.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

AKP demokratik karakterini kaybediyor

Okuma Süresi: 5 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
AKP demokratik karakterini kaybediyor
AKP demokratik karakterini kaybediyor
Paylaş:
Gazeteci Yazar Murat Kışlalı, GÖZLEM’in ülke gündeminin başında gelen olay ve gelişmelerle ilgili sorularını cevapladı.
GÖZLEM – Altın fiyatlarında yükseliş süreci yaşanıyor; Küresel piyasalarda ons fiyatı ilk defa 4 bin doları geçti ve yeni rekor seviyeleri test etti; Altın neden yükseliyor ve bu yükseliş Türk ekonomisini nasıl etkiliyor?
K – Altın fiyatlarındaki rekor seviyelerin üç ana sebebi var. Birincisi dünya ekonomisinde son 20-25 yılda yaşanan enflasyon süreci, para birimleri karşısında altın dahil emtia fiyatlarının değerini ciddi biçimde arttırdı. Bunun ötesinde altın, özellikle çalkantılı dönemlerde yatırımcılar ve hatta sade vatandaşlar için “güvenilir bir liman” olma özelliği taşıyor. Pandemi çalkantılı bir dönemdi. Altın 2 bin doları aştı. Şimdi de özellikle Trump gibi, Netenyahu gibi, Putin gibi hatta Erdoğan gibi örneklerde gözüktüğü üzere, dünya kaderinin diktatöryel eğilimler gösteren liderlerin elinde bulunduğu “çalkantılı dönemler” yaşanıyor. Bu “güvenilir liman” ihtiyacı altın fiyatının son iki yılda 2 bin dolarlardan şimdi 4 bin doların üzerine çıkmasındaki en önemli etkenlerden birisi. Son birkaç aydaki artışta ise genel olarak Amerika’nın etkisi var. Trump tarifeleri arttırdığı için merkez bankaları dolara karşı altın rezervlerini arttırdılar, bu da talep yarattı. Merkez Bankası FED’in, Trump yönetimi karşısında bağımsızlığını kaybetme riski, federal bütçe sıkıntıları ve bu süreçte, Trump’un da baskısıyla ABD’deki faizlerin düşürülme eğilimi sonucu yatırımlar, tasarruflar altına yöneldi. Altın sadece son iki ayda 3 bin 300 dolardan 4 bin doların üzerine çıktı. Altın, son 200 hafta fiyat ortalamasının yüzde 75 üzerinde işlem görüyor. Aşırı değerlenmiş durumda, bu fiyatlardan altın alınması önerilmiyor. Türkiye açısından altın yurttaşın çok önemli bir tasarruf aracı. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e göre Türkiye’de “yastık altı” tabir edilen yurttaşın elindeki altın miktarı 400 milyar dolar. Altına olan talep altın ithalatını arttırıyor. Bu da Türkiye’nin cari açığını olumsuz etkileyerek enflasyonla mücadeleye darbe vurdu.
GÖZLEM – Eski AKP İzmir Milletvekili Hüseyin Kocabıyık, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının başlattığı "Cumhurbaşkanına hakaret" soruşturması kapsamında Ankara'da gözaltına alındı ve tutuklandı. Kocabıyık “Beni kimse cezaevine atarak susturamaz. Bu benim için nişane.” dedi, ne diyorsunuz?
K – Kocabıyık, 19 Mart’ta Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması sonrası sosyal medyada yaptığı “Bir iktidar sahibi düşünün, rakibinden korktuğu için onu hapse attırarak kurtulmak istiyor... Tayyip Erdoğan, geleceğin yer burası mıydı? Biz bunlar için mi mücadele ettik? Bunun için mi mahkemelerde süründük yıllarca? Sen aslında kendine darbe yaptın haberin yok” paylaşımları nedeniyle 26 Mart’ta AKP’den ihraç edilmişti. Hafta içinde ise Cumhuriyet’in Ankara kökenli deneyimli gazetecisi İklim Öngel ile yaptığı söyleşide, parti içinden gelmesinin “çarpan” etkisi yarattığı basit ve çarpıcı eleştirilerde bulundu. Kocabıyık burada “Tayyip Bey’i tarihsel bir siyasi şahsiyet yapan onun 28 Şubat’ta başına gelenler, getirilenlerdi. ...Şimdi o gün kendisine yapılanın daha ağırını rakibine yapıyor... Son dönemlerde izlediği siyaset onun bütün efsanesini yerle bir ediyor. Korkarım böyle giderse tarihe pek parlak bir biyografi bırakmayacak... AKP demokratik karakterini kaybediyor ve yozlaşıyor” dedi. AKP içinden eleştiri gelmemesini de “Herkes bir şekilde devletle bir menfaat ilişkisi içine sokuldu. Yani kiminin karısı, kiminin kızı, kiminin oğlu, damadı, torunu... AK Parti herkese bir şey dağıtıyor. Bana da verdiler. Nitekim birtakım şeylere itiraz ettiğim için de geri aldılar... Eşimi vali yapmışlardı. O zaman iki bakan arkadaş beni arayıp ‘Seni nasıl ayağından çiviledik’ diye espri yapmışlardı. Sistem bu. İtiraz edenin mutlaka kaybedeceği bir şey var. O nedenle susuyorlar” şeklinde açıkladı. Bu nedenlerle de Özgür Özel’in “Erdoğan’ın talimatlarını yerine getirmekle” suçladığı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturması kapsamında tutuklandı.
GÖZLEM – İsrail’in, Gazze Şeridi'nde Filistinlilere yardım götürmek için yola çıkan Küresel Sumud Filosu'na müdahale edişinin araştırılması ve ambargonun kaldırılması için Millet Meclisi’nde verilen genel görüşme önerisi AKP / MHP oylarıyla reddedildi. İsrail’i çok sert eleştiren ve Sumud Filosu’nu da destekleyen iktidarın ve MHP’nin bu tutumunu nasıl yorumluyorsunuz?
K –Durumu en güzel Cumhuriyet’teki köşesinde Ahmet Süha Umar özetledi ve “İsrail’in kendi karasuları dışında seyreden silahsız Sumud Filosu’na saldırısı ‘deniz haydutluğu – korsanlıktır’. Korsanlık antik çağdan beri suçtur. Korsanların görüldükleri yerde tepelenmeleri de kuraldır. ... Sumud’u koruyan (!) Türkiye dâhil devletlerin savaş gemilerinin, İsrailli korsanları cezalandırmamalarının nedeni, filoya saldırı emrini veren Netenyahu’nun bu cüreti Trump’un desteğinden almasıdır. Hiçbir devlet ABD ile çatışmak istememektedir” diye yazdı. Umar’ın son cümlesi, sanırım sorunuzun da cevabını vermiş oluyor. Erdoğan daha yeni, güç bela, binbir ödün vererek ABD Başkanı Trump ile kurduğu “ilişkilerin” kendisine göre anlamsız bir şekilde bozulmasını istemiyor olsa gerek. Hadi Erdoğan, İsrail’i destekleyen ve yol veren ABD’yi ve Trump’ı eleştirmiyor. Ama Erdoğan’ın ABD gezisi öncesinde “Artık askeri seçenek de dâhil olmak üzere İsrail’e karşı sert bir ültimatom vermenin zamanı gelmiştir... Gazze’deki insanlığa karşı suçların, işlenen soykırımın ve haksızlığın sona erdirilebilmesi için, her şeyden önce, ABD başta olmak üzere İsrail’i açıktan ya da örtülü olarak destekleyen ülkeler ikili oynamaktan vazgeçmelidir” diyerek İsrail ve ABD’yi eleştiren Bahçeli’ye ne demeli? Dünyayı ve İslam Âlemi’ni İsrail’e karşı askeri bir güç oluşturmaya çağırıyor ama kendi Meclis’inde yürütülecek bir araştırma komisyonuna onay vermiyor. Gazze konusunda samimi olmadıkları ortada.
GÖZLEM – Sinan Ateş cinayetinden tutuklanıp bir süre sonra tahliye edilen MHP’li Avukat Serdar Öktem’in öldürülmesi olayını nasıl değerlendiriyorsunuz?
K – Serdar Öktem, MHP’nin başına geçmek istediği konuşulan Sinan Ateş’in cinayetinde, tetikçileri Ankara’dan Bolu’ya getiren aracı kullanmış, bu nedenle “tasarlayarak kasten öldürmeye yardım” suçlamasıyla tutuklanmış, ancak sonradan tahliye edilmişti. Aynı zamanda bu tetikçilerin avukatıydı. Ateş cinayeti, tetikçileri İstanbul’a ulaştıran çakarlı siyah Audi’nin MHP mevcut Ülkü Ocakları Başkanı’nın kullanımında olması itibarıyla MHP’nin en tepesine kadar sirayet etti. Yönetim ve Devlet Bahçeli her iki cinayette de sessiz kaldı. Mayıs’tan beri hakkında suikast ihbar ve ifadeleri bulunan Serdar Öktem, Ağustos başında sosyal medyadan “Göz yumduk kör sandınız. Alttan aldık saf sandınız. Artık sessiz kalmak yok. Bundan sonra kusura bakın. Çünkü... Her şey bilerek olacak” paylaşımında bulunması, son olarak da Sinan Ateş’in dul eşi Ayşe Ateş’in yine sosyal medyadan paylaştığı “Serdar zayıf halkaydı. Serdar’ın hüküm giydiği anda Sinan’ın katline karışan herkesi yakacağını onu tanıyanların hepsi biliyordu. Serdar konuşacaktı. Dikkatler başka yöndeydi ama Sinan’ın katline ilişkin düğümün çözümüne ramak kalmıştı” ifadeleri cinayetin, bazılarının iddia ettiği gibi karşıt çetelerle değil, Ateş cinayeti ile ilgili olduğu savını güçlendiriyor.
GÖZLEM – Eski hakem spor yazarı Ahmet Çakar’ın, “Osimhen hakkında internet sitesinde yaptığı ve büyük tepki alan “hastalık” açıklaması konusunda görüşünüz?
K – Beyaz TV yorumcusu sosyal medyadan 30 Eylül’de Osimhen’in hastalığıyla ilgili Sağlık Bakanlığı’ndan kendisine bilgi geldiğini ifade ederek “Maalesef Osimhen ile ilgili çok önemli bir sağlık problemi olduğuna dair bilgi aldım. İnşallah doğru değildir” demişti. Buna karşı Galatasaray yönetiminin de olayı mahkemeye taşımaya hazırlandığı ifade edildi. Sorunun “AİDS” olduğu iddia ediliyor ancak doğru olsa bile AİDS’in artık çözümü var. Üstelik Osimhen’in 75 milyon Euro’luk transferi yapılırken komple bir sağlık denetiminden geçirilmemiş olması da akla yakın gelmiyor. Ayrıca kanıtı olmadan böyle bir açıklama yapmak kötü niyetli gözüküyor.