Bugün toplumumuzun çektiği bütün sancıların temelinde “Bağımlılık” ve onun kronikleşmiş hali olan “Bağımlılık Alışkanlığı” yatmaktadır.
Peki, nedir bu kavramlar?
Bağımlılık, ticari ve siyasal düşüncesi gelişmiş bir toplumun, ticari düşüncesi gelişmemiş olanın elinden topraklarını, ürünlerini, kaynaklarını ve hatta insanlarını almasıdır. Bu durumun fiziki şekline “sömürgecilik”, mali şekline ise “emperyalizm” denir.
Bağımlılık Alışkanlığı bundan çok daha derin ve öldürücü bir haldir. O; toplumun sömürülmeyi bir alışkanlık, bir yaşam biçimi olarak benimsemesi, değer yargılarının, düşünce sisteminin ve toplumsal reflekslerinin emperyalizme entegre olmasıdır. Toplumun bağımlılığa alışması, bağımlılığı bir yaşam biçimi olarak görmesidir.
Türkiye; 1946-2000 yılları arasında ‘’Bağımlılık’’, 2000’li yıllardan bu yana ise “Bağımlılık Alışkanlığı” süreci yaşamıştır.
A) Türkiye’nin ilk 50 yıllık “Bağımlılık” süreci
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Atatürk’ün kazandırdığı bağımsızlık maalesef kaybedildi. Atatürk’ün bize kazandırdığı bağımsızlığın temelleri dinamitlendi:
• Vatan yabancı üsler ve anlaşmalarla uluslararası pazarlığa açıldı.
• Millet kimlik bunalımına sürüklendi, ayrıştırıldı. Sağcı oldu, solcu oldu, Türk oldu, Kürt oldu.
• Demokrasi Amerika tarafından zorlandı ve biçimlendirildi, giderek onun oyun alanı haline geldi.
• Ekonomi ulusal olmaktan çıkarılıp, çift paralı ve dolara bağımlı hale getirildi.
• Türkiye bütün bunlardan sonra, İsrail+ABD politikalarının uydusu haline geldi.
Toplumumuz bu süreçte bağımlılığın acısını çekti. Zaman zaman da direndi.
B) Son 25 yılda yaşanan “bağımlılık alışkanlığı” süreci
2000’li yıllara gelindiğinde ise bağımlılık artık farklı bir boyuta taşındı. Türkiye, bağımlılığı adeta bir yaşam biçimi olarak benimsedi, değer yargıları, düşünce sistemi ve toplumsal refleksleri emperyalizme entegre oldu. Yani “Bağımlılık Alışkanlığı” evresine girdi.
ABD emperyalizmi ve onu tamamen kontrol altına alan İsrail; Türkiye’de alenen çok katmanlı tertiplere girdiler. Toplumu; laik, İslamcı diye böldüler. Yeni siyasi partiler dizayn ettiler, onların seçilmesi için ekonomik krizler çıkardılar.
Olaylar şöyle gelişti;
1. Evangelizm ve ABD’nin İsrailleşmesi:
Yahudi bankerler 1913 yılında elde ettikleri dolar basma yetkisiyle Amerikan ekonomisini zaten ele geçirmişlerdi. Buna ilave olarak Yahudiler; elli yıl süren bir çalışmayla İncil’i yeniden yazdırarak, binlerce misyoner papaz kullanarak, Hristiyan Püritenlerden 85 milyon evangelist seçmen ürettiler. Bu seçmen kitlesi; Yahudileri sevmeyi, Mesih’in gelişi için İsrail’in Kudüs savaşını desteklemeyi dini görev saydı. Böylece Amerikan demokrasisi İsrail çıkarlarına bağlandı. ABD, İsrailleşti.
2. Ortadoğu’nun parçalanması ve BOP:
İsrail+ABD uzun süren çatışmalar ve savaşlar sonunda Ortadoğu’daki tüm Arap ülkelerini parçaladılar ya da petrodolarlarla kontrol altına aldılar. Türkiye’de ise demokrasiye ve ekonomiye müdahalelerle ve PKK’yı kurarak, Türkiye’yi zayıflattılar. Giderek işi azıttılar; 2000’li yıllarda “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” ve “Ilımlı İslam” teziyle yeni bir oyun sahneye koydular.
