Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Enflasyon ve faiz indirimi

Okuma Süresi: 3 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Enflasyon ve faiz indirimi
Enflasyon ve faiz indirimi
Paylaş:
Mayıs 2025 enflasyonu açıklandı. TÜFE aylık %1.53, yıllık %35,4 oldu. Gıda fiyatları manşet enflasyonu aşağıya çekti. Çekirdek enflasyonlarında da buna paralel düşüşler gerçekleşti. Medyan enflasyonun %2.65'lerden %1,6-1.8 aralığına düşmesi oldukça önemli. Ancak hala 143 ana kategorinin 28’inde düşüş olurken 111’inde fiyat artışı olduğu unutulmamalı. Bu eğilim (Aylık %1,65’ler civarında) devam ederse TCMB tahminine yaklaşabilir. Aynı dönemde aylık enflasyon İTO’ya göre %2,8 olarak açıklanmıştı. TÜFE- TCMB faizi makası 13 puana çıktı. Piyasanın beklentisi aylık %2.1 civarındaydı. Merkez Bankası son enflasyon raporunda %1,6 tahmin etmişti. TÜİK sonucu ile son derece uyuşuyor. Rakamlar ne kadar gerçeklerle uyumlu tartışmakta yarar var. Yİ-ÜFE artışı ise %2,8 oldu. TÜFE’nin on iki aylık ortalamalara göre artışı ise hala %45,80'lerde. Piyasalar bu sürpriz sonuçtan sonra haziran ayında faiz indirimini fiyatlamaya başladı. Mal enflasyonu daha az oranda düşerken hizmet enflasyonundaki düşüşün oranı daha yüksek oldu. ÜFE ve TÜFE’ deki eğilimler yetersiz de olsa dezenflasyonu destekliyor.
Ekonomide yavaşlama dezenflasyon döneminde son derece normal. Büyümeden feragat etmeden fiyat istikrarını kalıcı tesis edemeyiz. Fiyat istikrarı tesis edildikten sonra büyümeyi sürdürülebilir kılmak daha mümkün olacak. Ayrıca rezerv biriktirmenin bir süre daha devamlılığı da önem taşıyor.Bu nedenlerle faiz indiriminde aceleci olmamak gerekiyor. Haziran ayı enflasyonunu da görmekte fayda var. B ve C endeksleri dediğimiz çekirdek enflasyonlardaki oranlar %34,8 ve %35,4’lerde. Bu nedenle Haziran enflasyonlarındaki bu oranların seyrini de gördükten sonra faizdeki indiriminin daha isabetli olacağını düşünüyoruz. Tüketim Harcamaları anketindeki aylık ortalama tüketim artışı 2023 yılında %100, 2024 yılında ise %86 oranları ile TÜFE enflasyonları arasında tutarsızlıklar bulunmaktadır. Yine buna paralel KGF kredilerinde de seçici olup genişlemeci para politikasına geçmede hızlı olmamak gerekiyor. Bu arada reel sektördeki yavaşlamayı, hatta sert iniş (hard landing) ihtimallerini de göz ardı etmemek gerekir Nitekim geçen hafta bu konuya değinmiştik.(Özellikle hazır giyim sektörü ciddi feryatlar içinde) İşsizlik (atıl işsizlik) %32.8’lerde. TCMB burada faiz indiriminin zamanlaması ile reel sektörün kredi maliyetlerindeki yüksekliği nedeni ile krediye ulaşımdaki problemler arasında kararsız kalabilir. İşte bu noktada şimdiye kadar yapılan fedakarlıkların boşa gitmemesi için “fiyat istikrarı”nın önceliğinde ısrarlı olmak gerekiyor. Ayrıca TÜİK’in güvenilirliği konusunda kurumsal bir şeffaflığın olmaması da ciddi handikap teşkil ediyor. TÜFE oranının geçmiş trendlerine baktığımızda neredeyse 6 aylık aralıklarla (2024 Haziran, 2024 Aralık ve 2025 Mayıs aylarında genel trendlerin dışında) sapmalar görüyoruz. TÜİK’in kurumsal şeffaflığı konusunda “güven” unsuru için gerekli önlemler alınmasında yarar var.
Enflasyon açıklanmadan önce hafta içinde büyüme rakamları da açıklandı. 2025 yılının ilk çeyreğinde GSYH %2 büyüdü. Bu çeyrekte tarım sektörü %2,sanayi %1,8 küçüldü. İnşaat sektörü ise %7,3 büyüdü. Aynı dönemde imalat sanayi katma değerinin %2,4 gerilemesi sanayisizleşme sürecinin devam ettiğini gösteriyor. Ülkemizdeki potansiyel büyüme son yıllarda ortalama %5'ten %3'lere doğru düşmüştü. Siyasi iktidarlar seçim kazanmak için büyümeyi önceleyen, enflasyonu öteleyen bir anlayışa sahip oluyorlar. Bu nedenle seçim yıllarında büyüme ağırlıklı politika tercihleri, seçim sonralarında da fiyat istikrarına yönelik tercihler ağır basıyor. Bu tür istikrarsız ekonomi politikaları sonucu makro ekonomik istikrarda sürdürülebilirlik sağlanmıyor. İki yıllık Mehmet Şimşek dönemi sonunda geldiğimiz noktada büyüme oranları düşmüş durumda (OECD ülkemiz için 2025-2026 yıllarında %3,1 ve 3.9 tahminlerini%2,9 ve 3,3 olarak revize etti.) Atıl işsizlik rekorlar kırıyor, tarım ve sanayinin büyüme payları %2'lere düşüyor. %38 enflasyon oranı ile başlanan ekonomi programı ile bu oran ancak %35,4'e düşürülebildi. Bütçe açıkları artıyor. Faiz ödemeleri anapara borç ödemelerini geçti. Orta Vadeli Plandaki hedefler revize edilmek zorunda. Birçok hedefe ulaşılamadı. Bu sorunları kalıcı bir şekilde çözmek istiyorsak yürütülen programlarda ısrarcı olmak, geri dönüşler yapmamak, yüksek gelir sahiplerini daha çok vergilendirerek buradan sağlanacak gelir artışıyla son beş yılda fakirleşme oranı gittikçe artan kesimlere (işçi, emekli, ücretli, çiftçi ve küçük esnaf gibi) aktararak programlara sahiplenmeyi, güven ve istikrarı arttırmayı hedeflemeliyiz. Zira hiçbir şekilde hane halkı beklentilerindeki olumsuzluğu azaltamayız. Alt kesimlerin fakirleşmesini azaltıcı önlemler alınması dezenflasyon programlarını zedelemeyebilir. Meksika bunun güzel bir örneğini teşkil ediyor. Meksika'da politikacılar alım gücünü artırıcı politikalarını yedi yıl devam ettirerek asgari ücreti reel olarak 3.1 katına çıkardılar. Bu sürede birikimli TÜFE’yi de %40’ta tutmayı başardılar. Bu süredeki asgari ücret artışları enflasyon da yaratmadı. Seçimlerimiz bir başka deyişle tercihlerimiz vazgeçtiklerimizi gösteriyor.