.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

Atatürk’ün hayali TOSBİ’de büyüyor

Okuma Süresi: 6 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
Çevresindeki köylerden temin ettiği süt, et, zeytin, sebze ve tahıl gibi ürünleri işleyerek yüksek katma değer kazandıran TOSBİ, Atatürk’ün köy-kent modelinin adeta modern bir yapısını temsil ediyor.
Atatürk’ün hayali TOSBİ’de büyüyor
Paylaş:
Emrah YILMAZ
Tire Organize Sanayi Bölgesi (TOSBİ), yalnızca üretim kapasitesiyle değil, tarımsal üretimi merkeze alan yapısıyla da dikkat çekiyor. Bölgedeki köylerden temin edilen süt, et, zeytin, sebze ve tahıl gibi ürünler, TOSBİ’deki işletmelerde işlenerek yüksek katma değerli gıda ürünlerine dönüşüyor. Ege’nin ilk Yeşil Organize Sanayi Bölgesi unvanını alan TOSBİ, sanayinin her alanında çevreyle uyumlu üretimin mümkün olduğunu kanıtlarken, gıda güvenliğini ve çevresel dengeyi koruma ilkesinden de ödün vermiyor. Bu yapısıyla, çevre köylerde yaşayan üreticiler için hem istihdam, hem de sürdürülebilir gelir kaynağı oluşturan TOSBİ, Mustafa Kemal Atatürk’ün yıllar önce hayalini kurduğu “köy-kent” modelinin modern bir yansıması olarak değerlendiriliyor.

Yalnızca üretim kapasitesiyle değil, kalkınmayı akıl, emek ve sorumluluk temelleri üzerinde inşa eden yapısıyla öne çıkan TOSBİ’nin, Müteşebbis Heyet Başkanı Metin Akdaş, kuruluş hedeflerini de şu sözlerle aktarıyor:
“Kalkınma yerinde başlar, üretim değerini bulunduğu toprakta kazanır. TOSBİ, sanayicinin emeğiyle büyüyen, planlı ve sürdürülebilir üretimin örneğidir. Biz burada hem çevreye hem insana saygılı üretim kültürünü yaşatıyoruz. Bugün TOSBİ, yalnızca bir organize sanayi bölgesi değil; bilimin, emeğin ve sorumluluğun birleştiği çağdaş bir Cumhuriyet modeli olarak, Türkiye’nin geleceğini şekillendiriyor.”


-TOSBİ nasıl bir vizyonla kuruldu? Bölgenin kuruluş amacını ve bugün geldiği noktayı nasıl tanımlarsınız?, 1994 yılında Tire’deki sanayicilerin bir araya gelerek, Bakanlık kredisi kullanmadan öz kaynaklarıyla kurdu. O dönem Türkiye’de birçok sanayi bölgesi hızlı büyüme anlayışıyla kuruluyordu. Biz ise planlı, dengeli ve uzun vadeli bir kalkınma modeli hedefledik.
Kuruluş amacımız basitti ama güçlüydü. Bölgede üretilen ürünlerin katma değerli ürüne dönüştürecek sanayi tesisleri ile üretim ekonomisine katkı sağlayıp bölgesel kalkınmayı desteklemek, çevre dostu sanayi tesisleri ile doğayı kirletmeden sürdürülebilir, doğal ekosistemi yaşatmaktır. Bugün 91 fabrikamızda 8 bin kişi çalışıyor. 12 ülkeden 14 yabancı yatırımcıyla birlikte üretim yapıyoruz.

- Üretim yapısı diğer organize sanayi bölgelerinden nasıl ayrışıyor?
Biz TOSBİ’yi kurarken sektörel çeşitlilikte dengeyi gözetmeye önem verdik. Ağır sanayi, hafif sanayi ya da gıda üretimi diye bir ayrım yapmıyoruz. Üretimin doğru altyapı, doğru çevre politikası ve doğru planlamayla yürütüyoruz. Her yatırımcıya aynı ilkeyi hatırlatıyoruz: “Üretim kadar sorumluluk da büyür.” Bu felsefe sayesinde bölgemizde hem çevre dostu teknolojiler hem de yüksek katma değerli üretim modelleri gelişti.


