Türkiye'nin büyük önem ve değer verdiği Türk Devletleri Teşkilatı'nın üç önemli üyesinin beklentilerimizin tam tersine geçtiğimiz günlerde Kıbrıs Cumhuriyeti ile diplomatik ilişki tesis etmesi ve büyükelçi ataması, toplumda büyük bir hayal kırıklığına neden oldu.
Türk Devletleri teşkilatının kuruluş hedefleri arasında "Dış politika konularında ortak tavırlar geliştirmek" gibi bir madde de bulunuyordu. İlerde daimi üyeliğe de geçer umuduyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de bu teşkilatta gözlemci üye olarak yer alıyordu.
Bir kere daha görüyor ve yaşıyoruz ki dış politikada ilişkiler hayaller, umutlar, dostluklar ve duygulardan çok ülkelerin ortak çıkarları veya ortak ilke ve değerleri temelinde kuruluyor ve gelişiyor. Diplomasi de Egemen Ülkelerarasındaki ilişkileri düzenleyen, yürüten müzakere sanatına verilen isim oluyor. Yani diplomatlar temsil ettikleri ülkenin geleceğini dış ilişkilerini belirlemede önemli rol oynuyorlar. Demek istediğim diplomasi senin benim gibi biz sıradan insanların işi değil, olmamalı da. Olursa ne olur? Bugün olduğu gibi yanlış ve yersiz beklentiler içine girersiniz ve kendinizi Kıbrıs savunusunda kısır bir döngünün içine düşmüş bulursunuz.
Nitekim günümüzün küresel gerilimlerinin ortasında Von der Leyen'in AB- Orta Asya ortaklığının enerji, turizm, ticaret ve ulaşım gibi sektörlerde yeni fırsatlara yol açacağını söylemesi ve bölge için 12 milyar euroluk bir yatırım paketini açıklaması ile başlayan süreçte de bunu yaşadık.
Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan, Avrupa Birliği ile 4 Nisan'da gerçekleştirdiği zirvede, yalnızca Türkiye'nin tanıdığı "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulmasını kınayan ve devletlere tanımama çağrısı yapan BM Güvenlik Konseyi'nin 541 ve 550 sayılı kararlarına " uyacaklarını açıkladılar.
Siz belki bu maddelerin tanınması sürecin ön şartı olarak dayatıldı diyebilirsiniz. Veya Kuzey Kıbrıs Cumhuriyetinin süreci veto etmesinin engellenmesi gibi yorumlayabilirsiniz. Nasıl yorumlarsanız yorumlayın sonuç değişmiyor
Sonuçta Semerkant zirvesini imzalayan üç Orta Asya devletinin bundan sonraki süreçte BM kararlarına uyacaklarını ilan etmiş olmaları... Bu ülkelere kızacak gücenecek, gönül bırakacak bir şey yok ortada. Yukarda da dediğimiz gibi egemen ülkelerin kendi çıkarları doğrultusunda kararlar alması en doğal hakları. Sorun bizde… Bizim politikalarımızda.
Açıkçası Kıbrıs sorunu konusunda tamamen farklı pozisyonda olduğumuz Avrupa Birliği ile olan çekişmede bir kere daha Brüksel ve Kıbrıs Cumhuriyeti lehine bir gelişmeyi yaşamak zorunda kaldığımız için sonuç bize acı veriyor. Ama dediğim gibi sorun bizim sorunumuz. Tabii ki bu gelişme bizim ve Kıbrıs Türk tarafının son dönemde güçlendirdiği Kıbrıs’ta "iki devletli çözüm" fikrine de büyük zarar vermiş oldu.
Hatırlayacaksınız, Kıbrıs Türk lider Ersin Tatar, 2024'te Bişkek'te düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesi'ne "onur konuğu" olarak davet edilmişti. Bu adım AB ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin büyük tepkisine neden olmuştu.
Bizim umudumuz, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ise önemli kaygılarından biri, Türkiye'nin etkisinin arttığı bölgelerdeki ülkelerin Kuzey Kıbrıs'ı tanıması olasılığı idi. Bunların başında da Orta Asya ülkeleri geliyordu. Semerkant Zirvesi'nde alınan kararlar ne yazık ki bizim umutlarımızın sonu, Kıbrıs Cumhuriyeti açısından ise bu kaygıların giderilmesi anlamına geliyor.
Bu diplomatik çıkmazdan bizi ancak Türkiye’nin bu denklemi yeniden tersine çevirebilecek beklenmedik bir stratejik adımı çıkarabilir.
Son dönemdeki bu gelişmelere ne medyadan ne Hükümet tarafından henüz resmi bir tepki gelmedi. Diplomatik yenilginin itirafı ve dış politikanın yeniden gözden geçirilmesi gerekliliğinden başka söylenecek pek bir şey de yok zaten.
Dışişleri Bakanlığı da bu nedenle olacak, üç Orta Asya ülkesinin Kıbrıs Cumhuriyeti ile diplomatik ilişki kurmasına ve Ortak Bildiri ‘de yer alan unsurlara ilişkin bir açıklama yapmamayı tercih etti.
İyi de etti. Yukarda da dediğimiz gibi, yüksek sesle söylenecek pek bir şey yok zaten.
Sadece içimizden "Yükseklere karlar yağmış üşümedin mi? Sen bu işin sonunu hiç düşünmedin mi?" Diye hüzünlü bir türkü tutturabiliriz...
Bunu söylemek için artık çok geç biliyorum ama ben yine de sizlere Atatürk’ün unutulmaz sözlerinden birini hatırlatmak isterim ki nerede yanlış yaptığımızı daha iyi anlayalım.
"Savaşlar barış yapmak için yapılır"
Diplomatik çıkmaz
Diplomatik çıkmaz

Paylaş: