.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Çin emperyalizmi ve Türkler

Okuma Süresi: 4 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Çin emperyalizmi ve Türkler
Çin emperyalizmi ve Türkler
Paylaş:
Geçtiğimiz yazılarda; Batı’dan gelen Kapitalist Emperyalizmle, Kuzey’den gelen Sosyalist Emperyalizmin Türk halkları üzerindeki etkilerini detaylandırmıştık. Bugün ise yönümüzü Doğu’ya çeviriyoruz. Çünkü Türkler sadece Batı’dan ya da Kuzey’den değil; Doğu’dan, yani Çin’den de kuşatılmaktadır. Bu kuşatma, yalnızca askeri ya da ekonomik değil, kültürel, nüfus mühendisliği ve dijital boyutları olan çok katmanlı Çin Emperyalizmi tarafından yapılmaktadır.
Dünün sömürgesi, bugünün emperyalisti: Çin
Çin; uzun yıllar İngiliz emperyalizmi altında inim inim inledi. Kadere bakın ki; bugün kendisi son yüzyıl içinde dünyanın yeni emperyalisti oldu. Hem de yepyeni bir yaklaşımla.
Klasik batı emperyalizmi şok dalgalarıyla gelir, Çin emperyalizmi ise sessizce, bir sızıntı gibi geliyor. Çin’in emperyalizmi, birdenbire toprak işgaline girişmiyor. Önce ticaret yollarını kuruyor, sonra ekonomik bağımlılık yaratıyor, ardından kültürel asimilasyonla zihinleri dönüştürüyor. Bu yüzden Çin’in emperyalizmi; “Silahsız İşgal”dir. Adım adım yayılır, ülkelerin içine sessizce ve sistemlice yerleşir.
Bugün Çin, Afrika’dan Balkanlara, Güney Amerika’dan Orta Asya’ya kadar geniş bir alanda limanlar, yollar, madenler ve iletişim ağları üzerinden emperyalist hakimiyet peşindedir.
Çin; buraları tankla, topla değil, borçla, veriyle ve teknolojiyle işgal ediyor. Özellikle “Bir Kuşak Bir Yol Projesi” adı altında Afrika’da, Asya’da ve hatta Avrupa’da yüzlerce ülkeye dev krediler veriyor. Bu krediler; geri ödenemediğinde o ülkelerin limanlarına, madenlerine ve telekomünikasyon altyapılarına el koyma hakkı doğuruyor.
Bu süreç, bir tür 21. yüzyıl feodalizmidir. Ülkeler topraklarını değil, altyapılarını, limanlarını, kablolarını ve verilerini Çin’e teslim ediyor. Kimi yerlerde 99 yıllık kullanım hakkı veriliyor. Yani; ülke yerinde duruyor ama ruhu Çin’e rehin bırakılıyor.
Ayrıca Çin menşeili dijital altyapılar; istihbarat, gözetim ve propaganda amacıyla kullanılıyor. Huawei, TikTok gibi şirketler; yalnızca ticari değil, jeopolitik araçlardır.
Çin’in Türk dünyasına emperyalist yaklaşımları
Konuyu üç başlıkta ele alacağız.

1. Uygurlara uygulanan emperyalizm:
Çin’in Türklere karşı emperyal yüzü en açık şekilde Doğu Türkistan’da görülmektedir. Burada yaşananlar artık yalnızca “hak ihlali” değil, doğrudan soykırım girişimidir. Milyonlarca Uygur Türkü toplama kamplarında “yeniden eğitiliyor”; Kur’an okumak suç sayılıyor, geleneksel kıyafetler yasaklanıyor, Türkçe konuşmak fişlenme sebebi oluyor. Kadınlara zorla doğum kontrolü uygulanıyor, çocuklar ailelerinden koparılarak Çinli yetimhanelere veriliyor.
Bu yalnızca bir asimilasyon değil, varlık silme operasyonudur.
Bu operasyon yalnızca Çin'in güvenlik kaygısı değil, onun bir tarihsel karabasanıdır. Çünkü Çin, Uygurları değil; onların temsil ettiği “Türk Bilinci”nden korkmakta ve onu yok etmek istemektedir.