- Sanayi planlamasında çevreyle uyum konusunu nasıl tanımlıyorsunuz?
Sanayi doğaya zarar vermeden de büyüyebilir. Önemli olan doğru planlama ve teknolojidir. Bu anlayışla “yeşil üretim” sistemini benimsedik. Örnek, yakınımızdaki Kara Teke Köyü ile gerçekleştirdiğimiz TARSU Projesi. Bir anlamda endüstriyel simbiyoz da diyebileceğimiz örnek uygulamadır. Arıtma tesisimizden çıkan suyu tarımsal kullanıma uygun hale getirerek köyde tarımsal kullanımına sunuyoruz. Köyde kurulu sulama kooperatifinden de gıda tesislerimizin ihtiyacı olan temiz suyu temin ediyoruz. Daha az kaynak kullanımı ile suyu da israf etmeden her iki tarafa fayda yaratan çevresel bir döngü sağlıyoruz.

Enerji tarafında da ciddi adımlar attık. Güneş enerjisi santrallerimizle elektrik tüketimimizin yüzde 38’ini kendimiz karşılıyoruz. Bununla birlikte TOSBİ’nin sınırları dışında bir bölgede elektrik üreten aynı zamanda depolama tesisi de içeren GES Santrali kurmayı ve 2026’nın sonunda devreye almayı planlıyoruz. Bu projeler, sanayinin çevreyle çatışmadan, aksine uyum içinde büyüyebileceğini gösteriyor.

Cumhuriyet’in yerinde kalkınma hayali TOSBİ’de gerçeğe dönüşüyor

- TOSBİ’nin bölge halkı ve çalışanlara etkisi nedir?
Bölgemizde çalışanların yüzde 70’i Tire ve çevre ilçelerde yaşıyor. Bu oran, yerinde kalkınma modelimizin en net göstergesi. İnsanların kendi şehirlerinde üretime katılması, göçü önlüyor ve yaşam kalitesini yükseltiyor. TOSBİ sadece bir sanayi alanı değil, aynı zamanda bir sosyal yaşam alanı. Eğitim yatırımlarımız, çevre düzenlemelerimiz, sosyal projelerimizle Tire halkına değer katıyoruz. Çünkü biz üretim kadar insana yatırım yapmanın da bir kalkınma unsuru olduğuna inanıyoruz.


- Bölgenizde yaşadığınız en önemli sorun nedir? Bu sorunları aşmak için hangi projeleri yapıyorsunuz?
İzmir’de hatta tüm Türkiye’de yaşanılan en büyük sorun nitelikli insan kaynağıdır. Gençlerimiz artık sanayide çalışmak yerine kurye şirketinde çalışmaya yöneliyor. Meslek liselerinden mezun olan öğrencilerin yüzde 7,5’i, MYO’lardan mezun olanların ise yüzde 2,5’i kendi mesleğini icra ediyor. OECD’nin 2024 yılı araştırmasında 18-24 yaş aralığındaki gençlerin yüzde 31,5’i ne okula gidiyor ne de çalışıyor. Sanayi ülkemizden temin edemediği insan kaynağını Hindistan, Türkmenistan gibi uzak ülkelerden sağlamaya çalışırken 2,5 milyon gencimiz iş bile aramıyor. Bu sürdürülebilir bir şey değildir.
Biz Ege Üniversitesi Tire Kutsan Meslek Yüksekokulu’nu TOSBİ yerleşkesine taşıyıp gençleri sanayinin kalbine yerleştirdik. Öğrenciler hem teorik eğitim alıyor hem de fabrikalarımızda uygulama yapıyor. İş dünyasıyla eğitim dünyası arasında kalıcı bir köprü kurduk.
Ahi Evran Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde açtığımız Plastik Teknolojileri ve Endüstriyel Otomasyon bölümleri, sanayinin ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünü yetiştiriyor. 2025’te TOSBİ Meslek Lisesi’nin inşaatına başlayacağız, 2026’da da kreşimizi açacağız.

- Kadın istihdamı konusunda TOSBİ’nin yaklaşımı nedir?
Bölgemizde çalışanların yüzde 35’i kadınlardan oluşuyor. Hedefimiz yüzde 50’ye ulaşmak. Kreş projemizle çalışan annelerin iş hayatında daha güvenli bir ortamda yer almasını sağlayacağız. Çünkü kadının güçlü olduğu yerde üretim de güçlenir.


- Yeni yatırımcılar ve genişleme planlarınız hakkında bilgi verir misiniz?
TOSBİ’de tüm sanayi parselleri dolmuş durumda Gurur verici bir tablo. Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait 1 milyon 470 bin metrekarelik yeni alanın tahsisi sürecindeyiz. Bu genişleme tamamlandığında hem yeni yatırımların önünü açacağız hem de İzmir sanayisine yeni bir soluk kazandıracağız.


- Atatürk’ün kalkınma vizyonu ile TOSBİ arasında nasıl bir paralellik görüyorsunuz?
Atatürk’ün en önemli miraslarından biri, kalkınmayı bilime, üretime ve emeğe dayandırmasıdır. “Vatanını en çok seven, işini en iyi yapandır” sözü bizim yönetim felsefemizin temelidir. Biz bu sözü sadece duvara değil, işimizin her adımına yazdık. Cumhuriyet’in planlı kalkınma anlayışı bugün sürdürülebilir sanayi kavramıyla örtüşüyor. TOSBİ bu vizyonun çağdaş bir örneği. Üretimle, eğitimle, çevreyle, kadın istihdamıyla Cumhuriyet değerlerini geleceğe taşıyoruz.


- Önümüzdeki 10 yılda TOSBİ’yi nerede görmek istiyorsunuz?
Önümüzdeki 10 yılı, dijitalleşme ve yeşil dönüşüm dönemi olacak. Hedefimiz, karbon nötr üretim yapan, enerji verimliliğini maksimuma çıkaran, tamamen dijital altyapıyla donanmış fabrikalardan oluşan bir sanayi bölgesine dönüşmek. Zaten attığımız tüm adımlar bu yönde.

Eğitim yatırımlarımızı genişleteceğiz, gençleri üretimin geleceğine hazırlayacağız. Yeni sosyal tesisler, kreşler ve yeşil alan projeleriyle TOSBİ artık yalnızca sanayicinin değil, ailenin, kadının, gencin, çocuğun da yaşam alanı olacak. Biz üretmeyi, Cumhuriyet’e verilmiş bir söz olarak görüyoruz. Çünkü üretim, bağımsızlığın ve refahın teminatıdır. Mottomuz “Üretim Yoksa Kalkınmak Hayaldir.”

KÖY-KENT PROJESİ İLE TOSBİ MODELİ ARASINDAKİ PARALELLİKLER
Mustafa Kemal Atatürk’ün “köy-kent” anlayışı, Cumhuriyet’in ilk yıllarında kalkınmanın kökten başlaması gerektiği düşüncesine dayanıyordu. Bu modelde her biri yaklaşık on köyü kapsayan merkez köyler öngörülmüştü. Merkezde küçük ölçekli bir fabrika, okul, sağlık ocağı, kooperatif ve kültür evi bulunacak; çevredeki köylerde üretilen tarımsal ürünler burada işlenip değer kazanacaktı. Böylece hem üretici köylü yerinde kalkınacak hem de kırsal göç önlenecekti.
Bugün TOSBİ, benzer bir anlayışı modern bir çerçevede yaşatıyor. Ağırlıklı olarak gıda üretimi odaklı bir sanayi bölgesi. Çevredeki köylerden gelen süt, et, zeytin, sebze ve tahıl gibi ürünler burada işlenerek hem yerel hem ulusal markalara dönüşüyor. Bu üretim zincirinde köylü, üretici, sanayici ve ihracatçı aynı ekosistemde yer alıyor — tam da Atatürk’ün “Her köy kendi emeğinin değerini görebilmeli” ilkesine uygun şekilde. TOSBİ yönetimi, bu yapının bozulmaması için doğayla ve çevreyle uyumlu üretim ilkesinden ödün vermezken gıda üretiminde sağlık ve kalite zincirini korumayı da başarıyor. Bu yönüyle TOSBİ, yalnızca ekonomik bir alan değil; temiz üretim, sürdürülebilir kalkınma ve yerinde refah anlayışının örneği hâline gelmiş durumda.
Atatürk’ün köy-kent modelinde amaç “köyü şehirleştirmek” değil, köylüyü toprağında güçlü kılmaktı. TOSBİ’nin bugünkü yapılanması da benzer biçimde köyün emeğini sanayinin değeriyle buluşturuyor; hem kırsal kalkınmayı hem de yerel üretim zincirini birlikte büyütüyor.