.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Bu “sözde barışla” Filistin sorunu çözülmez

Okuma Süresi: 5 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Bu “sözde barışla” Filistin sorunu çözülmez
Bu “sözde barışla” Filistin sorunu çözülmez
Paylaş:
Gazeteci Yazar Murat Kışlalı, GÖZLEM’in ülke gündeminin başında gelen olay ve gelişmelerle ilgili sorularını cevapladı.

GÖZLEM – Barış için Şarm el-Şeyh Zirvesi ABD Başkanı Donald Trump’ın büyük şovu ve Mısır Cumhurbaşkanı Abülfettah Sisi’nin ev sahipliğinde hafta içinde düzenlendi. Zirveye çok sayıda ülke liderinin yanısıra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da katıldı. Trump zirvede “Kapsamlı bir belge imzalayacağız. 3 bin yıllık savaşı sonlandırdık” dedi. ABD, Mısır, Katar ve Türkiye liderleri Gazze için “Niyet Belgesi”ni imzaladı. Ne düşünüyorsunuz?
K – Bir defa Mısır’da imzalanan bir barış anlaşması değil. Anlaşma bile değil, çünkü anlaşma olması için gereken “anlaşmanın iki tarafı” da masada değildi. İsrail ve Filistin. Barış anlaşması olarak sunulan iyi niyet belgesinde ne Hamas’ın 7 Ekim 2023’de başlattığı terör saldırısına, ne de İsrail’in bunu fırsat bilerek giriştiği ve 67 bin kişinin ölümüyle sonuçlanan kimine göre “soykırım”, kimine göre “etnik temizliğe” ve bunların sonucunda olması gereken sorumluluklara ilişkin tek bir kelime yok. Gazze’nin bir turistik, teknolojik, ekonomik “kurtarılmış bölge” haline dönüştürülmesine ilişkin niyet beyanları var ancak burada yaşayan 2,2 milyon Filistinlinin ne olacağına, oradaki siyasi yapının nasıl oluşturulacağına dönük bir emare de yok. Dolayısıyla bu “sözde barış” ile Filistin sorununun çözüldüğünü iddia etmek mümkün değil. Öte yandan bu “anlaşmaya” en çok sevinen ülkenin, Meclis’lerindeki görüntülerden de anlaşılacağı üzere İsrail olması, başından beri İsrail’i ve Netenyahu’yu suçlayıp, ABD ve Trump’a elle tutulur hiçbir tepki vermeyen iktidarın aslında ne kadar “başarısız” olduğunu ortaya koyuyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in bu noktadaki değerlendirmesi hakikaten çok çarpıcı: “Biz yas eviyiz. 67 bin cenaze var orada. Siz İsrail’in düğün evinin defçisi gibi davranıyorsunuz. ... Yarısı çocuk 67 bin kişi katledilmişken, İsrail’in davuluyla, zurnasıyla halaya duran yandaş basına diyorum ki, sizde ne yerlilik, ne millilik var. Sadece yalakalık var”. İşin Türkiye açısından bir başka olumsuz tarafı da Türkiye’nin; Ortadoğu’da yaptığı “bekçiliğin” ne sonuçlar verdiği tarihte açık seçik ortadayken, niteliği ve niceliği belli olmayan bir görevle yine Türk askerini bölgeye gönderecek olması.
GÖZLEM – Merkez Bankası verilerine göre, özel sektörün yurt dışı kredi borcu ağustos ayında bir önceki ay sonuna göre 3,7 milyar dolar artarak 202,5 milyar dolara yükseldi. Türkiye İstatistik Kurumu’na göre de “Konut satışları Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 6,9 artarak” 150 bin 657 oldu. Eylül’de ipotekli satışlar yüzde 34,4 artarken, diğer satış türlerindeki artış ise yüzde 3,4’de kaldı. Bu iki ayrı veriyi “Ekonomimiz açısından ‘olumlu’ mu, yoksa ‘olumsuz’ mu” olarak yorumlayacağız?
K – Ekonomik faaliyetlerin yavaşladığı ve yüksek reel faiz ve enflasyonla mücadele nedeniyle şirketlerin yurtiçinden kredi bulmakta zorlandığı bir dönemde, bulabilenler, döviz kurunun devlet tarafından enflasyonu baskılamak amacıyla bastırılmasını da fırsat bilerek yurtdışı krediye yöneliyorlar. Konut satışlarında ise ekonominin reel büyümesinin iki katı üzerindeki bir artış var. Bu tasarruf sahiplerinin yatırımlarını belirsizlik ortamında çeşitlendirme isteğinden kaynaklanıyor. Şöyle ki eylül aylarındaki toplam konut satışı enflasyonun sıçramaya başladığı 2021’de 147 binden 2023 Eylül’ünde 102 bine kadar düşmüştü. O döneme göre iki yılda eylül ayında yüzde 50’lik bir artış var. İpotekli satışlarda yüzde 34 ile yüksek bir artış olabilir ama bu satışların toplama oranı 2013’de yüzde 37’den, bu yıl yüzde 14’e inmiş durumda. Dolayısıyla geniş tabloya bakıldığında konut satışlarındaki artışın, özellikle enflasyonist dönemde maliyeti çok yükselen krediyle değil, özkaynaklarla finanse edildiği anlaşılıyor.

GÖZLEM – Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın (ABB) CHP dönemindeki konserler için başlattığı soruşturma ABB Başkanı Mansur Yavaş’a kadar uzandı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Yavaş ve Özel Kalem Müdürü Nevzat Uzunoğlu hakkında İçişleri Bakanlığı’ndan soruşturma izni istedi. Nereye varacak bu işin sonu?
K – Son seçim anketlerine göre bugün bir Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılsa, Mansur Yavaş, Tayyip Erdoğan’a 10 puan fark atıyor. Alf, Gündemar, Özdemir ve Toplum Çalışmaları Enstitüsü’nün dört ayrı anketinin ortalamasına göre Mansur Yavaş yüzde 55,1, Tayyip Erdoğan ise yüzde 44,9 oy alıyor. Konu bu. Yoksa Melih Gökçek dönemiyle ilgili 46 milyar liralık 97 suç duyurusu varken Mansur Yavaş’ı 154 milyon liralık konser zararıyla suçlamak komik kaçıyor. Bu nedenle de AKP tabanı ve yönetiminde tam olarak karşılık bulmuyor. Savcılığın diğer CHP’li belediye başkanlarının aksine, Yavaş’a ilişkin “soruşturma izni istediğinin servis edilmesinin” de bundan kaynaklandığı konuşuluyor. Kaldı ki Savcılığın yürüttüğü soruşturmayla ilgili 2021-22-23 Sayıştay raporlarında ve 2021-2024 yıllarını kapsayan Mülkiye Müfettişleri Genel İş ve Yürütümü Teftiş Raporunda “mevzuata aykırılık ya da kamu zararına” ilişkin bir bulgu yok. İşin bir ilginç tarafı da, Melih Gökçek’in, suçlandığı bazı ihalelerde “altında imzası olmadığı” için aklanmasına karşın, aynı uygulamanın Mansur Yavaş’a yapılmaması. Oysa Danıştay’ın konudaki hükmü açık: “...kanun hükümlerine göre harcama yetkilisi olmadığından, ihale işlemlerine ait belgelerde imzası bulunmayan, bu belgelerin düzenlenmesine katkısı  saptanamayan, ihalelerle ilgili süreçte talimat verdiğine ya da dolaylı da olsa yönlendirmede bulunduğuna ilişkin delil de bulunmayan belediye başkanları ...üst yönetici olarak yönetim ve denetim görevlerini yerine getirmediği savı ile suçlanamaz”.
GÖZLEM – Antalya'da turizm sektörünün tanınmış isimleri, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen mali suç ve kripto para soruşturmaları kapsamında göz altına alındı. Ayrı yürütülen kara para aklama soruşturmasında da uluslararası tur operatörleri İstanbul’a götürülerek mali şube ekiplerince sorgulandı; bu tablo, turizm sektörünü nasıl etkiler?..

K – Türkiye’nin en büyük turizm acentelerinden olan Anex Turizm, soruşturmanın, zora düşen bir başka gruptan aldığı otelin önceki işlemleriyle ilgili olduğunu açıkladı. Bu soruşturmaların Türk turizmini kaydadeğer biçimde etkileyeceği düşünülmüyor. Bana ilginç gelen, Antalya ile ilgili soruşturmaların yine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülüyor olması.
GÖZLEM – Galatasaray’ın eski yöneticisi Cem “Çekya Milli Takımı’nın yeni teknik direktörü çok büyük ihtimal Fatih Terim olacak” bilgisini paylaştı. Çekya Dünya Kupası finalleri yolunda, Play-Off finalinde Türkiye’nin rakibi olabilir. Terim bu görevi kabul eder mi?

K – Emin değilim. Terim Suudi Arabistan’da 23 maçta 12 galibiyet, 4 beraberlik, 7 mağlubiyet aldı. Bazı önemli takımları yendi ama ligi ancak 6. sırada bitirebildi. Tabii ki Suudi Arabistan gibi bir yerde çalışacağına, Avrupa’da, futbolun gerçek beşiğinde çalışmayı tercih edebilir. Sonuçta daha önce Yunanistan’da, İtalya’da çalıştı. Suudi Arabistan’da devam etmesi de beklenmiyor. Ancak ben, her şekilde Fatih Terim’in üstlenmek istemeyeceği iki görev olduğunu düşünüyorum. Birincisi ve kesin olan; 4 ayrı dönemde toplam 13 yıl çalıştırdığı ve gönülden bağlı olduğu Galatasaray’ın karşısında Türkiye’de bir takımı çalıştırmayı kabul etmez. Onun kadar kesin olmasa da, ikincisi; aynı şekilde bağlı olduğu ve yine dört ayrı dönemde 3’ü U-21 olmak üzere 14 yıl başında bulunduğu Türk Milli Takımı’na karşı bir takımı çalıştırmayı tercih edeceğini düşünmüyorum. En azından düşük bir ihtimal olarak görüyorum. Tabii Çekya’nın Türkiye’nin karşısına çıkma ihtimali ne kadar yüksek, o ayrı bir konu. Ama Terim kendisini kariyer olarak önce Galatasaray, sonra da Milli Takım ile özdeşleştirmiş bir teknik direktör olarak görüyor. Bu iki takımda da her zaman yeniden görev alma olasılığı olabilir ve bu kesinlikle aklının bir köşesinde yatıyordur. Kaldı ki Çek Milli Takımı için öncelikle Çek antrenörlerin ismi geçiyor ve Çekya basına göre göreve getirilirse Fatih Terim’e verilmesi düşünülen aylık 100 bin euro Terim için “tatmin edici” olmayabilir.