2. Çin’in Türk Cumhuriyetlerine uyguladığı Emperyal yaklaşım
Çin; Türk Cumhuriyetlerine yaklaşımında “sert güç” yerine “sarmal diplomasi” uyguluyor. Önce ekonomik yatırımlarla başlıyor; sonra eğitim bursları, medya iş birlikleri, ortak güvenlik protokolleriyle içeri sızıyor. Bugün Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan gibi ülkelerde yüzlerce Çinli şirket faaliyet göstermekte, yerel yönetimlerle özel ilişkiler kurmakta.
Ama bu ilişkiler hiçbir zaman eşit değil. Çünkü Çin’in bakışı, dostluk değil; kontrolmerkezlidir.
Özellikle enerji hatları ve maden sahaları Çin’in stratejik hedefindedir. Kazakistan’ın uranyumu, Türkmenistan’ın gazı, Kırgızistan’ın hidroelektrik potansiyeli; Çin’in radarındadır.

3. Çin’in Türkiye’ye yaklaşımları
Çin; Türkiye’de de benzer bir tablo inşa ediyor. Çin’in “kredi diplomasisi” ile kamu altyapı projelerine giriş yaptığı, 5G sistemleri ve şehir güvenlik kameraları üzerinden Türkiye’nin dijital sinir sistemine erişim sağladığı bilinmektedir.
Ayrıca Çin; kültürel alanlarda da Türkiye’ye sızmaya çalışmaktadır. Üniversitelerde kurulan “Konfüçyüs Enstitüleri” görünürde kültür tanıtımı yaparken, gerçekte Çin devletinin propaganda aygıtıdır.
Bir başka tehlike ise Türkiye’nin “Doğu Türkistan suskunluğudur.” Türkiye; Çin’le ekonomik ilişkilerini riske atmamak için Uygurlar konusunda yeterince net ve açık bir tavır ortaya koymamaktadır. Bu suskunluk; giderek tarihi bir ihanete dönüşmektedir.

Peki, Türkler ne yapmalı?
Türkiye ve Türkler; Çin’in ekonomik tuzaklarından, dijital altyapı kontrolünden ve kültürel sızmalarından korunmalıdır. Bunun için;
1. Milli Ekonomik Bağımsızlık peşinden koşulmalı; dış borca değil, üretime ve teknolojiye dayalı yeni bir model benimsenmelidir.
2. Dijital Altyapılar Millileştirilmeli; Çin başta olmak üzere tüm yabancı veri sistemlerinden çıkış planı yapılmalıdır.
3.Doğu Türkistan meselesi dış politika önceliği haline getirilmelidir. Türkiye; bu konudaki sessizliğini bozmalı, Uygurlar konusunda yeterince net ve dik durmalıdır. Çünkü bu suskunluk Türk varlığına ihanet gibi yorumlanmaktadır.
4. Türk Dünyası ile stratejik blok kurulmalı; Çin’in sarmal etkisine karşı Türk Birliği, ekonomik ve teknolojik alternatif bir güç haline getirilmelidir.

Çin emperyalizmine karşı Türk dirilişi
Bugün geldiğimiz noktada Türkiye ve Türk Dünyası; Çin’in yavaş ama kesin kuşatması altındadır. Ya bu kuşatmayı fark edip direneceğiz, ya da kendi coğrafyamızda, kendi tarihimize yabancılaşacağız.
Bu yüzden bu yüzyıl, Türklerin; sadece Batı ve Rus emperyalizmiyle değil, Çin emperyalizmiyle de yüzleşme yüzyılıdır. Uygurların sesi, yalnızca mazlum bir Türk soyunun çığlığı değil, başta Türkiye olmak üzere bütün Türk uluslarının vicdan testidir.
Türkler, emperyalizmin hiçbir biçimini kabul etmeyen, özgür ve ekolojik bir uygarlığın temsilcisi olmalıdır. Bunun yolu; bütün emperyalistlere karşı düşünsel, ekonomik ve dijital olarak bağımsız kalabilmekten ve birleşip, onların önünde yürümeyi hedefleyebilmekten geçmektedir.