Bir kere de ciddiyet ilan edelim
Bir kere de ciddiyet ilan edelim
Paylaş:
Kalemle kağıtla, ilimle bilimle, yaptığı işi ciddiyetle-çalışkanlıkla ve disiplinle yapmanın önemini dinleyerek eğitilmiş bir jenerasyonuz… Bu nedenle, acıların içinden geçerken, ülkemiz kayıplar yaşarken sadece kendi bildiğimiz yerden çare arayabiliyoruz.. Yazarak, çizerek, işlerimizi ciddiyetle yapmaya çalışarak…
Bu gibi günlerde, Sakallı Celal’in sözü canlanıyor zihinlerde... Galatasaray Sultanisi'nde ve Sorbonne’da eğitim alan, Tevfik Fikret’in öğrencisi, Türk düşünür…. Onun “Tanzimat ilan ettik olmadı, Meşrutiyet ilan ettik olmadı, ... yahu bir kere de ciddiyet ilan edelim!” sözleri…
Bugün, Bolu Kartalkaya’daki otel yangını… Bu yazıyı kaleme aldığım anlarda ilan edilmiş resmi verilere göre yaşamdan kayıp giden 76 kişi... Aileler, umutlar, ülkemizin insanları, yetişmiş beyinler, yetişmekte olan gençler, çocuklar…
Bu acı, ciddiyet ve disiplinin önemini bir kez daha gözler önüne serdi... Bugün, içimizi yakan olaylar karşısında düşündüğümüzde, Celal’in “ciddiyet ilan edelim” çağrısı, disiplin ve sorumluluk temelinde bir toplum inşasının gerekliliğini yeniden hatırlattı...
Toplumdaki her bireyin, işini, görevini en yüksek disiplin ve ciddiyetle yerine getirmesi, benzer trajedilerin önlenmesi için elzem... Üzüntülerimizin içinde kaybolurken, somut adımlar atarak ciddiyeti ve disiplini toplumumuzun her kademesinde hâkim kılmaktan başka çaremiz de yok....
Her bireyin işini en yüksek ciddiyetle yapması, yasaların eksiksiz uygulanması, plansızlığa, baştan savmacılığa karşı alınacak en sağlam tavır... Zira, mevzuatımız ne kadar kapsamlı olursa olsun, eğer disiplinli bir uygulama mekanizmasıyla desteklenmezse, işini yapan her kişi eksik giderme, risk önleme, tedbir alma ciddiyetini geliştirmezse, istenen sonuçlara ulaşamayacağımız, acılar karşısında çaresiz kalacağımız da aşikar...
Milletçe yaşadığımız acılar, yalnızca canımızı yakmakla kalmayıp, içimizde derin boşluklar bırakırken, toplum olarak, bu hissi boşluğun içerisinde, aynı şeyleri tekrar yaşama korkusuyla günlerimizi geçiriyoruz. Süregelen bir hüzünle izliyoruz olanları, engel olamadığımız kayıpları...
İnsan yanımızla aslında çok iyi biliyoruz: Toplum çocuklarını ve birbirini korumak zorunda!
Artık kabul etmeliyiz ki, parmakla suçlu göstermek ya da birbirimizi suçlamak bize hiçbir şey kazandırmadı, kazandırmıyor. Toplumu ayakta tutacak olan şey, herkesin asla taviz vermeyeceği ciddiyet bilinci... Sorumluluk almak, ne yapıyorsak onu hakkıyla, tam bir ciddiyetle yapmak... Zira, herkesin kendi işini disiplinle yerine getirdiği bir toplumda, yalnızca güven değil, geleceğe dair umut da yeniden inşa edilebilir...
Bu bir çağrı değil, bir zorunluluk… Her birimiz, işimiz, görevimiz her ne ise, onun ne kadar hayati olduğunu kavramalıyız…. Çünkü asıl mesele, bu üzüntülerin ardından bir sosyal anlayış geliştirebilmek...
Sakallı Celal’in yıllar önceki çağrısına kulak verelim ve artık ciddiyet ilan edelim!
Bunu yalnızca birey olarak değil, toplum olarak benimseyelim. İşimizi hakkıyla yapalım, her alanda mevzuatı uygulayalım ve her fırsatta disiplinli yaşam anlayışını destekleyelim.
Toplum, yalnızca birlikte duran insan topluluğu değil; birbirine, temel yaşam standartları konusunda güvenen, birbirini koruyan insanların oluşturduğu bir bütündür. Toplum olmak, sadece aynı sınırları paylaşmak değil; çocuklarını ve birbirini güvende tutma sorumluluğuyla bir arada olmaktır.
Siyaset üstü, partiler üstü, ayrımcı dil kullanmadan....
Ayırmadan, kutuplaşmadan, fayda sağlamayan öfke, şikayet ve eleştiri girdabına saplanmadan..
Sahip olduğumuz Cumhuriyet değerlerine yakışmayan karamsarlıktan ve salt eleştirici tutumdan uzak, aksine, kimliğimizle özdeşleşmiş Cumhuriyet ideallerine uygun bir “ders çıkarma” bilinciyle...
Toplumun tüm kesimleri, her bir Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı ortak akılla, ciddiyet ilan etmeli...
Her kim isek ve her ne iş yapıyorsak, ciddiyetle, disiplinle, ihmalden uzak...
Gerekirse okul müfredatlarına ciddiyetin ve disiplinin önemine dair dersler ekleyerek, gerekirse halk eğitimleriyle, gerekirse kamu bilgilendirmelerini üst seviyeye çıkararak, eğitimcilerin, sosyologların, psikologların, sivil toplum kuruluşlarının, merkezi ve yerel yönetimler ile tüm ilgili kesimlerin ortak çalışmasıyla.... Mümkün olan en hızlı ve en etkili şekilde.... Liyakatin, disiplinin ve ciddiyetin en büyük erdem olduğunu hatırlamalı, öğrenmeli, öğretmeliyiz...
Derin bir hüzünle... Milletimizin başı sağ olsun.