.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Atatürk’ün dengeli ve akılcı dış politika yaklaşımı

Okuma Süresi: 9 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Atatürk’ün dengeli ve akılcı dış politika yaklaşımı
Paylaş:
Cumhuriyetimizin 101. yılını idrak etmeye hazırlanırken; Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesinin, ülkemizin içişlerine ve dış politikasına yön veren bir rehber niteliğinde olması gerektiğini de açıkça görmekteyiz. Güncelde toplumsal duygularımızı betimlemek konusunda son derece zorlanıyor iken; Atatürk'ün dış politikadaki yaklaşımlarının üzerinden özetle geçmek; temel taşlarımızı hatırlamak açısından önemlidir. Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanlığı’nın ifadesi, aynen aktarımla, şu şekildedir “Atatürk’ün dış politika alanında ortaya koyduğu vizyon, ‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ sözleriyle çizdiği hedef ve bu yönde izlediği kararlı politikalar, belki de Türk devletinin bugünkü konumuna gelmesindeki en önemli etkeni teşkil etmiştir.” (bkz: https://www.mfa.gov.tr/ataturk-doneminde-turk-dis-politikasi.tr.mfa) Bu doğrultuda; Atatürk’ün dış politika anlayışı, realist bir bakış açısı ile şekillenen “barış” üzerine temellendirilmiştir. Kurtuluş Savaşı zaferi ile elde edilen bağımsızlığın sürdürülebilirliği bağlamında; Atatürk, Kurtuluş Savaşı sonrası, Türkiye'nin dış politikasında, barışı ve diplomasiyi öncelemektedir. Bu bakış açısıyla şekillenen “dengeli ve akılcı siyaset” ile, II. Dünya Savaşı’nın çıkacağı yıllar öncesinden öngörülmüş, 1932 yılından itibaren Atatürk bu öngörüsünü ifade ettiği demeçlerde bulunmuş, bölgesel iş birliğini sağlamak için ciddi atılımlar sergilenmiştir. Bu kapsamda; 1934 yılında Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya arasında imzalanan Balkan Antantı, 1937 yılında Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında imzalanan Sadabat Paktı; özetle, imzacı devletlerin, “sınırların dokunulmazlığı”, “saldırmazlık”, “iyi komşuluk ilişkileri”, “birbirinin içişlerine karışmamak” hedeflerini gütmektedir. Atatürk döneminde bir yandan da Batı ülkeleriyle iyi ilişkiler kurmak ve gerekli yasal düzenlemeleri sağlamak amacıyla, 1932 yılında Milletler Cemiyeti’ne girilmesi, 1936 yılında Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin imzalanması, 1925 yılında Sovyetler Birliği ile Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması imzalanması; ülkemizin Balkan ülkeleri, İslam/Arap ülkeleri, Batı ülkeleri ve Sovyetler Birliği ile ilişkilerini iş birliği çerçevesinde ele aldığını ortaya koymaktadır. Anılan anlaşmaların etkisiyle, II. Dünya Savaşı müddetince, Türkiye tarafsızlık duruşunu temellendirmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün, milli menfaatlere dayalı, Türkiye’nin sadece kendi sınırları için değil; aynı anda bölgesel ve küresel barış için de sorumluluk taşıyan bakış açısı, iç işlerinde de siyasi istikrarın, hukukun üstünlüğünün sağlanması, sosyal ve ekonomik kalkınma için politikalar üretilmesi, eğitim reformları ile Türkiye Cumhuriyeti’nin uzun vadede güvenli şekilde varlığını sürdürmesi hedeflenmiştir. Cumhuriyetimizin kuruluşunun yıldönümünde; aşikardır ki sorunların çözümünün bizzat Atatürk'ün akılcı ve barışçıl dış politikasında olduğu gerçeğini benimseyerek, uluslararası alanda diyalog ve diplomasiye öncelik vererek, ülke içindeki huzur ve uluslararası arenada istikrarlı duruş korunacaktır. Atatürk’ün, "Vatanını en çok seven, görevini en iyi yapandır" anlayışını kerteriz alarak; vasatlığı kabullenmekten ve ataletten uzak durarak, genel ahlakın dışındaki eylemleri tamamen dışlayarak, Cumhuriyet'in bize sağladığı özgürlük ve bağımsızlık mirasını layıkıyla koruyabileceğimiz açıktır. Atamızın öğretilerine uygun şekilde, bilime dayalı her iş, toplumsal hayata katkı koyan her meslek dahil olmak üzere, hurafeleri reddederek, evrensel anlamda kabul görmüş genel ahlak ve toplumsal yaşam kurallarına uyarak; üretime ve çok çalışmaya odaklanmak, Cumhuriyet'e olan borcumuzu ödemenin en onurlu yoludur inancıyla, çok yaşasın Atatürk ilkelerini rehber alma bilinci, çok yaşasın milli birliğimiz, çok yaşasın Cumhuriyetimiz…