.
Ekonomik Göstergeler
Dolar
29.84 ₺
Euro
32.45 ₺
GBP
1.124 ₺
JPY
7.842
Ana Sayfa
Gündem
Spor
Köşe Yazıları
Podcast

ABD borçları ve Trump politikaları

Okuma Süresi: 4 Dakika
Toplam Okunma: hesaplanıyor...
ABD borçları ve Trump politikaları
Paylaş:
ABD'nin toplam borcu günümüzde 35 trilyon dolara ulaştı. Bu borcun 25 trilyonu iç, 10 trilyon doları ise dış borçlardan oluşuyor. 2000 yılında 6 trilyon dolar olan borç, 2010’da 14 trilyon dolara, 2020’de ise 28 trilyon dolara yükseldi. Son 25 yılda yaklaşık altı kat artan bu borçlanma eğilimi devam etmektedir. Borç miktarının büyüklüğünü anlamak için ülkelerin Gayri Safi Milli Hasılaları (GSMH) ile kıyasladığımızda; Türkiye'nin 1,2 trilyon dolarlık GSMH'sının tamamı verildiğinde bu borcun 30 yılda, Almanya’nın 6 trilyon dolarlık GSMH’sı ile 6 yılda, Rusya’nın 2 trilyon dolarlık GSMH’sı ile 18 yılda ödenebileceğini görüyoruz. Bu seviye, dünya tarihinin en yüksek devlet borçlanma seviyesidir. Bu büyük borç yükünün ardında, ABD’nin yaklaşık 80 yıldır uyguladığı ‘’Küresel Emperyalizm’’ politikaları yer almaktadır. Ancak, Donald Trump yönetimi, bu politikaya alternatif olarak, devletin borç yükünü ortadan kaldıracak ‘’Ulusalcı Emperyalizm’’ modelini benimsemektedir. Trump’ın sıra dışı politikalarını ve tutumlarını anlamak için bu iki emperyalizm arasındaki farkı bilmek önemlidir. ABD borçlanmasının kökeni ABD’nin ekonomik bağımsızlığını kaybettiği süreç, 23 Aralık 1913’te Federal Rezerv Yasası’nın yürürlüğe girmesiyle başladı. Bu yasa, ABD Merkez Bankası’nın (FED) özel bankalar tarafından yönetilmesini sağladı ve para basma yetkisini Yahudi kökenli büyük bankerlerin eline verdi. Bu gelişme sonucunda, ABD hükümeti ve halkı, faizle borçlandırılmaya başlandı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, doların altına, diğer ülke birimlerinin ise dolara endekslenmesiyle birlikte dolar dünya rezerv parası haline geldi. Bu dönemde Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, IMF ve Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası kurumlar kurularak “Küresel Emperyalizm” süreci başladı. 1970’lerden itibaren, özellikle Çin’in küresel ticaret sistemine katılmasıyla birlikte, dünya genelindeki dolar ihtiyacı arttı. Ancak, ABD’nin yeterli altın rezervine sahip olmaması nedeniyle, altın karşılığı para basma uygulaması terk edildi ve yerine ABD ordusunun gücü konuldu. Ancak bu sistem; uzun vadede ne dünya devletlerine, ne de ABD’ye fayda sağladı. Küresel emperyalizmin getirdiği yüksek maliyetler, ABD bütçesinde sürekli açık verilmesine yol açtı. Bugün ABD’nin yıllık bütçesi yaklaşık 7 trilyon dolar, bütçe gelirleri ise 5 trilyon dolar civarında. Aradaki 2 trilyon dolarlık açık; yüksek faizli FED kredileriyle kapatılmaya çalışılıyor. Bunun sonucunda ABD, 35 trilyon dolarlık devasa bir borç yüküyle karşı karşıya kaldı. Trump ve ulusalcı Emperyalizm Küresel Emperyalizmin iflası, yeni bir ekonomik modelin doğmasına neden oldu: ‘’Ulusalcı Emperyalizm’’. Bu model, Yahudi Bankerlerin kontrolündeki finansal yapılar yerine, teknoloji milyarderlerine dayalı bir yapıya dayanıyor ve başını Trump çekiyor. Trump ve ekibi; ABD’nin sürdürülemez borç yükünü hafifletmek için köklü değişiklikler yapmaya çalışıyor. Bu kapsamda; - Bütçe açıklığını azaltmak için; Elon Musk’ın yönetiminde DOGE adlı bir organizasyon kuruldu ve bürokratik harcamaları düşürmek için çeşitli reformlar yapıldı. - Uluslararası örgütlerle bağlar koparılmaya çalışılıyor. ABD’yi borçlandıran sistemin bir parçası olarak görülen BM, NATO, Dünya Sağlık Örgütü ve NAFTA gibi yapıları hedef alarak, bu kurumların finansmanından çekilmeyi amaçlıyorlar. - FED politikalarına eleştirel yaklaşıyorlar. Ancak FED’in Yahudi bankerlerin kontrolünde olması nedeniyle doğrudan bir saldırıda bulunmaktan kaçınıyorlar. Ulusalcılar, mevcut borç gerçeği yüzünden borçlanmanın maliyetinden çok sürdürülebilirliğini ön planda tutuyorlar. Bunun sağlanması için de küreselciler gibi doları dünya çapında rezerv para olarak kalması gerektiğini biliyorlar. Bu yüzden Trump ve ulusalcılar, dolara rakip olabilecek her türlü alternatif para birimine karşı sert bir politika izliyorlar. ABD’nin yeni jeopolitik stratejisi Doların rezerv para olarak kalmasını sağlamak amacıyla ABD; yeni bir jeopolitik denge oluşturmayı hedefliyor. - Avrupa Birliği’ne karşı agresif bir politika izliyor. Çünkü Euro; dolara rakip olabilecek en önemli rezerv para birimi. Bu nedenle Trump ve ulusalcılar, ABD’ye yönelik baskıcı politikalar uyguluyor. - Çin ve BRICS ülkelerine karşı açık bir tehdit politikası yürütüyorlar. Çin’in Yuan’ı rezerv para yapma girişimlerini engellemek için sert ekonomik ve siyasi adımlar atıyorlar. - Rusya ile ilişkileri yeniden şekillendiriyorlar. ABD; Ukrayna konusunda Rusya’ya bazı tavizler vererek, onu AB ve Çin’e karşı müttefik yapmayı hedefliyor. - Ortadoğu’da İsrail odaklı bir strateji sürdürüyorlar. Türkiye’yi yanlarına çekmeye çalışırken, İran’a karşı düşmanca bir tutum sergiliyorlar. Türkiye için tarihsel bir dönem Trump ve ulusalcıların iktidarda olması; Türkiye ve Türk dünyası için kritik bir süreçtir. ABD’nin yeni jeopolitik hamleleri, Türkiye’nin uluslararası dengelerde nasıl bir konum alacağını belirleyecek. Bu süreçte Türkiye’nin dikkatli ve aktif bir politika izlemesi büyük önem taşımaktadır.