Kurumların yatırım hedeflerini gerçekleştirmelerine ve çalışanlarının sağlık ve emeklilik sonuçlarını iyileştirmelerine destek veren küresel danışmanlık şirketi MERCER ile yatırım profesyonellerinin küresel birliği olan CFA Enstitüsü, 2025 yılına ilişkin 17. Küresel Emeklilik Endeksi sonuçlarını açıkladılar. Bu endeksin hesaplama esasları başlıca şöyle; Dünya nüfusunun %65’ini kapsayan 52 ülke için hesaplama yapılıyor. Endeksin hesaplaması üç ana kategoride. Bunlar yeterlilik, sürdürülebilirlik ve bütünlük. Bu başlıkların sırasıyla %40, %35 ve %25 ağırlık katsayıları var. Sistem 80 puanın üzerindekileri A grubunda, daha düşük puanları B, B+, C, C+, D ve E gruplarında sıralıyor.
Ülkemiz genel puanı 48,2 ile 52 ülke arasında 49. sırada yer aldı. Sürdürülebilirlik notu 31,1 ile 52 ülke arasında en düşük notlu ülke oldu. Yeterlilik puanı ise 49.Kategori birincileri yeterlilikte Kuveyt, sürdürülebilirlikte İzlanda, bütünlükte ise Finlandiya. 2025 yılında Hollanda, İzlanda, Danimarka ve İsrail emeklilik gelir sistemlerindeki A olan notlarını korudu. Singapur ise ilk kez A notu aldı. Bu yıl sekiz ülke endeks notunu yükseltirken, üç ülke not düşüşü yaşamadı. Bu sonuç, doğum oranlarının düştüğü, yaşam süresinin uzadığı dünyada küresel ölçekte emeklilik sistemlerinin güçlendiğine yorumlandı. Türkiye için söz konusu raporda değerlendirmelere gelince;
• Nüfusumuz hızla yaşlanıyor. Bu konuda en son uyarıyı Fransa’da her kriz anında kapısı çalınan, siyaseti şekillendiren en önemli isimlerden Jacques Attali, Oksijen Gazetesi’ndeki röportajında (31.10.2025 tarihli oksijen gazetesi) şöyle dile getiriyor. “Türkiye 2050 yılına kadar büyük bir sorunla karşılaşacak. Zengin olmadan önce yaşlanacak. Zengin olmadan yaşlanmak bir ülke için çok tehlikeli. Buna hazırlıklı olmak lazım. Rusya ve Çin’de de durum aynı. Toplumu bu geleceğe hazırlamak gerekiyor.”
• BES’in kapsamı düşük ve erken nakit çıkışı eleştiriliyor. (Otomatik katılım sistemine rağmen AB ülkelerinin oldukça gerisinde.)
• Tasarruf oranı düşük ve bütçe baskısı nedeniyle emeklilik krizi riski artıyor. (Bu konuda şahsi kanaatimiz 2,5 milyon civarında genç insanları yaşlanmadan emekli eden EYT uygulaması en büyük hatalardan birisi olmuştur.)
• Türkiye’deki emeklilik sistemi dünyada sürdürülebilirliği en zayıf sistemler arasında. Uzun vadede güven vermeyen bir yapı. Nitekim en düşük endeks puanımız sürdürülebilirlikte (en zayıf) gruptayız. Uzun vadede mali olarak sürdürülebilirliğimizin riski yüksek.
• Asgari emekli maaşı düşük, yoksulluk sınırının çok altındaki maaşlar yeterli geçim imkanı vermiyor. (bu konuda bir örnek vermek gerekirse 2002 de en düşük emekli maaşı ile dokuz çeyrek altın alınabilirken bugün ancak yaklaşık iki adet alınabiliyor. 23 yılda reel olarak emekli maaşları inanılmaz oranda düşmüş durumda.
• Emeklilik fonlarının milli gelire oranı çok düşük.
• SGK açıklarının bütçeden giderek daha fazla pay aldığı eleştirisi de var. (2008 yılında yapılan bir kanuni değişiklik sonucu emekli maaşları eskiye oranla düşmüş ve bütçeden yapılan destek tutarları da ciddi oranda azalmıştır.)
• Rapordaki önemli uyarılardan biri ise şöyle; 2030 sonrası emeklilik yükü artacak. Küresel Emeklilik Endeksinin sonlarında yer alan ülkemizin emeklilik sisteminin gözden geçirilmesinde kesin yarar var. Örneğin: Yatırılan prim ile alınan maaş arasında korelasyon yok. Asgari emeklilik maaşı asgari ücretin altında olmamalı. (çalışırken alınan son maaşın %60 %70 inden az olmamalı. Bu anlamda Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi uygulaması yararlı olacaktır.) Maaş skalası içindeki hiyerarşik adaletsizlikler kaldırılmalı. En önemlisi emeklilere yapılan bütçe desteklerinin milli gelire oranı itibarıyla ülkeler karşılaştırmasında ülkemiz hiç de yüksek bir sıralamada yer almıyor.
Bu arada Allianz da “2025 küresel emeklilik raporunu” açıkladı. Bu rapordaki Türkiye değerlendirmelerini de şöyle özetleyebiliriz: “Türkiye yaşlanma sorunu ile baş başa, yaşlı nüfus 25 yıl içinde %15’ten %35’e çıkacak. Tasarruflar düşük. Emeklilik fonlarının sürdürülebilir şekilde genişletilmesi gerekiyor. Türkiye’de çoğu emekli için emekli maaşları son kazançlarının oldukça altında, emeklilik sisteminin güvenliği ve yeterliliğinin arttırılması gerek. 65 yaşın üstündeki erkek çalışanların %20 si hala istihdamda, bu yaşlılık oranıyla emeklilik sisteminin sürdürülmesi mümkün değil. Sadece hane halkı tasarrufu ile bu sürdürülebilirlik sağlanamaz. Bunun için emeklilik fonları ile sermaye piyasası birlikte daha işlevsel hale getirilmelidir.
Gelir adaletsizliğinin son beş yılda inanılmaz boyutlarda arttığı ortamda yoksulluk sınırı altında asgari emekli maaşı Anayasamızdaki “sosyal devlet” ilkesiyle de çelişiyor. Yönetimler öncelikle önemli ölçüdeki kayıt dışı oranını asgariye indirmeli. Azalan ücret artışları, bir türlü düşürülemeyen yüksek enflasyon oranları, mevcut hayat pahalılığı ve dünyanın en yüksek gıda enflasyonunun yaşandığı ortamdaki emeklilerimize bakış açımızın acilen değişmesinde toplumsal dengeler açısından büyük fayda var. Zira zenginleşmeden yaşlanan bir ülkeyiz. Aksi halde söz konusu raporda belirtildiği üzere kırmızı bölgede yer alan ülkemizin emeklilik sisteminin sürdürülebilirliği de kalmaz, ciddi problemler yaşarız.
Emeklilik sistemimiz kırmızı bölgede
Emeklilik sistemimiz kırmızı bölgede
Paylaş: