Havra Sokağında iki ressam

Kemeraltı İzmir’in incisi. Bunu tüm İzmirliler kabul ediyor. Binlerce yıldır alış veriş merkezi olarak İzmir’in kalbi burada atıyor. Yüzbinler girip çıkıyor çarşıya. Günümüzde Tarihi Liman Kenti İzmir’in merkezi bir parçası olarak Kemeraltı’nın UNESCO’nun Kalıcı Listesine girmesi için ciddi bir çaba harcanıyor. TARKEM’in eşgüdümünü üstlendiği bu çabayı Valilik, Büyükşehir Belediyesi, Konak Belediyesi de içtenlikle destekliyor. Bu heyecan yüklü çabalara kararda tayin edici rolü olan Turizm ve Kültür Bakanlığının da olumlu tepki vermesini umuyorum.

Kemeraltı’ndaki her yenileme girişimi buranın iyileştirilmesine önemli bir katkıda bulunuyor. Türkiye’ye örnek bir ortaklık özelliğine sahip kısaca TARKEM olarak andığımız Tarihi Kemeraltı şirketi kurulduğu 2012 yılından bu yana halen kullanılan birçok tarihi yapıyı kullanıma soktu, birçoğunu da sokmaya çalışıyor. Son olarak Valiliğin desteğiyle Akın Pasajı restorasyonu tamamlandı.  Kent gözlemcisi Orhan Beşikçi’nin araştırmacı Siren Bora’ya atıfla belirttiğine göre yapının geçmişi HalifaPoliti Şaraphanesi olarak 1895 yılına uzanıyor. Binanın Havra Sokağı girişindeki üzümlü kabartmanın üstündeki 5660 (yani 1900) tarihi de buna tanıklık ediyor. Zamanında koşer (Yahudi inancına göre helal) şarap imalathanesi olarak hizmet vermiş. Nitekim binanın yenilenmesi sırasında temelde çıkan üretimde kullanılan bir şarap teknesi Agora kazılarını yürüten Akın Ersoy’a teslim edildi.

Bina daha sonra bisküvi ve helva yapan Helvacı ailesinin mülkiyetine geçmiş giderek Akın pasajı olarak ayakkabı esnafının kullandığı bir mekana dönüşmüş. Ta ki ayakkabıcıların Kemeraltı’nı terkettiği zamana kadar… Binayı 25 yıllığına Akın Ailesinden kiralayan TARKEM’in hedefi burayı Havra sokağının ruhuna uygun bir yeme-içme noktasına dönüştürmek.

TARKEM yönetimi biraz da binayı İzmirlilere tanıtmak amacıyla bir sergi açmaya karar verdi. Sergi tıpkı içinde bulunduğu bina gibi eski ile yeniyi kucaklıyor. Bir yanda 2008 yılında 82 yaşında aramızdan ayrılmış olan Nuri Abaç’ın fantastik düşlerini içeren tualleri, öte yandan genç kuşağın temsilcisi Ayhan Taşkıran’ın “yüksek hayalleri”…   

Nuri Abaç, mimarlık okuduğu İstanbul Güzel Sanatlar Akademisinde Leopold Levy atölyesinde konuya ilgi duyarak resim yapmaya başlayan eski ustalardan. Serginin düzenleyicisi ‘ECN Art Gallery’ kurucusu Özge Dönertaş, Nuri Abaç ‘Yüksek Düşler’ diye tanımladığı resimler hakkında şunları yazıyor:

“Kuşlar ve kollar, gemileri taşıyan değil de gemi olan hayvanlar, karada yürüyen arabalar, göz göz odalar, doğa ve insan, ejderhalar, insandan hayvana hayvandan insana dönüşmüş varlıklar, uçan mitolojik atlar, su, hava, çarklar, döngüler, kentavroslar, fantastik figürler, Abaç’ın yaratıkları, yarattıkları.”

Resim eleştirmeni Kaya Özsezgin ise Abaç’ın Anadolu kaynağına vurgu yapıyor: “Karagöz tasvirleri gibi Nuri Abaç’ın hemen bütün resimleri de İstanbul yaşamının (buna kıyı kentleri de diyebiliriz) kültür ayrıntıları üzerine kuruludur. Böylece hem biçimsel hem de konusal yönden geleneksel gölge oyununa göndermeler yapılmış olması, Abaç’taki yöreselliğin geleneksel kaynaklı olduğunu ortaya koymaktadır.”

Sergide yeni nefesi temsil eden Ayhan Taşkıran 1993 yılında Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümünden mezun olmuş. ‘Başlangıcından Cumhuriyet Dönemine Kadar Seramik-Resim İlişkisi’ konulu yüksek lisans tezi var. Titizlikle hazırlanmış sergi broşüründe yazdığı gibi “Binlerce resim, milyonlarca figür, ‘Ayhan’ın Taşkıran’ın Nesli’ bizim ‘Yüksek Hayaller’i izleyebilmemize aracı oluyor. Ayhan Taşkıran yapacağı son resme kadar, yaptığı her bir resminin onu en iyi tamamlayacak kocaman bir yapbozun parçaları olduğunu düşünüyor.”

Haziran ortasına kadar açık kalacak olan “Yüksek Düşler” sergisiyle birlikte yenilenmiş Akın Pasajını duyumsamak için Kemeraltı’ndaki Havra sokağının İkiçeşmelik caddesinden girişine yakın Akın pasajını gezmenizi öneririm.