Geçen pazar, Balıkesir merkezli deprem tüm Ege'yi etkiledi. Şiddeti 6.1 olarak açıklansa da sanırım hissedilen daha yüksekti. Deprem sonrası bölgeden gelen görüntüleri izlediğimizde, vatandaşların bırakın en azından şarjı dolu bir cep telefonu ve bir pet şişe suyun içinde bulunduğu 'deprem çantası'nı yanlarında bulundurmayı, bundan daha da önemli olan ve hayat kurtaran, deprem anında alacakları pozisyonu bile düşünmeden kendilerini merdivenlere attığını gördük!
Deprem anında ve sonrasında merdivenlerin güvenli kaçış rotaları olmadığının ve deprem esnasında, cenin pozisyonu alıp, bazaların yanında uzanmanın en iyi davranış modellerinden birisi olduğunun altını çizelim. Çünkü bulunduğunuz bina yıkılsa dahi, binanın taşıyıcı unsurları olan kolon ya da kirişlerinin yaratacağı yaşam üçgenlerinde, mümkün olduğunca hedef küçülten cenin pozisyonunun hayat kurtardığı birçok deprem afetinde müşahede edilmiştir.
Ayrıca bir deprem ülkesi olan bu güzel vatanda, insanlarımızın anaokulundan itibaren deprem ve doğal afet konusunda neden iyi eğitilemediğinin de fazlasıyla kaygısı içerisindeyim. Bu konu gündeme geldiğinde, sorumlu kişiler çok ciddi pozlarda öğrencilere, hangi ders döneminde kaç saat derste bu konuların işlendiğini anlatacaklardır. Ancak, burada bir davranış değişikliğine yol açacak standartta yani temel dersler, uygulamalar, değişik simülasyon deneyimleri, her iki senede giderek daha ayrıntılı hatırlatıcı eğitim modelleri ve mutlaka yerel periyodik tatbikatlarla kompetitif bir ulusal eğitim mevzuatından bahsediyorum.
Afet ve Acil Durum Başkanlığı’nın (AFAD) bu yıl içinde yayımladığı Türkiye Deprem Tehlike haritasında, ülkemizin tüm fay hatlarının konumları ve sismik aktivite düzeyleri ayrıntılı bir şekilde gösteriliyor. Eğer ikamet ettiğiniz kent, Niğde, Karaman ve Aksaray gibi, deprem riski en az olan yerler değilse, her an depreme hazırlıklı olmak zorundasınız. Ülkemizin, halihazırda, deprem üretme potansiyeli en yüksek olan üç ana fay hattı söz konusu. Bunlardan en tehlikelisi ve aktif olanı, bölgemizi de kapsayan Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAF). Bu hat, Doğu Anadolu'dan başlayıp, Marmara ve Ege Bölgesi’ne uzanıyor. Diğerleri ise Doğu Anadolu Fay Hattı ve Batı Anadolu Fay Hattı. Son Balıkesir depremi, bu hatta oluştu, bu hat bölgemizde sıklıkla orta şiddette depremlere yol açıyor.
İzmir, iki fay hattından kuşatılmış bir durumda olduğumuza göre, tüm hemşerilerimizin bilincini arttırmanın yanında, kent yönetimi açısından da fizik alt yapı ve sosyolojik dinamikleri sürekli check etmek zorunluluğu var. Tüm binaların denetimlerinin tamamlanması, yeni yapılaşma alanlarının en düşük riskli zemine sahip bölgelere kaydırılması, halihazırda bulunan yapılarda oturan vatandaşların da bölgenin risk haritası konusunda bilgilendirilerek buna uygun hazırlıklar içinde olunmasının sağlanılması gerekiyor.
Japonya örneğinde gördüğümüz gibi, en yüksek riskli zeminlerde bile depreme dayanıklı binalar yapılabilir. Gerçi, ülkemizde, deprem konusunda Japonya'nın deprem farkındalığı ile ilgili olarak çok olumlu bir algısı olmakla birlikte, bu konuda bilimsel çalışmaların yeterli olduğunu dile getirmek zordur. Yılda 4 ila 7 arası şiddette, 1500 depremin meydana geldiği, dünyadaki dört tektonik plakanın (Pasifik, Filipinler, Avrasya ve Kuzey Amerika Plakası) kesişim noktasında olan Japonya'nın deneyimleri ve deprem afetine karşı geliştirdiği modeller önem arz ediyor.
Japonlar, devlet ve halk olarak, sadece bu afette ölümleri azaltmayı değil, sonrasında oluşan ekonomik kayıpları da önlemeyi öncelemişler. Binaların zemin ve kat yükseltisine bağlı olarak deprem dayanıklılığı için, sismik izolatör, akıllı beton teknolojisi ve esnek çelik kullanımı standartları ve zorunlulukları tanımlanmış. Tüm ülke depreme karşı erken uyarı sistemi ile donatılmış, ulaşım ağları, kamu kuruluşları, televizyonlar vs bu sisteme entegre durumda. Her yıl, büyük Kanto depreminin yıl dönümü olan bir eylül, 'afet önleme günü' olarak anılır ve Japonya'nın her yerinde deprem tatbikatı yapılarak bir eğitim programı kapsamında yurttaşlar bilinçlendirilir.
Bu kadar büyük ekonomik maliyetler bir tarafa bırakıldığında en azından insanlarımıza tıpkı Japonya'da olduğu gibi, deprem öncesi 10 saniye içinde kendilerini koruma altına almaları için ulusal deprem ikaz sistemi içine alamaz mıyız ya da her eve acil durum kiti dağıtamaz mıyız?
Bunları yapamadık diyelim, anaokulundan itibaren, ta çocukluktan başlayarak depremde ne yapacaklarını öğretemez miyiz? Deprem meydana geldiğinde, deprem süresince hareket edilmemesi, gökdelen tarzı yüksek binalarda bulunuyorlarsa, camlardan uzak kalarak, sarsıntı sona erinceye kadar binadan çıkmayı düşünmemelerini sağlamak çok mu zor!? Ya da deprem sonrası bölgesel toplantı alanları ve acil durum merkezlerinin yeri tüm mahalle sakinlerine öğretilemez mi?
Sonuçta, insanlarımızı kaybetmek ve altından kalkamayacağımız ekonomik yüklere katlanmak istemiyorsak, bunların hepsini yapmak zorundayız!
Deprem ve Japonya modeli...
Deprem ve Japonya modeli...
Paylaş: