Geçtiğimiz hafta Gözlem Gazetesinde yayımlanan yazımda; “Terörsüz Türkiye” olarak adlandırılan süreçte bölücü terör örgütü PKK’nın elde edeceği kazanımların siyasal İslamcı odaklar tarafından emsal alınabileceğinden, inanç odaklı ayrılıkçı hareketlere alan açabileceğinden söz etmiştim. Ülkemizdeki siyasal ve radikal İslamcı odaklar; son zamanlarda, bölücü odaklarla ve arkalarındaki emperyalist proje sahipleriyle birlikte yıllar boyu planlı, programlı ve bilinçli olarak hazırladıkları ortamda adımlarını hızlandırdılar.10 Kasım Atatürk’ü anma sürecini; Büyük Önderimiz Atatürk’ü etkisizleştirme, Ata’mıza duydukları kinlerini kusma fırsatı olarak değerlendirdiler. Bazı devlet kurumlarımızın yöneticilerinin de bu yıkıcı odaklara zemin hazırladıkları dikkat çekti:
Bazı tarikat ve cemaatler; Aczimendi tarikatının başını çektiği eylemlerde, Kocaeli Valiliğinin 10 Kasım’da Atatürk için mevlit okutulması kararını protesto ettiler, Atatürk’ün “dinsiz” olduğu iftirasını yaydılar, dinsiz birisi için mevlit okutulmasının dinden sapma olduğunu söyleyerek Laik Cumhuriyetimizi hedef gösterdiler.
Atatürk için mevlit okutma kararı; İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Uysal'ı da rahatsız etti. Uysal, mevlidin "Allah rızası için değil, eziklik yüzünden olabileceğini" öne sürdü, “Atatürk'ün İslam'ı bu topraklardan söküp atmaya çalıştığını” iddia etti.
Bir gazetenin internet sitesinde; geçmişte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın metin yazarlığını yapan bir şahsın “Bir 10 Kasım Yazısı” başlıklı, Atatürk’ü hedef alan, küçümseyen, sıradanlaştırmaya çalışan ifadeler içeren yazısı yayımlandı.
Millî Eğitim Bakanlığı; bütün eleştiri ve uyarılara kulak tıkayarak, 10 Kasım’la başlayan haftada ara tatil kararı aldı. Bu yetmezmiş gibi, vatandaşlarımızın okullarımızda gerçekleştirilmek istediği Atatürk’ü anma etkinliklerini “siyasi eylem” olduğunu iddia ederek yasakladı.
Afyonkarahisar Sinanpaşa’da Kaymakamlık tarafından organize edilen anma programı daha önceki anma programlarının aksine belediyenin büyük salonu yerine daha küçük bir salonda icra edildi. Bu yüzden yüzlerce vatandaş dışarıda kaldı.
Matem günü; TRT-1 televizyonunun sabah kuşağındaki bir eğlence programında sunucu ve konuklarının birlikte horon teptikleri bir eğlence programı yayımlandı.
Yıkıcı odakların maşası olan, devletin camilerimizde imam olarak görevlendirdiği bazı meczuplar; Atatürk’ün camileri kapattığı, başörtüsünü yasakladığı, dinsiz olduğunu söylediği iftiralarını tekrar yaymaya başladılar.
İktidar partisinin İstanbul İl Başkanlığı; 10 Kasım Atatürk’ü anma programında, anons edilmesine rağmen Taksim Cumhuriyet Anıtı’na partinin çelengini bırakmadı. Gerekçe olarak; “çelenk bırakmakla görevlendirilen personelin rahatsızlandığı” ileri sürüldü, çelengin törenden hemen sonra bırakıldığı söylendi.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı öncesinde de Manisa Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde “Nutuk” kitaplarının çöpe atıldığı -görüntüler eşliğinde- haber yapılmıştı. Bu sefer aynı okulun kütüphanesinin kapatıldığı, müdür yardımcısının satranç oynayan öğrencileri azarladığı, satrancın şeytan icadı olduğunu söylediği haber yapıldı.
Radikal ve Siyasal İslamcı odakların bu ve benzer kalkışmaları devam ederken; bölücü terör örgütü PKK’nın elebaşısı Öcalan’ın “ümmet temelli yeni bir kültürel açılım başlattığı” “siyasal İslam’a göz kırptığı” haberleri çıktı. Bu haberler; KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı terörist Cemil Bayık’ın, örgütün medya yapılanması ANF’ye yaptığı açıklamalardaki “Ümmet anlayışı bizi birleştirdi, ulus devleti dağıttı” ifadeleri ile eski Başbakan Necmettin Erbakan dönemindeki “Gizli PKK Zirvesi’ni” yöneten İsmail Nacar’ın “Kandil kaynaklarından edindiği bilgilere göre, KCK/PKK terör örgütü elebaşısı Abdullah Öcalan’ın İslami temelli yeni bir kültürel açılım başlattığı” açıklamasına dayandırıldı.
Bu kalkışmalar; Atatürk’e saygı ve minnet duyan, Atatürk İlke ve Devrimlerine, Laik Türkiye Cumhuriyeti değerlerine bağlı vatandaşlarımızı yolundan çeviremedi. Aksine Anıtkabir; bu yıl 9 ve 10 Kasım’da rekor sayıda ziyaretçi ağırladı. Bu iki günde yaklaşık 2 milyon vatandaşımız Ata’mızı ziyaret etti. 87 yıl önce ebediyete göçen Ata’mızın; bunca yıl sonra, aynı hedefe koşan bu kadar insanı bir araya getirmesi son derece önemlidir, örnek alınması gerekir.
Günümüzde Atatürk karşıtı eylem ve söylemlerle ne elde edilmek istendiğine, terörist başı, bebek katili Öcalan’a methiyeler düzenlerin, terörist başını siyasi sistemimize monte etmek isteyenlerin eylem ve söylemleri ile ulusal değerlerimize yapılan saldırıların aynı döneme denk gelmesinin tesadüf olup olmadığına dikkat edilmelidir.
Son yıllarda inanç değerlerimizin istismarıyla birlikte ulusal değerlerimizin de saldırı altında olduğu, bölgemizi kendi çıkarlarına göre şekillendirmek isteyen emperyalist devletlerin; içimizdeki yıkıcı ve bölücü cephelerde konumlanmış işbirlikçilerini harekete geçirdiği dikkat çekmektedir. Halkımız; inanç değerlerimizle birlikte demokrasi ve özgürlük kavramları istismar edilerek, ulusal değerlerimiz hedef alınarak ayrıştırılmakta, kutuplaştırılmakta ve düşmanlaştırılmaktadır.
Atatürk’e ve O’nun bizlere emaneti olan ulusal değerlerimize yapılan bütün saldırıların arkasında ülkemizi hedefine koyan emperyalist proje sahipleri vardır. Saldırının kaynağı ve içimizdeki işbirlikçi odakların bu kaynakla irtibatına dikkat edilmelidir. Bunun en yakın örneği son yıllarda Suriye’nin başına gelenlerdir. Suriye’deki bölücü hareketin başını çeken PKK uzantısı PYD/YPG ile ülkede yönetimi ele geçiren Radikal İslamcı HTŞ yapılanmalarının ABD’nin desteğiyle neler elde ettiklerine, daha düne kadar terörist olarak aranan HTŞ lideri Şara’nın elde ettiği konuma ve ABD Başkanı Trump’la ilişkisine dikkatle bakılmalıdır.
Ulusal değerlere yapılan saldırılar demokratik hak ve özgürlükler kapsamında değerlendirilemez. Ülkeyi hedefine koyanlar ve onların işbirlikçileri; her zaman ve her yerde demokrasi ve özgürlükleri bahane ederek halkı ulusal değerlerden saptırmışlar, birbirine düşman etmişler, ayaklanma ve çatışmaları tahrik etmişlerdir. Bölge ülkelerinin hepsi aynı şekilde parçalanmıştır. Aynı senaryo ülkemizde de uygulanmaktadır. Devletin görevi ulusal değerleri korumak, kollamak ve teslim aldığı gibi tertemiz bir şekilde gelecek nesillere aktarmaktır.
Atatürk’e saldırmanın amacı nedir?
Atatürk’e saldırmanın amacı nedir?
Paylaş: