.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Büyüme enflasyon ve faiz indirimi

Okuma Süresi: 3 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Büyüme enflasyon ve faiz indirimi
Büyüme enflasyon ve faiz indirimi
Paylaş:
Hafta içinde hem büyüme hem de enflasyon rakamları açıklandı. Büyüme ve enflasyon rakamlarının beklentilerin üstünde gelmesi kafa karışıklığına neden oldu. Okurlarımız daha önce yazdıklarımızdan hatırlayacaklardır. Dezenflasyon süreçlerinde büyüme-enflasyon ödünleşmesi diye bir olgu var. 2023 yılında yıllık %5, 2024'te %3,3 ve 2025 yılı ilk yarısında %3,6'lık (ilk çeyrek %2,3,ikinci çeyrek %4,8) büyüme gerçekleşti. Büyüme İçeriğine baktığımızda tarımda küçülme, sanayi stabil, inşaatta geçici yükselme var. Ticaret ve hizmet ile büyüyoruz. Bu şekilde büyüyüp kalkınan bir ekonomi yok. İki yıldır sıkı para politikası izlendiği iddia edilen süreçte enflasyondaki geldiğimiz %32,95’lik nokta bir çelişki yaratıyor. Sekiz aylık enflasyon TÜFE %20.58. İTO enflasyonu %40,83, ENAG %65,49 oranlarında.
Büyümeden fedakârlık yapmadan fiyat istikrarı hedefine ulaşmak zor. Diğer taraftan yürütülen programın güven duygusunu sağlayamamasının başlıca nedeni “veri şeffaflığı”nın eksik olması. Ya bu büyüme oranı daha düşük ya da enflasyon oranı daha yüksek. (TÜFE’de ithal ürünler var. Deflatör de yok. Deflatörde ise tüketim dışı kamu-yatırım fiyatları var. TÜFE de yok.) Sürekli yaptığımız tekrarı bir kere daha yineleyelim. İrrasyonel ekonomi politikalarının uygulandığı 2020-2021 döneminin yarattığı TÜİK veri tartışmalarının halen bir netlik kazanmaması bu tür çelişkilere neden oluyor. 2020/1-2025/1 arasındaki 5 yıllık dönemde deflatör 8,7kat, ÜFE 8,6 kat artarken TÜFE’nin 6,6kat artması 2021-2022 dönemine göre düşük açıklanan TÜFE oranları ile izah edilebilir. Enflasyon düşük alınırsa büyüme yüksek gelir. İki yıllık dezenflasyon sürecine rağmen dünyanın en yüksek ikinci politika faizine ve yine en yüksek sekizinci enflasyonuna, pandemi dönemindeki atıl işsizlik oranına sahip durumdayız. Üstelik hazinemiz 100 TL’lik borç ödemesine karşın 135 TL yeniden borçlanıyor. Yüksek bütçe açığı bir türlü düzelmiyor.  Bu bütçe açığı ve %38’ler civarındaki para arzı ile dezenflasyonda tüm fedakarlıklara rağmen istenilen sürede sonuç da alamıyoruz. Büyüme ve enflasyon rakamlarının beklentilerin üstünde gelmesine bir de iç siyasi şok (CHP ile ilgili dava süreçleri) eklenince bu ay yapılacak faiz indirimi ile ilgili olarak farklı görüşler ortaya çıktı. Bir kısım görüş fahiş reel faizler nedeniyle 300 baz indiriminin uygun olacağını bir kısım görüş sahipleri de TCMB’nin önceliğinin “dezenflasyon” olması nedeniyle faiz indirmesinin uygun olmayacağını, indirse bile 300 baz puanın altında bir indirime gideceğini ifade ediyorlar.
Ensar Yılmaz hocanın tespitlerine kulak kabartmakta yarar var.“Ülkenin temel büyüme dinamiği gelir eşitsizliği üzerine kurulu. İkili talep formasyonu (tüketimi belli bir kesim ayakta kalıyor.)Düşük ücret, hizmet sektörü ve ihracatı ayakta tutuyor. Büyük firmaların yüksek karları da üretimi sürdürüyor. Bu da yaygın bir yoksullaşma/refah kaybı altında makro istikrarla sağlanıyor.”Benzer bir çerçeveye Daron Acemoğlu da Ulusların Düşüşü adlı eserinde değinir. Ona göre ülkelerin gelişim seyrinde kurumların rolü büyüktür. Zengin ülkelerde tüm toplumu kapsayıcı kurumlar mevcutken fakir ülkelerde ise daha çok dar bir seçkin grubun çıkarlarını gözeten kurumların etkili olduğu gözlemlenmektedir.
TCMB, ekonomideki yavaşlamanın enflasyonu düşürücü etkisine çok vurgu yapsa da enflasyonu hedefe götürecek düzeyde yavaşlama da gözükmüyor. TCMB’nin son enflasyon raporunda çıktı açığı ve iç talebe dair çok olumlu beklentileri mevcuttu. Gelen %4,8'lik büyüme ve %32,95'lik enflasyon rakamları bir başka çelişki oluşturuyor. Bu veriler yıl sonuna kadar TCMB’nin yapacağı faiz indirimi sürecini çok etkileyecek ve yıl sonu politika faizinin en az %35'ler civarında oluşacağı görüntüsünü arz ediyor. Bütün bu tespit ve değerlendirmeler sonucunda TCMB’nin faiz indirimlerinde beklentilerin altında bir seyir izleyeceğini, sıkılaştırmayı makro ihtiyati önlemlerle yapacağı izlenimini veriyor. Bu koşullarda yıl sonu enflasyonunun TCMB tahminleri çerçevesinde kalması mümkün görünmüyor. 15 Eylül'deki CHP davasının yaratacağı muhtemel etkiyi de dikkate aldığımızda risklerin yukarı yönlü olduğu görülüyor.