‘Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar’ dizisi çeşitli nedenlerle kamuoyunda çok tartışılır oldu. Bunda diziye konu olan Şakir Paşa ve çocuklarının ülkemizde derin izler bırakan bir aile olmasının yeri var. Şakir Paşa’nın kendisi Mısır ve Osmanlı tarihi üzerine kitap yazmış aydın bir Osmanlı Paşası. Tarihçi-arkeolog olanbüyük oğlu Cevat sürgüne gittiği Bodrum’dan Halikarnas Balıkçısı olarak kültür dünyamıza kök salarkenBatılı arkeologlarca Anadolucu diye küçümsenen bir isim. Büyük kızı Hakkiye’nin kocası Emin beyin Mustafa Kemal’in yakın arkadaşı olduğunu biliyoruz; kızı Füreya Koral ise öncü bir seramik sanatçısı. Dünyanın önemli müzelerinde resimleri sergilenen Fahrelnisa Zeyd’in çocukları Şirin Devrim bir tiyatro sanatçısı, Nejad Devrim ise ünlü bir ressam. Dizinin sempatik küçüğü Aliye ise ünlü gravür sanatçısı Aliye Berger…
Dizi her ne kadar ailenin çöküşe gitmesi ve bu ortamda gelişen aşk ilişkileri üzerine gelişse de Cevat’ın yurt dışında olduğu gibi İstanbul’daki arkadaşlarıyla yaptığı tartışmalara yansıyan görüşlerine de tanık oluyoruz. Cevat kararlılıkla Anadolu’nun Batı uygarlığının çıkış noktası olduğunu savunuyor.
Yıllar sonra, 1982 yılında Truva kazıları için Almanya’daki Tübingen Üniversitesinden Çanakkale’ye gelen Manfred Korfmann, yeni bulgularla Cevat Şakir gibi düşünen ‘Anadolucu’ düşünürleri haklı çıkardı: Truva has be has Anadoluluydu. Korfmann Troia kazılarıyla ‘Hellen yerleşimidir’ denilen Troia VI ve VIIa yüksek kültürlerinin bir ‘Anadolu yaratısı’ olduğunu gösterdi. Hititologların bulgularından hareketle adının Luvi dilinden gelme Wilusa ya da Ilios olması gerektiğini saptadı. Tam da bu aşamadaAlman arkeologlar, kendi kültürel kökenlerine saldırıda bulunan birisi olarak baktıkları Korfmann’a ‘Türklere satılmış’ diye kara çalmaya başladı. Bunun üzerine ölümünden 2 yıl önce 2003 yılında Türk vatandaşı oldu dürüst arkeolog. Emektar arkeologumuz Fahri Işık “Uygarlık Anadolu’da Doğdu” (Ege Yayınları) kitabıyla bir bakıma sahip çıktı meslektaşı Osman’a!
Bulunmaz fırsat
Bu kapsamdaOrd. Prof. Dr. Ekrem Akurgal’ın 1966 yılında Almanca olarak yayınlanan “Doğu ve Batı (Orient und Okzident)” kitabınınyıllar sonra Türkçe’ye çevrildiğini duyurmak isterim. Düşünebiliyor musunuz? 1966’da özgün baskısı Almanca, daha sonra İngilizce, Fransızca, İtalyanca yayınlanmış olan çok değerli bir kitabı okuma şansına ancak Ekim 2024’de kavuşuyoruz. Aradan 58 yıl geçmiş.
Teşekkürler ‘Kronik Kitap’! Teşekkürler böylesi önemli bir yapıtı titiz Türkçesiyle bizlere sunan Ahu Selin Erkul Yağcı! Çıkar çıkmaz 2. baskısını yapan “Doğu ve Batı / Mezopotamya Yunan Sanatının Kaynağı” başlıklı kitabı Ortaylı şöyle tanımlıyor:
“ ‘Doğu ve Batı’, yalnızca bir kitap değil, arkeoloji dünyası için bir bellek, bir rehber. Ekrem Akurgal, Cumhuriyet’in yetiştirdiği en parlak değerlerden biri. Atatürk’ün yurtdışına yalnızca doktor ve mühendis değil, arkeologlar da göndermesi, tarihe ve kültüre verilen önemin en güzel kanıtıydı. Akurgal’ın büyüklüğü işte burada saklı; geçmişi yalnızca incelemekle kalmıyor, onu düşünce dünyamıza yeniden kazandırıyordu. Ekrem Akurgal kitaplarında, senkronik bir bakış açısıyla tarihi karşılaştırmalı olarak ele alırdı. M.Ö. 2500’de Mısır’da olanlarla aynı dönemde Anadolu’da yaşananları, Suriye’nin kuzey krallıklarındaki gelişmelerle Anadolu’nun Bronz Çağı arasındaki bağları, yazının bulunmasından önce ve sonra yaşanan dönüşümleri titizlikle incelerdi. Ekrem Akurgal, yalnızca bir bilim insanı değil, tarih okumalarımıza derinlik ve ufuk katan bir bilgeydi. ‘Doğu ve Batı’ ise onun eşsiz vizyonunu keşfetmek için bulunmaz bir fırsat.”
Yakın doğudan beslenme
Bu önemli kitabın Son Sözüne şu cümlelerle başlıyor Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal: “Stilistik analizimiz (üslup incelememiz), Yunanlıların tarihlerinin başlangıcında, MÖ sekizinci ve yedinci yüzyıllarda, Yakın Doğu’dan büyük ölçüde etkilendiklerini ve Yunan sanatının bu kaynaktan gelen uyaranların bir sonucu olarak ortaya çıktığını açıkça göstermiştir. Yunanlar Yakın Doğu’dan sadece insanlığın en büyük entelektüel başarısı olan Fenike alfabesini değil, aynı zamanda din, mitoloji ve edebiyat alanlarındaki çeşitli unsurları da almışlardır.”
Nereden nereye geldik… Şakir Paşa dizisi ile başladık ‘Batı’nın kaynağının ‘Doğu’ olduğuna vardık. Dünyanın çeşitli noktaları kargaşa içinde. ABD’nin başaşağı gidişini önlemek için Trump sağa sola saldırıyor! Buna karşın BRICS her geçen gün daha genişlemiyor mu Doğu’ya doğru? Geçtiğimiz hafta en şaşırtıcı görsellerden birisi Çin, Güney Kore, Japonya Dışişleri Bakanlarının Tokyo’da el ele vermiş fotoğrafı olmadı mı? Daha neler göreceğiz bakalım!
Doğu ve Batı üzerine
Doğu ve Batı üzerine

Paylaş: