Gazeteci Yazar Murat Kışlalı, GÖZLEM’in ülke gündeminin başında gelen olay ve gelişmelerle ilgili sorularını cevapladı.
*****
GÖZLEM – Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve yargılanmaya başlanması “yılan hikayesine” döndü; Sizce sonunda kim kazançlı çıkacak; AKP ve Erdoğan mı, CHP ve İmamoğlu mu?
K – Erdoğan’ın kazançlı çıkmasına imkan yok. Zaten Recep Tayyip Erdoğan bu yola başka türlü hareket ettiği takdirde iktidarı kaybedeceğini anladığı için girdi. Her şekilde yokuş aşağı gidiyor. Kendisine göre elinde olan tüm yolları deniyor. Büyük bir zulüm dönemi yaşanıyor ve bunlar artık AKP’nin en rantçı, gündemle en az ilgili seçmenleri tarafından bile anlaşılıyor. İmamoğlu kırılmadı, bükülmedi, kumaşında olan liderlik vasıfları bu zulüm dönemi ile daha da ortaya çıktı, daha da keskinleşti. Bu süreçte Özgür Özel de pek çok kişinin beklemediği şekilde kendini kanıtladı, tecrübe kazandı ve pişti. Ben aynı şekilde Mansur Yavaş’ın da duruşunu çok doğru buluyorum. Ne bir nebze yukarıda, ne aşağıda; tam olması gereken çizgide dinginliğini, sakinliğini koruyor.
GÖZLEM – Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP'yi hedef almaya ve sertleşmeye devam ediyor. Grup toplantısında CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i “partisini ahtapot gibi saran ‘rüşvetçileri, arsızları, sahtekarları’ demokrasi kahramanı ilan etmek” ile suçlayan Erdoğan, "Bakalım Cumhurbaşkanlığı hevesi yolunda daha kaç CHP’li telef olup gidecek" dedi. Görüşünüz?
K – Erdoğan’ın başka çaresi kalmadı. Bu yolda, hem de daha sertleşerek, daha katılaşarak, daha radikalleşerek devam etmek zorunda. Buradan bir geri adım atamaz. Atamayacağını düşünüyor. Atarsa, iktidarı elinden bir çorap söküğü gibi hızla kayıp gidecek. Dolayısıyla şu an için büyük ölçüde, Kanal İstanbul’un rant kaygılarını da kapsayacak şekilde, İstanbul’a ve CHP’ye dönük olan saldırısı kısa zamanda daha da genişleyecek, daha da artacak ve sertleşecektir. Ekrem İmamoğlu’nun Belediyesi’nin yaptığı hesaplamaya göre sadece İstanbul’da AKP döneminde imar ve diğer düzenlemeleriyle haksız ve hukuksuz bir şekilde yaratılan 85 milyar dolarlık bir rant var. Şimdi bunu 15 milyar dolarlık Kanal İstanbul rantı izleyecek. Türkiye genelinde, İzmir, Ankara, Adana, Mersin gibi şehirleri dikkate aldığınızda bu rakamlar katlanacaktır. İşte Erdoğan bu pastayı kaybetmeyi bir beka sorunu olarak görüyor. Hem ekonomik faydalarından yoksun kalacak, hem de iktidar el değiştirdiğinde bunların hesabı sorulacak. Dolayısıyla Erdoğan’ın yumuşamasını, yavaşlamasını, vites düşürmesini beklemek saflık olur. Bu şekilde hamlelerini daha da güçlendirip yayarak saldırmaya devam edecek.
GÖZLEM – Ekonomideki sıkıntı ve “üstü örtülü kriz” devam ediyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Uluslararası Para Fonu (IMF)-Dünya Bankası Bahar Toplantıları için gittiği ABD'de aradığını bulabildi mi?
K – Ekonomi yönetimi Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alındığı 19 Mart’tan bu yana piyasaları sakinleştirmek için 50 milyar doların üzerinde dolar satışı yaptı. Rezervleri bu kadar eridi. Ancak son dönemde rezervlerin 3-5 milyar dolar civarında arttığı gözüküyor. Şimşek’in sağladığı fayda budur. Şimşek’in ziyaretlerinin enflasyon mücadelesiyle ilgisi yok. Yapmak istediği, aslında memuru olduğu uluslararası sermayenin Türkiye’ye yatırım yaparak kısa vadede kazandığı net kârı kazanmaya devam etmesini garanti etmek. Bunu sağlamak için faizler yükselirken, döviz kurunu olabildiğince sabit tutup, bu kesime reel kazanç elde ettirmeyi hedefliyor. Türkiye’deki politik ve ekonomik riskler bu garantiyi vermeyi zorlaştırıyor. Ancak en azından kısa vadede bu garantiyi sağladığı ölçüde Türkiye’ye sıcak para girişi yapmayı başarıyor. Bu girişin enflasyonla mücadele ile bir ilgisi yok. Türkiye’nin toptan bir krize girip “batmamasıyla” ilgisi var. Şu ana kadar bunu başarmış gözüküyor. Ancak her şey, İmamoğlu gözaltısının gösterdiği gibi, pamuk ipliğine bağlı.
GÖZLEM – İstanbul 6,2’lik deprem ile büyük bir panik yaşadı. Buna rağmen iktidar, deprem hattı üzerinde olduğu söylenen Kanal İstanbul’dan vazgeçmiyor. Ne düşünüyorsunuz?
K – İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde (İBB) yapılan son 50 kişilik gözaltının neredeyse tamamı Kanal İstanbul projesine yönelikti. Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınma sürecinde TOKİ, Sazlıdere Barajı havzasında 55 milyar liralık 28 konut ihalesi yaptı. İBB’ye bağlı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) bu inşaatların Su Havzalarını Koruma Yönetmeliği’ne uymadığını belirterek yıkım kararı aldı. İSKİ Genel Müdür Yardımcısı Begüm Çelikdelen, “Biz şantiye için yıkım kararı aldık. Vatandaşa nasıl uyguluyorsak, bu inşaata da uygulayacağız. Zabıta ile birlikte gidip yıkacağız” demesinin ertesi günü gözaltına alınan 50 kişi arasında yer aldı. Bu son kararlar tamamen Kanal İstanbul’da dönük ve iktidar artık neredeyse hiçbir gerekçe bile göstermeden ceza maksatlı gözaltına alıyor, sonra da “böyle duydum, şöyle olduğunu düşünüyorum” gibi ifadeler ve kanıtsız suçlamalarla tutuklama kararı veriyor. Bunun Tayyip Erdoğan’ın haberi olmadan gerçekleşmesi mümkün değil. CHP Genel Başkan Özgür Özel’in “(İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı) Akın Gürlek Erdoğan’ı havaalanında, çalışma ofisinde, evinde ziyaret edip rutin aralıklarla bilgi veriyor; cümle alem biliyor” demesi bundan. AKP’nin radikal dinci ortağı Hüdapar’ın Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu bile “Ben hukukçuyum. Prensip olarak diyorum ki tutukluluk başvurulacak son yöntem... Kimseye ne ayrımcılık yapılsın, ne ekstradan bir gaddarlık yapılsın. Kanun önünde herkes eşittir” diyor. Kanal İstanbul projesine gelince. Bu projenin maliyeti Erdoğan’a 27 Şubat’ta yapılan sunuma göre 15 milyar dolar. Nefes Gazetesi yazdı. 5 yılda yapılacak 360 metre genişliğindeki kanalın iki tarafında 165 bin kişilik iki yeni yerleşim kurulacak. Deprem uzmanı Prof Naci Görür “Kanal İstanbul tam fay hattının üzerinde... Şaka değil üzerinde. Yani Sazlıdere Barajı ile Küçükçekmece’nin denize açıldığı yerde canlı faylar cirit atıyor. O faylar harekete geçerse sizi hiçbir gücün orada ayakta tutması mümkün değil. ..her şeyiyle orası tam bir cehennemin içi. Bütün yetkililere yalvarıyorum. Bu işi sakın yapmayın” demişti. Prof. Dr. Ahmet Ercan da “..bu beklenen büyük deprem değil. Bizim Silivri önlerinde beklemiş olduğumuz depremin büyüklüğü 7-7,2’dir” diyor. 1999’daki Gölcük-Yalova depreminden bu yana “deprem vergisi” adı altında toplanan vergilerin bugünkü değeri 46 milyar dolar. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Mühendisliği Ana Bilim Dalı’nın “İstanbul İli Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi” raporuna göre 7,5 şiddetindeki bir depremde İstanbul’daki binaların 194 bini orta ve üstü seviyede hasar görecek. Can kaybı 14 bin 150 kişi olacak. Sadece deprem vergileri yerine kullanılmış olsaydı, tanesi 9 milyon liradan bu konutların tamamı yeniden yapılabilirdi. Bu kaynaklar depreme aktarılmadığı gibi İstanbul’daki 493 toplanma yerinin 416’sı AKP iktidarında avm ve rezidans yapıldı.
GÖZLEM – Galatasaray “Osimhen’in takımda kalması ve Şampiyonlar Ligi’nde oynayabilmesi için ne yapabilir; 70 milyon avro bonservis bedeli ödenmesi ve futbolcuya da 15 milyon avro imza parası verilmesi gerekiyor; bulunabilir mi?
K – “Bulunabilir mi?” bir soru. “Bulunmalı mı?” bir başka soru. Tanju’yu düşünün, Jardel’i, hatta Icardi’yi düşünün. Yıllarca Galatasaray’a inanılmaz faydaları dokundu. Ama hangi bedelle? Çok daha düşük bedellerle. Bu bedeli, golcülüğü, insanlığı tartışılmayacak olsa da, her an sakatlanabilecek, formdan düşebilecek bir futbolcuya ayırmak ne kadar doğru olur? Bilemiyorum. Osimhen takımda kalırsa bu sezonki kadar başarılı bir başka sezon geçirir mi? Bana zor geliyor. Mesele Osimhen’e verilecek 15 milyon avro değil. Bonservis bedeli olan 70 milyon avro. Şayet Osimhen bu parayı hakkedecek kadar değerli olsaydı, şimdiden çok büyük bir Avrupa kulübü ya da Suudi Arabistan takımı tarafından transfer edilmiş olurdu. Osimhen’in golcülüğünü ve karakterini tartışmıyorum. Galatasaray’ın biraz bekleyip bonservis bedelini düşürmesi gerekiyor.
Erdoğan geri adım atmaz, İmamoğlu liderliğini kanıtladı
Erdoğan geri adım atmaz, İmamoğlu liderliğini kanıtladı

Paylaş: