Yılın dörtte üçü geçti. Rasyonele Dönüş Programının uygulandığı süre de 2,5 yıl oldu. Dezenflasyon programının bunca fedakarlıklara (özellikle alt gelir gruplarının) rağmen hala %32,95'lere indirebildiğimiz bir TÜFE enflasyonunu yaşıyoruz. Bugün geldiğimiz noktada başlıca makro ekonomik göstergelerimizin görünümünü özetlemek gerekirse;
• Büyüme: GSYH %3,3
• Enflasyon: TÜFE %32,95
• İşsizlik: Genel %8, geniş atıl işsizlik %29,6
• Bütçe Açığı: 907,6 milyar TL
• Bütçe Dengesi: Açık/GSYH %3,7
• İhracat: 178,1 milyar dolar (Ağustos)
• İthalat: 238,1 milyar dolar (Ağustos)
• Dış Ticaret Açığı: 60 milyar dolar (Ağustos)
• Cari Açık: (-) 1,2 milyar dolar
• Brüt Rezerv: 180,1 milyar dolar eylül, altın 90,9milyar dolar, döviz 89,2milyar dolar
• Dolarizasyon (KKM dahil): %39,3
• Dış Borç Stoğu 527,5 milyar dolar 2025/1 çeyrek
Bu makro büyüklükler bize ne ifade ediyor, kısaca bunları irdelemeye çalışalım: Enflasyonu ne kadar doğru ölçtüğümüz tartışmalı. Ör: Deflatör farkları son beş yılda ÜFE 8,6 kat artarken TÜFE6,6 kat artmış. TÜFE gerçeğinden küçük gösterilirse büyüme olduğundan daha yüksek çıkar. Ülkemizin üç anakronik sorunu var. Uzun yıllardır bu kronik sorunları kalıcı bir şekilde çözemiyoruz. Bunlar: Döviz açığı problemi, kronik enflasyon ve bunlara bağlı cari açık sorunu. Kapitalist bir ekonomi modelinde kalıcı bir fiyat istikrarı sağlayamazsanız sürdürülebilir büyümeyi gerçekleştiremiyorsunuz. Bu sorunlar zaman zaman ara dönemlerde çözülmeye yakın olsa bile siyasi iktidarlar her şeye rağmen popülist politikalarla büyüme önceliğini tercih ediyorlar. Bu da sorunların kalıcı çözümlerini yaratmıyor. Ör: son beş yılın enflasyon ortalaması %40'lar civarında iken, son on yılın ortalaması %28'ler,son 20 yirmi yılın ortalaması ise %18'ler civarı olmaktadır.
Şu anda izlenen program bütüncül değil. Üretim, vergi ve yapısal reformlar bacakları eksik. Veri şeffaflığı yok, rasyonel beklenti ve fiyatlamalar bir türlü istenilen seviyelere getirilemiyor. Özellikle hane halkı ve reel sektör beklentilerinde iyileşme eğilimleri çok yavaş. Bu da “GÜVEN” eksikliğini yarattığından programdan sonuç alma yavaşlıyor ve yüksek faiz maliyetinin süresi uzuyor. Hizmet enflasyonunda her ne kadar bir miktar yavaşlama varsa da katılık mevcut.(Özellikle gıda ve kira artışlarındaki yavaşlama çok az).Bütün bu olumsuzluklara rağmen ekonomik aktivite yavaşlıyor, özel tüketim artışı büyüme artışından daha az. Makroihtiyati önlemleler ve güçlü rezerv politikası dezenflasyonu destekliyor. Bütçede deprem harcamaları oranı gittikçe düşüyor, bu yıl bütçe açığı geçen yıldaki kadar yüksek olmayabilir. CDS risk primlerimiz düştü. Bu nedenlerle dezenflasyon devam edecek. Her ne kadar TCMB tahmini %30'ların altına ineceği şeklindeyse de bize göre bir miktar yüksek kalabilir. Risklere gelince; yaygın kuraklık, deprem, sel, yangın gibi tabii afetlerin artışı, gıda, kira ve eğitim harcamalarının yüksekliği, iç siyasi davalar ve dış şok olasılıkları sayılabilir.
Sn. Şimşek’in söylemiyle “Son iki üç yılda faiz dışı açık verdik, yani faizi de borçlandık. Bundan sonraki üç yılda faiz dışı fazla hedefliyoruz. 2026 yılında faiz harcamalarının milli gelire oranınız zirveye ulaşacak sonra gerileyecek.”Yani ferahlama ancak seçimler yaklaştıkça söz konusu olacak. Bugün yaşadığımız ekonomik sıkıntıları yaratan başlıca neden 2021 Eylül'ünde başlayan negatif reel faizli indirim sürecinin enflasyon-döviz kuru-faiz sarmalını devasa büyütmesi olduğunu unutmamalıyız. Bu olumsuzluğun giderilmesi için izlenen programın bütün yükü emekli, ücretli gibi alt gelir gruplarının üstüne yüklendi. Gelir dağılımı inanılmaz ölçüde bozuldu.
Ücret-enflasyon sarmalı içinde yaşayan milyonların sayısı arttı. Çok sayıda varlıksız kitlelerden çok az sayıda varlıklı kesime servet transferi yapıldı, yapılıyor. Ne bugünkü izlenen ekonomi politikasında ne de yeni açıklanan Orta Vadeli Program’da bu problemin azaltılmasına ilişkin herhangi bir önlem alınmıyor. Aksine çalışma bakanının son açıklaması “Tasarrufu nereden sağlayacaksınız? Sosyal yardımlardan, emekliler ve asgari ücretlilerden keseceksiniz ki bütçenizi dengeleyebilirsiniz.”Bu açıklama kamuoyunda oldukça tepki çekti. Açıkları kapatmak mı istiyoruz? Yüksek gelir grupları ile servet birikimi inanılmaz boyutlara gelen aşırı zenginlerin vergilendirilmesi niye akla gelmiyor? Kamunun inanılmaz boyuttaki harcamaları ile israf kanallarını azaltmak da bir çözüm değil mi? Unutmayalım ki siyasi tercihler kaynakların nasıl belirlenip nasıl dağıtılacağını belirleyen seçimlerdir.
Ekonomik görünüm ve siyasi tercihler
Ekonomik görünüm ve siyasi tercihler
Paylaş: