Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Bölünme gerçek milliyetçilerle, sözde milliyetçiler arasında

Okuma Süresi: 5 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Bölünme gerçek milliyetçilerle, sözde milliyetçiler arasında
Bölünme gerçek milliyetçilerle, sözde milliyetçiler arasında
Paylaş:
Gazeteci Yazar Murat Kışlalı, GÖZLEM’in ülke gündeminin başında gelen olay ve gelişmelerle ilgili sorularını cevapladı.
***********

GÖZLEM – Ekrem İmamoğlu ve İBB soruşturma ve göz altıları devam ediyor. Önce iktidar medyasında iddialar ortaya atılıyor, sonra gözaltılar geliyor; ne diyorsunuz?
K – Erdoğan açıkça ifade etti: “Bu süreçte iki hassas konumuz var. Biri terörsüz Türkiye, diğeri İBB’deki operasyon.” Erdoğan’ın deyimiyle “terörsüz Türkiye”, Türkçesi “yeni açılım ve anayasa” birinci konu. İkincisi ise Erdoğan’ın “turp”, “ahtapot” gibi ifadelerle rakibi İmamoğlu ve CHP’yi düşmanlaştırmaya çalıştığı, ama esas itibarıyla başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin rantını “yeniden ve daha da üst perdeden” ele geçirmeyi hedeflediği İBB operasyonu. Tabii bunun doğal bir sonucunun da “Bakalım Cumhurbaşkanlığı hevesi yolunda daha kaç CHP’li telef olup gidecek” sözleriyle ifade ettiği gibi Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması ve dolayısıyla iktidarının bekasını sağlaması olacağını hesaplıyor. Bu şartlar altında; İmamoğlu, çoğunluğu ona yakın çalışan İstanbul ilçe belediyeleri ve İBB’nin şirketlerinin bir kısmından sonra şimdi de Medya AŞ ve Kültür AŞ’yi hedef alan bir operasyon gerçekleştirildi. Büyük bölümü elle tutulur delil olmadan, dolaylı ifadeler üzerinden yürütülen bu operasyonların “yolsuzluk” nedeniyle yapılmadığını AKP tabanı bile biliyor. Maksat İstanbul’u ele geçirmek, İstanbul rantını yeniden elde etmek ve gerçek bir seçime gidilse Cumhurbaşkanı olacağı artık kesin olan Ekrem İmamoğlu’nu ve dışarıdan “Cumhurbaşkanlığı Ofisi” olarak çalışacağı anlaşılan üst düzey yönetimini, haklarında hüküm olmadan “içeri alarak” bertaraf etmek.
GÖZLEM – Bu sefer İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı operasyon görevini Emniyet Genel Müdürlüğü yerine Jandarma’ya verdi. Niye olabilir?
K – CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Başsavcı Gürlek’i “İBB operasyonlarını Erdoğan ile temas halinde organize etmekle suçladığı” biliniyor. Operasyon yapılanların tamamı büyükşehir belediyesinin yöneticileri ama operasyonu kırsal bölgede yetkisi olan Jandarma yapıyor. Bu aslında çok çarpıcı bir gerçeği ortaya çıkarıyor. Her ne kadar Emniyet’in iş yükü gerekçe gösterilse de “Emniyet, MASAK” gibi bu aşırı baskı operasyonlarında kullanılan kurumların içinden tepki geldiği, İmamoğlu ve CHP’ye bilgi gittiği ifade ediliyor. Öyle olmasa niye Emniyet’e görev verilmesin? Bunu tasdik eden bir başka gelişme de İçişleri Bakanlığı’nın hazırladığı yeni bir düzenlemenin Emniyet ile Bakanlık arasında krize yol açması. Bu düzenlemede “kaymakamların doğrudan emniyet müdürü olarak atanmaları ve 1. Sınıf Emniyet müdürlerinin ilçe emniyet müdürlüğüne düşürülebilmeleri” sağlanıyor. Bu doğruysa iktidar, emniyet müdürleri ile yürütemediği işleri iktidarın daha kontrolü altında olan kaymakamlarla yürütmeyi amaçlıyor. Bana göre bu, iktidarın aşırı zorlama baskı politikalarına bürokrasiden direnç geliyor olduğunu göstermesi açısından ilginç.
GÖZLEM – CHP, TBMM’de yapılan Hakimler Savcılar Kurulu’nun (HSK) 5 üyesinin belirlendiği seçimin yürürlüğünün durdurulması ve iptali talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. CHP’liler, “karma komisyonda ad çekme yerine tekrar oylama yapılmasını” Anayasa’ya aykırı bulmuş ve Genel Kurul’u terk etmişlerdi. Haklılar mı?