3. BOP için siyasi tasfiye:
Bu projelerin ve tezlerin farkında olan ve karşısına dikilen tek milli siyasetçi Muhafazakâr Erbakan’dı. Onun muhafazakârlığı milli olmasına engel değildi. Ama o; Siyonist emperyalizm için engeldi. Bu yüzden Erbakan’ın partisini böldüler, böldüklerine yeni bir parti kurdurdular. Kurdurulan yeni partiyi; CIA’in organı FETÖ ile entegre ettiler
4. Ekonomik yıkım tasarımı:
Sadece siyasi dizayn yetmezdi. Halkı şoka sokacak bir “Büyük Ekonomik Kriz” gerekiyordu. Böylece kurdurulan yeni partiye iktidar yolu açılacaktı.
C) Türk ekonomisinin katledilmesi: Derviş olayı
Büyük ekonomik kriz için Kemal Derviş sahneye çıkarıldı.
• Kemal Derviş; Dünya Bankası’nda yetişmiş, Yahudi finans çevreleriyle iç içe bir teknokrattı.
• Derviş’in ekonominin başına davet işi Ecevit’e yaptırıldı. Yani emperyalizmin görevlisi Derviş’e; Sosyal Demokrat bir elbise giydirildi. Emperyalist medya devreye girdi, Derviş; “kurtarıcı” olarak lanse edildi ve alkışlarla karşılandı.
• Derviş’in Türk ekonomisini kurtarmak için değil, çökertmek için geldiği kısa zamanda anlaşıldı. Getirdiği IMF reçeteleriyle ekonomiyi dibe vurdurdu. Yüzlerce fabrika kapandı, bankalar battı, milyonlarca insan işsiz kaldı.
• Derviş en büyük katliamı Halk Bankası üzerinden Türk Sanayisine yaptı. Kamu Bankalarının yönetimini değiştirdi. Milli bankacılar yerine bankerleri atadı. Bu banker yöneticiler; krizde Halk Bankasına sığınmış 28.000 firmaya erken ödeme emri gönderdiler. Sanayicilerden, vadeli kredilerini; biri peşin, dört taksitle altı ay içerisinde kapatmasını istediler. Dünya finans tarihinde örneği olmayan bu katil uygulama sonucunda; ilk bir yıl içinde 28.000 firmanın, 20.000’ini hacizler uygulayarak batırdılar. Türkiye’nin sanayisini yok ettiler. Bu firmaları yaşatmaya çalışan bankanın eski milli duruşlu yöneticilerini görevden alıp, düşman ilan ettiler. Hayatlarını zehir ettiler.
Amaç çok açıktı; halk perişan edilecek ve kurulan yeni partiye yönlendirilecekti. Nitekim öyle oldu. Halk; Derviş’in yol açtığı enkazdan kaçarken, yönünü AKP’ye çevirdi. AKP seçimlerden yüzde 34 oy ve 365 milletvekili ile çıktı.
Gelenler Derviş politikalarını aynen devam ettirdiler ve emperyal vesayeti kalıcı hale getirdiler.
D) Bağımlılık alışkanlığından kurtulmak
2000’li yıllardan sonra artık bağımsızlığı tanıyamaz ve tarif edemez hale geldik. Toplumumuz bağımsızlığın ne olduğunu unuttu, bağımlılığı “normal” saymaya başladı. Adeta, bağımlılık alışkanlık haline geldi.
Bugün artık ne bağımsız bir demokrasimiz var, ne de bağımsız bir milli ekonomimiz var.
Ülke; İsrail+ABD politikalarının yörüngesine sokuldu, o politikaların bağımlısı haline getirildi. Üstelik şimdilerde; bizi kendilerine bağımlı hale getirenler, milli birliğimize göz diktiler. Alenen ülkemizi bölmeye çalışıyorlar.
Acilen bağımlılık alışkanlığımızdan kurtulmalı ve İsrail+ABD politikalarının yörüngesinden çıkıp, kendi milli demokrasimizi ve milli ekonomimizi inşa edecek bir milli irade ortaya koymalıyız.
Hem de hiç gecikmeden.
Bağımlılık alışkanlığı ve Derviş olayı
Bağımlılık alışkanlığı ve Derviş olayı
Paylaş: