Aynı hastalıklar devam etmemeli

Devamlı olarak mahalli idare seçimlerinde CHP’nin çok büyük bir başarı elde ettiğini, iktidarın da hezimete uğradığını yazıyorum. Ancak bu başarının çok ciddi sorumluluklar yüklendiğini, hatırlatmayı da görev biliyorum.

-1984 yılında ANAP olarak büyük bir zafer kazandık. 1989 yılında ise tam anlamı ile bir hezimet yaşadık, tüm belediyeleri kaybettik. Aynı şekilde 1999’da merhum Ecevit, mahalli idare seçimlerinde, büyük bir başarı elde etti. Ancak takip eden genel seçimde, baraj altında kaldı. Demek ki halkımız, sizi zirveye taşıdığı gibi, KÜT diye yere çarpabiliyor.

-AKP’li başkanların, belediyeleri ne hale getirdiğini görüyoruz. Tümü iflas durumunda, aşırı borç yükü altında, kadrolar politik olarak şişirilmiş. Lüksün, israfın, görgüsüzlüğün, sorumsuzluğun, pervasızlığın, beceriksizliğin, kul hakkına tecavüzlerin, yolsuzlukların, kamu malını yandaşlara ve din bezirganlarına peşkeş çekmenin, özellikle de liyakatsizliğin zirvesine çıkılmış. Devamlı din istismarı, muhafazakarlık edebiyatı, yapılırken, yüce dinimizin en esaslı emirlerine hiç uyulmamış. Haramlar ve yasaklar mutat hale getirilmiş. Şimdi CHP’li başkanların bu hatalardan titiz biçimde kaçınması şarttır. Dürüstlük, liyakat, şeffaflık, planlama, vizyon, istişare, yönetimde katılım (Meslek odaları, üniversiteler, muhtarlar, STK’lar vb. ile) titiz biçimde tasarruf, rüşvet, yolsuzluk, israf, aşırı istihdam, torpil, kayırma, gösteriş, partizanlık vb. iğrençliklere geçit vermemek, olmazsa olmaz kurallardır.

-Başkanlar, partilerinin faaliyetlerine, kongrelere, il ve ilçe yönetimlerinin seçimlerine karışmamalıdırlar. Bu müdahale, kendilerine zaman, dost ve prestij kaybettirir. Birçok tavizi vermek zorunda kalırlar. Göreve gelmesine destek verdiklerinin hatalarının faturası da onlara kesilir. Kaldı ki, ihanetleri de, destek verdiklerinden görürler. Bunların talepleri hiç bitmez. (Özellikle, tayin e iş takiplerinde)

-Parti kanalı ile işe girenler, iş üretmez. Fitne üretir. Görev beğenmez. Çalışmaz. Diğer işçiler üzerinde baskı kurmaya kalkışır. Huzuru bozar. Başka otoritesini zaafa uğratır. Çok başlılık doğurur. Devamlı çıkar peşinde koşar. Başkana ilk ihanet edenler de bunlar olur. Şantajcıdır. (İlk başkanlık döneminde bunları yaşadım. İkinci dönemimde dikkatli davrandım.)

-İl ve ilçe yönetimlerinin ve milletvekillerinin, işe alım konusunda talepleri bitmez. Zaten başka bir etkileri ve yetkileri de yoktur. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in tüm milletvekillerini ve teşkilatları, başkanlara baskı yapmamaları konusunda uyarması şarttır. Kendisi de aday olup seçilmeyenleri belediyelere tayin etmemelidir. Aksi halde kendi eliyle, belediyelere fitneyi ve iki başlılığı sokmuş. Partisine çok büyük zarar vermiş olacaktır. (Maalesef hatalı davranışları duymaktayız.) belediyeler iş bulma kurumu asalakları doyurma merkezleri değildir.

-Başkanlar, kadrolarını kendi iradeleri ile kurmalıdırlar. Parti karışmamalıdır.

1- Yıl 1984. Yeni seçilmişim. ANAP kurucularından; önemli bir bakanlığın da koltuğunda oturan, bir zat-ı muhterem telefon etti, “Başkan bir ricam var. Çok değerli bir hemşerimi, genel sekreter olarak tayin etmeni istiyorum.” Sayın başkan biz hemşeriliği değil, liyakati esas alıyoruz. Kaldı ki genel sekreter, başkan kadar yetkilidir. Hatta icraatın içinde daha da aktiftir.” “O zaman Turgut Beye söylerim. O telefon eder.” “Sayın Bakan Turgut Bey, beni yıllardır tanır. Huyumu bilir. Yaptıramayacağı bir şeyi benden istemez. Telefon da etmez.” Nitekim merhum Özal, bu konuda hiç aramadı ve laf etmedi. (Mekanı cennet olsun) Galip Halıcı gibi, çok dürüst, bilgili, çalışkan, disiplinli bir kardeşim, İzmir’e çok büyük hizmetler verdi. Arkamda dağ gibi durdu.

2- Yıl 1994. DYP’den seçildim. Şehri geziyorum. Karşıyaka’da biri önümü kesti. İZSU’da çalışıyormuş. “Ben partinin delegesiyim. Karşıyaka’nın şefi olmak istiyorum” demez mi? “Bana bak saygısız, haddini bilmez herif. Bana ne senin delegeliğinden. Defol gözümün önünden. Beş yıl da gözükme. Çoluk çocuğuna acımasam, seni hemen atardım. Her zaman bu kadar sabırlı olmayabilirim.”

-O sırada Karşıyaka’daki görevli kardeşimiz de Kemal Canavar diye biri. Soyadı gibi canavar. Çok çalışkan ve başarılı. Halka da kendisini çok sevdirmiş. Herkesin övdüğü bir elemanımız.

-Sevgili başkanlar, lütfen böyle münasebetsizliklere, yüz vermeyin. Beş yıl boyunca , size kimse karışamaz. Emir veremez. Siz tayinle gelmediniz. Halk seçti.

-Lütfen, “Beş yıl sonra, tekrar nasıl aday olurum?” hesabı yapmayın. Taviz vermeyin. Liyakatli ve dürüst kadrolar kurun. (Biz, 10 yılda birtakım icraatları başardıysak, tamamen bu kadrolar sayesindedir.)