara, kendi partilerine dönük tüm kayyum atamalarına, dillerinden düşürmedikleri demokrasi karşıtı uygulamalara ve defalarca “kandırılmalarına” karşın DEM Parti ve Kürt siyaseti de bu yola, bütün varlığıyla baş koymuş durumda. Erdoğan’ın yeni siyasetini destekliyorlar. Hüda-Par ile DEM’in istekleri arasında, laiklik hariç büyük bir fark yok. Ocak başında, DEM’lilerle ilk görüşmesinde, isminin gündeme getirilmesi Devlet Bahçeli tarafından “Sakın” anlamına gelecek bir el işaretiyle reddedilen Selahattin Demirtaş bile, Öcalan, Erdoğan ve Bahçeli’yi kastederek “...bu üç liderin başarılı olabilmeleri için ben elimden gelenin fazlasını yapacağım” dedi. Oysa Erdoğan’a karşı 2015 seçimleri öncesi “Seni Başkan yaptırmayacağız” diye büyük çıkış yapan da kendisiydi. Bahçeli, “DEM’in kapatılmasından” “beraber halay çekmeye” evrildi. DEM’liler Anayasa’nın değiştirilmesine dönük isteklerini hızla ve el arttırarak sıralıyorlar. Öcalan’ın ev hapsi, “anayasada eşit yurttaşlık”, “İnfaz yasasının değiştirilmesi” gündemde. AKP’li Binali Yıldırım ise “Vatandaşlık tanımı yeni anayasada gözden geçirilebilir. ...Erdoğan’ın da tekrar aday olmasının yolu açılmalı” diyerek pazarlığı açık etti. Erdoğan, DEM’in desteğini alır ve DEM’lilerin “uçuk” isteklerine MHP’liler de karşı çıkmazsa –ki her iki ‘eğer’ yine de oldukça şüpheli– AKP’nin Meclis’teki desteği, Anayasa değişikliklerini referanduma götürebileceği 360 milletvekili rakamını aşarak 381 milletvekili sayısına ulaşıyor. Böylece referanduma gitmeden Anayasa’yı değiştirmeye ihtiyaç duyduğu 400 milletvekili sayısına da yaklaşıyor. Bu milletvekili sayısına, muhalif cephede görünmekle birlikte her an “Türk vatandaşlığı kavramı değiştirilmelidir. Türkiye vatandaşı denmesinde bir sorun görmüyorum” diyen ve son dönemde AKP’ye “geri dönme sinyali” veren Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi’nin 8 milletvekili de eklenebilir. Seçimlerin yaklaşacağı zamana kadar iktidar, başta İyi Parti’den olmak üzere aradaki 11 milletvekilini de bir şekilde kendi saflarına çekebilir. Anayasa’nın değiştirilemez maddeleri etrafından dolanılarak değiştirilebilir. Mesele böyle bir değişimin seçmende yaratacağı etkiyi yönetmek. GÖZLEM – Bu saldırılara, ülke sorunları konusunda açıklamalar yapan belediye başkanlarına, gazetecilere, siyasetçilere, iş adamlarına soruşturmalar açan, gözaltılar yapan, “tutuklama talebiyle davalar açan” savcılar niye sessiz kalıyor? K – Bu şartlarda iktidarın kontrolünde olan, ya da olmasa bile bir soruşturma açtığında derhal bu kontrol mekanizması ile “cezalandırılacağı” için hiç bir savcının bahsettiğiniz türde TC Cumhuriyeti’ni koruyacak bir yönelim içine girmesi mümkün değil. GÖZLEM – Ekrem İmamoğlu’nun, “Cumhurbaşkanı adayı kampanyası” 8 Mart’ta İzmir’den başladı; ne hedefleniyor ve başarılı olacak mı? K – İmamoğlu, “Cumhurbaşkanı adayı kampanyası”ndan önce tüm yönetimi ile beraber 28 Şubat’ta Ankara’da CHP Genel Merkezi’nde “Gel seç, tarihe geç” sloganıyla yapılan önseçim toplantısına katıldı. Burada kendisini başta Genel Başkan Özgür Özel olmak üzere Parti yönetimi, milletvekili, il ve belediye başkanlarından oluşan kalabalık bir partili grubu izledi. Bu toplantıda olmayan ve gözlerin aradığı kişi ise CHP’nin “diğer” doğal Cumhurbaşkanı adayı Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş idi. Yavaş bu toplantıya katılmadı ama gazetecilere hem “Bundan sonra süreci hep beraber götüreceğiz. Asla ve asla partide bölünmüşlük, ayrılık veya bu tür fitnelere hiçbir zaman meydan vermeyeceğiz” dedi, hem de “Masadaki diğer seçenekler her zaman gündemdedir” diyerek 100 bin imzayla Cumhurbaşkanlığı yarışına 3. aday olarak katılması da dahil sürecin dışına çıkmadığını ifade etmiş oldu. Bu seçenekler gündemde olsa bile, keşke bu toplantıya Yavaş da katılsaydı. Hem CHP adayının daha da büyük bir güçle yarışa başlamasını sağlamış, hem de, ola ki iktidar İmamoğlu’nu yarış dışı bırakmaya karar verirse, bu durumda yerine doğal olarak geçmesi beklenen kendisine, CHP tabanında sıkı bir destek ve teveccüh görülmesini garanti altına almış olurdu. Önseçim sürecine gelince. CHP, önseçim sürecinde Parti’ye yeni üye olan 150 bin kadar seçmen ile beraber toplamda yaklaşık 1,7 milyon üye sayısına ulaştı. Önseçime bu üyeler katılacaklar. Her ne kadar önseçime tek aday olarak Ekrem İmamoğlu katılsa da, İmamoğlu’na ne kadar oy çıkacağı çok önemli. Çünkü CHP’ye yönelik tüm bu baskı ve saldırı ortamında, CHP’nin en koyu tabanı ve nüvesi denilebilecek bu üyelerinden büyük çoğunluğu oy vermeye gitmezse, bu sürdürülen mücadelenin geleceği açısından olumsuz bir görüntü oluşturur. CHP seçmeninin bile ümidini yitirdiği, bu eşi benzeri görünmemiş saldırı sürecine “duyarsız” kaldığı gibi bir sonuç ortaya çıkar. GÖZLEM – Bilirkişi ile yapılan telefon görüşmesinin Halk TV'de yayımlanması üzerine “gözaltına alınarak demir parmaklıklar arkasına konulan” gazeteciler tahliye edildiler. “Fiilen cezalandırılmış” olmadılar mı? K – Tabii ki oldular. Zaten amaç da oydu. Hem cezalandırılmaları, hem de bu cezalandırma aracılığıyla benzer türde “başkaldırı” yoluna gideceklere veya gitmeyi düşüneceklere de “gözdağı” verilmiş oldu.