Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Bütçe açığı enflasyon ilişkisi

Okuma Süresi: 3 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Bütçe açığı enflasyon ilişkisi
Bütçe açığı enflasyon ilişkisi
Paylaş:
Makroekonomik dengenin en önemli parametrelerinden olan bütçe açığı ile enflasyon arasındaki ilişkiyi irdelerken en önemli unsur bu açıkların nasıl finanse edildiğine bağlı olur. Bütçe açıklarından enflasyona doğru ilişki yanında enflasyondan bütçe açıklarına doğru ilişkide gözden kaçırılmamalıdır. Türkiye ekonomisinin yüksek enflasyon altında uzun süre kaldığında bütçe açıklarından enflasyona doğru pozitif nedensellik olduğu yönünde bulgular saptanmıştır. (Tuba Akpınar: Ankara 2014 Hacettepe Üniversitesi) Bu girişten sonra en son açıklanan 2025 Ocak-Nisan bütçe sonuçlarını irdelemekte yarar görüyoruz. Bu dönemde bütçe gelirleri bir önceki yılın aynı dönemine göre%50,7 oranında artmıştır. Vergi gelirleri tahsilatının artış oranı ise aynı dönemde %53,4 olmuştur. Dolaylı vergilerin payı %70.09'dur. İrdelenen dönemdeki bütçe giderlerinin artış oranı ise bir önceki yılın aynı dönemine göre %46,8 oldu. Bu rakamlara göre Ocak-Nisan döneminde bütçe açığı 885,5 milyar TL'ye ulaştı. Geçen yılın aynı döneminde açık 691,3 milyar TL’ydi. Bu yılki açık artış oranı %28. Faiz dışı harcamalardaki azalışın326,8 milyar TL’den (2024 Ocak-Nisan) 160,9 milyar TL'ye inmesi bu harcamaların daha kontrollü seyrettiğini gösteriyor. (Faiz dışı harcamalardaki artış oranı %38, enflasyon seviyesinde. Kamu, harcamalarını enflasyondan fazla arttırmamış ancak buradan harcama tasarrufu da yapmadığını anlıyoruz.) Faiz harcamaları ve kurumlar vergisindeki düşüş oranı bütçeyi olumsuz etkiliyor. Kurumlar Vergisindeki düşüşün en önemli nedenleri; enflasyon muhasebesi ve ekonominin soğumaya başlaması. Kurumlar vergisindeki artış %11'lerde kaldı. Faiz giderlerinin artış oranı ise çok yüksek. Sadece Nisan ayının artış oranı %128. (260 milyar TL) Ocak Nisan dönem artışı ise %100'leri aştı. 19 Mart'taki “İmamoğlu” krizi sonrası borçlanma ihalelerindeki faiz oranının 7-8 puan artması faiz ödemelerinin anapara ödemelerinin üstüne çıkmasına neden oldu.
Bütçe açıklarının artması merkezi hükümetin ekonomideki borçlanma kaynaklarının büyük kısmını talep etmesine neden oluyor. Bu da özel kesimin ve halkın borçlanma imkanlarını zorladığından ekonominin büyümesini olumsuz etkiliyor. Ülkemizde bu açıklara neden olan kamu harcamalarında rasyonellik olsa bir derece, onu da görmüyoruz. Örneğin son beş yılda memur sayısını bir misli artırmak ve asgari memur maaşını iki asgari ücret toplamını geçecek tarzda belirlemek iktisadi olmayan popülist bir davranış. Yürütülen ekonomi politikasının en büyük eksikliği maliye politikası önlemleri olduğunu yazıp duruyoruz. Vergi politikasının özellikle son yıllarda oluşan gelir ve servet eşitsizliğinin azaltılması yönünde kullanılmaması, yürütülen programdan (program bile diyemiyoruz. Çünkü bütünselliği yok. Maliye politikası, üretim ve vergi politikaları eksik olduğundan) olumlu sonuçların alınmasına olumsuz etki ettiği gibi hane halklarının yürütülen politikalara “Güven”ini de sağlayamamıştır. Dolaylı-dolaysız vergilerin oranında, vergi kayıp kaçağının azaltılmasında (özellikle gayrimenkul sektöründe), vergi tarifesi ve oranlarında emek gelirleri lehine düzenlemelerin yapılmasında alınacak çok mesafe var.
Son yıllarda izlenen ekonomi politikaları zengini daha zengin fakiri daha fakir yapmış durumda. Ev ve araba alma hayali kuran “orta kesim” alt gelir gruplarına doğru savrulmuş durumda. Çözüm: “Zenginlerin, yüksek gelir gruplarının daha fazla oranda vergilendirilmesinden” geçiyor. Bunun gerçekleştirilmesi sadece gelir ve servet eşitsizliğinin azaltılmasına katkı vermeyecek fiyat istikrarı mücadelesine de olumlu etki yapacaktır. Tüketim malı ithalatındaki artışlar, tüketimlerini kısmak zorunda kalmayan yüksek gelirli kesimin talebinin azalmadığını gösteriyor. Bu nedenle maliye politikası eksikliğinin vergi düzenlemeleriyle tamamlatılması gerekiyor. Tüm ekonomik sorunlarının çözümünün para politikasından, TCMB’den beklenilmemesi gerektiğini yazıp duruyoruz. Nitekim TCMB Başkan Yardımcısı değerli ekonomist Cevdet Akçay'a sorulan “Şu anda hangi önlemi hayata geçirmek isterdiniz?” sorusuna verilen “Vergi reformu” cevabı her şeyi net olarak ortaya koyuyor. Ancak konunun siyasi karar merciini ilgilendirdiğini bilsek de şu sitemi yazmaktan da kendimizi alamıyoruz. Keşke iki yıl beklemeden önce bu konu gündeme getirilseydi.