K – Haklılar. Bakın bunu, Cumhuriyet Gazetesi kökenli deneyimli yargı muhabiri Alican Uludağ X hesabında çok güzel özetledi: “TBMM Genel Kurulu’nda dün yapılan seçimlerde Fuzuli Aydoğdu, Hakan Yüksel, Seyfi Han, Cengiz Aydemir ve Alişan Tiryaki HSK üyeliğine seçildi. Oysa henüz komisyon aşamasında dahi biz Fuzuli Aydoğdu, Hakan Yüksel ve Alişan Tiryaki’nin seçileceğini biliyorduk. .. Seçimlerin komisyon aşamasında ilk iki turda nitelikli çoğunluk sanlanamamış, 3. turda kura yapılması gerekiyordu. Ancak AKP ve MHP, açıkça Anayasa’yı ihlal ederek kura yapmak yerine 3. turda oylama uydurdu ve istediği 15 adayı belirledi. Adı geçen 5 isim de 15 kişi arasına girmişti... TBMM Genel Kurulu’nda dün ilk iki turda nitelikli çoğunluk sağlanamadı. Ancak en çok oyu alan üyeler Fuzuli Aydoğdu, Hakan Yüksel, Alişan Şahin, Seyfi Han ve Aysel Demirel oldu. Komisyon aşamasında kura yerine oylama uyduran iktidar, bu kez TBMM Genel Kurulu’nda 3. turda Anayasa’ya uygun olarak kura yöntemine gitti. Ancak nasıl olduysa TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un yönettiği kurada, ilk iki turda en çok oyu alan Fuzuli Aydoğdu, Hakan Yüksel, Seyfi Han ve Alişan Tiryaki iki adaylı kura torbasından çıkmayı başardı. Düşünün AKP ve MHP’nin seçilmesi için en çok oy verdiği 5 adaydan 4’ü kuradan çıkarak HSK üyeliğine seçiliyor. Bu rastlantı mı bir iş mi var bilmiyoruz, ancak sonuçlar büyük şüphe uyandırdı.” HSK seçimlerini iktidar adına İyi Parti’nin Komisyon’daki desteğiyle MHP’nin “kotardığı” anlaşılıyor. Son not. 4 kurada istediğiniz 4 adayın çıkmasının matematiksel olasılığı yüzde 6,25.
GÖZLEM – İyi Parti ile MHP başkan ve yöneticileri arasında “son derece sert ve hatta hakarete kadar uzanan” söz düellosu sürüyor. Sizce, Milliyetçi cephedeki bu bölünmenin sonu ne olacak?
K – Bölünme milliyetçi cephede değil. Gerçek milliyetçilerle, sözde milliyetçiler arasında. Çünkü MHP’nin, daha doğrusu Genel Bakanı Devlet Bahçeli’nin “yeni açılıma” ilişkin bugünkü çizgisini milliyetçilikle açıklamak mümkün değil. Dolayısıyla gerçek milliyetçilerden gelen eleştirilere suçluluk kompleksiyle aşırı yanıtlar veriyorlar. Tayyip Erdoğan 19 Mayıs’ta gençlerle konuşurken açıkça “Tüm arkadaşlarımız yeni Anayasa’nın hazırlığı için bir çalışmayı sürdürüyorlar. Çünkü 20 yıl öncesinin anayasasıyla artık gidemeyiz. Yeni bir anayasa” dedi. Devlet Bahçeli de geçen hafta sonu yaptığı açıklamada “...önümüzdeki dönemin yol haritasını belirlemek üzere anayasal görev, yetki ve sorumlulukla birlikte... TBMM’de bütün toplumsal kesimlerin temsilcileri olan siyasi partilerin katılımı ile” 100 kişilik bir komisyon kurulmasını istedi. İlk açılımda benzer bir komisyonu Apo da dillendirmişti. PKK fesih bildirgesinde de “Lozan’a savaş açılırken” yeni anayasa yapılması istenmişti. Belli ki AKP-MHP-DEM birlikteliğinin hedefi “yeni Anayasa” yapmak. Ama yeni anayasa “ancak yeni anayasa yapmak üzere seçilen Kurucular Meclisi ile” yapılabilir. Bu 100 kişilik Komisyon’un olacağı Meclis o Meclis değil, ama yine de iktidarın yeni anayasayı yapmayı deneyeceği anlaşılıyor. Bunun için bu ittifak Meclis’te toplam 400 milletvekiline ulaşmayı hedefliyor. CHP de belki Kürt seçmeni kaybetmek istemediğinden, belki de biraz saflıktan, ilk kendilerinin istediğine dikkat çektikleri komisyon fikrini onaylar görünüyor. Ziyarete gelen DEM heyetine PKK bildirgesindeki Lozan ve yeni anayasa ifadelerini sormuyor. Şimdi MHP’ye karşı Komisyon’a ve bu sürece açık şekilde karşı çıkan bir tek İyi Parti ile Zafer Partisi var. Şu an için MHP’nin oylarının yüzde 7’ler, İyi Parti ile Zafer Partisi’nin toplam oylarının ise yüzde 11’lerde olduğu görülüyor. Bu oylar sözde tüm milliyetçilere ait ama Lozan’ı tanımayanlarla, anayasayı yenisiyle değiştirmek isteyenlerle gerçek milliyetçileri nasıl bir tutabilirsiniz ki? Dolayısıyla aynı cephede değiller.
GÖZLEM – Galatasaray Şampiyon oldu ve Amsterdam’dan, Van’a kadar uzanan kutlamalar” 25’inci şampiyonluk ve 5’inci yıldızın hakkını” verdi. Ne var ki, Ali Sami Yen ve arkadaşlarının “yabancıları yenmek hedefi ile kurdukları” Galatasaray, son yıllarda Avrupa Kupalarında hiç başarılı olamıyor; ne yapılmalı?
K – Galatasaray’ın Avrupa’da başarılı olamamasında en önemli sebep Okan Buruk’un tutukluğu. Çok önemli, hayati maçlarda son anda alınan kötü sonuçlar adeta bir “lanet” gibi Okan Buruk’un tepesinde sallanıyor. Sanki bir büyü yapılmış ve bu maçlarda hep “tedirginlikten” yeterince baskı yapamayan ve risk alamayan bir Galatasaray ortaya çıkıyor. Halbuki başarıları ve takımın güzel oyunu sayesinde Okan Buruk’un bu maçlara daha büyük inanç ve özgüven ile çıkması gerekiyor. Hakikaten Avrupa için Okan Buruk’un “kendisini aşabileceği” o noktaya, o ana gelmesini beklemekten başka yapılabilecek bir şey yok. Kendisini düzeltmesi lazım. Çok iyi bir ulusal teknik direktörden çok iyi bir uluslararası teknik direktöre evrilebilecek mi? Göreceğiz.

++++