2025, “geleceğe inanç yılı” olsun!
Bir yılbaşı hediye sepetinin üzerinde okudum, “İyi seneler” mesajını… Hem de defalarca; “Yeni yılda geçmişin tüm kötü anılarını kapı dışarı etmeni ve yepyeni bir başlangıçla gelecek tazelenmiş umutlar için hazırlık yapmanı istiyorum. Geleceğe olan inancını ve yaşam dolu ruhunu hiç kaybetme! İyi seneler.”
“Bu söz” tam da Anadolu Türk’ü için söylenmişti, sanki… Dünümüz, bugünümüz ve yarınımız için… Keşke, “bu ülkeyi yönetenler ve de yönetmeye talip olanlar” ülkenin “birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğu” bu dönemde, “tam tersini yapacaklarına”, bu yeni yıl mesajının gereğini yapabilseler… İçerde ve dışarda, doğudan batıya, güneyden kuzeye Anadolu insanımızın “maddi manevi” sorunlarla mücadele ettiği bir dönemde…
Bir de “başımızı Suriye ve Suriyeliler sorunu sarınca”, ortaya çıkan acı tablonun düzeltilmesi, Anadolu’ya ferahlık ve mutluluğun gelebilmesi, “bütünüyle bu birlik ve beraberliğe” bağlı…
Hayat pahalılığı mutfakları ve beraberinde çoluğuyla, çocuğuyla milyonları yakarken, bir de “Suriyelileri besleme ve Suriye’yi imar etmek külfetini sırtlamak gibi”, çok ağır bir görevi üslenmek, hele ki, Devlet bütçesinin açık verdiği bir süreçte, nasıl koordine edilecek, anlaşılır gibi değil… Gençler işsiz, emekliler ağlıyor, işçi – memur – çiftçi “mali destek” bekliyor; Türkiye, bu süreçte hem “milyonlarca” Suriyeliye nasıl bakacak, hem de nasıl “yeni bir Suriye” inşa edecek? Bu sorunun cevabını verebilen bir ekonomiste rastlamadım, yaşamımda, gazete sayfalarında veya TV ekranlarında. “Bir bilen varsa”, anlatsın da, hiç olmazsa, gönlümüzü sıkıştıran sorulardan kurtulalım ve “ülkemiz adına, halkımız adına” rahat bir nefes alalım.
++++++++
“Şair Eşref Yaşasaydı, ne derdi?” (Cehdizâde – 167)

Nihat Demirkol
++++++++
Sözün Özü…

Bir erkek, elbisesi tarafından değil, karakteri tarafından değerlendirilir.
Anonim
++++++
Erdem ve Politika…
“Dünle beraber gitti cancağızım / Ne kadar söz varsa düne ait / Şimdi yeni şeyler söylemek lazım” diyor, Hazret-i Pir Mevlana.
İyi de sözleri nereden bulacağız? Öyle günlerdeyiz ki, bir hoş anı bulup çıkarmak imkânsız hâle geldi. Çokça kötülüğün, çirkinliğin ve edepsizliğin azgınlaştığı bir zaman diliminde yaşıyoruz. Dünya çıldırmış gibidir.
Öncelikle belirtmeliyim ki, ben Atatürksüz günün yaşanmadığı ve seccadenin kalkmadığı Allahlı, kitaplı bir evde büyüdüm. Türküm, Müslümanım ve Laik bir devletin mensubuyum.
Bendeniz bu ortamın içinde yetişirken gördüm ki, Türk devletinin temel felsefesi Türklük ve milliyetçiliktir.”
+++++++
GÖRGÜ…
Etik ve nezaket…
Öğrendikçe ve derinlemesine anladıkça keyifli ve eğlenceli bir olaydır nezaket. Etik de, esasında ahlak yani davranış biçimlerinin felsefi temelidir. Özellikle mesleki ama genel davranıştaki nezaketin kökeni diyebiliriz. Her türlü ilişkide hepimizin gönülden algıladığı ve alkışladığı bir sihirli davranış biçimi vardır; o da içtenlik.
Görgü tabii ki bir yaşam biçimi olarak bilinçli uygulanabilir, zaten hedef de budur. Zamanla özümsenip otomatik hale gelen bir davranış biçimi olarak da inanılmaz faydalar sağlar. Hepimiz ailemizde, sonra belki okulumuzda gördüğümüzü genelleyerek uygulamaya çalışıyoruz ve yoğun göç yaşanan ülkemizde çatışma ve korkarım şiddet ile neticelenen olayların içinde buluyoruz kendimizi.
Mahmut Tolon
+++++++