Meydanlar kimin?

Sivil, demokratik, özgürlükçü ve kapsayıcı bir anayasa yapma iddiası ile yola çıktığını söyleyen iktidar;  hayalindeki Anayasa ve Türkiye yüzyılının fotoğrafını, İstanbul’da kutlanan1 Mayıs Bayramındaki uygulama ile vatandaşlarına şimdiden göstermiş oldu.

1 Mayıs; emeğin, alın terinin, barışın, demokrasinin ve güvenli bir gelecek için dayanışmanın, yardımlaşmanın günüdür. İşçiler, emekçiler günün şartlarına uygun seviyede eşit, adil ücret ve vergide adaletin sağlanmasını istiyor.

Senede bir gün için bile olsa emekçilerin Taksim Meydanı’nda özgürce düşüncelerini açıklamalarına, siyasi görüşlerini dile getirmelerine tahammül etmek, hoşgörü ve sabır göstermek iktidar için neden bu kadar zor!

İşçiler; sendikal örgütlenmelerine imkân verilmesini, tüm haklarının korunup geliştirilmesini, gelişen yapay zekâ üretim teknolojilerine uyum sağlayacak işçi eğitimlerinin yapılmasını ve çalışma ortamlarının iş sağlığı açsından güvenli ortamlara dönüştürülmesini talep ediyorlar. Taleplerinin gerçekleştirmek için birlik beraberlik ve dayanışma içinde kararlılıkla mücadele edeceklerini meydanlarda kamuoyuna, siyasi karar organlarına duyurmak istiyorlar. Bu onların en doğal demokratik hakları değil mi?  Bunun nesi kötü, neresi terör?  Niye kızıyor, neden istedikleri meydanlarda görüşlerini topluma duyurmalarını engelliyorsunuz?  Hangi amaçla güvenlik güçleriyle halkı karşı karşıya bırakıyorsunuz? Neden alın terleri ile para kazanan vatandaşlarınıza teröristler diyor, damgalıyor; polisin plastik mermi, biber gazı sıkmasına izin verebiliyorsunuz? Suçu yasal hakkını kullanmak olan işçileri gözaltına aldırtıyor, şiddet uygulanmasına göz yumuyorsunuz. Kimi kimden koruyorsunuz anlamak mümkün değil. Ve en önemlisi vatandaşların anayasal haklarını kullanmalarına yasak koyma hakkını nereden alıyorsunuz? Yoksa vatandaşın bilmediği bir başka Anayasa mı var?

 Taksim Meydanı’nda toplanmak isteyen emekçilere, işçilere  “Eyleminiz kanunsuzdur.” anonsları yapıldı. Anayasa’nın “toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı” başlıklı 34.maddesine göre, ” Herkes önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” Bu anayasal hakka karşı yürütmenin sınırlama getirmeye çalışması, kural olarak Anayasa’nın sözüne aykırıdır. Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin 12.10. 2023 gün ve 2016/14517 başvuru numaralı kararı, 1 Mayıs’ın Taksim Meydanı’nda kutlanmasının engellenmesi nedeni ile gösteri düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Söz konusu kararda, Taksim Meydanı’nın 1 Mayıs İşçi Bayramı ile özdeş olduğu ve hükümetin görevinin işçilerin ve yurttaşların Taksim’de ve her yerde 1 Mayıs İşçi Bayramı’nın güvenli ve barış içinde kutlanması için gerekli önlemleri almak olduğu vurgulanmıştır.

Anayasa ne diyor, siz ne uyguluyorsunuz?

Anayasa mı doğru, sizin uygulamalarınız mı?

Vatandaşların Anayasaya ’ya değil de sizin uyguladıklarınıza mı uymasını bekliyorsunuz? Vatandaş da bu işi anlayamadı gitti. Bildiği tek şey, iktidarla vatandaş arasında yapılan anlaşma metni olan Anayasa’nın uygulanan Anayasa olmadığı.

Taksim Meydanı’na çıkan yolları kapatmanız ve ulaşım araçlarına getirdiğiniz sınırlamalar nedeni ile şehrin düzenini altüst edeceğinizi hiç mi öngöremediniz? Hayırdır, nedir bu kentteki olağanüstü hal halleri? Kenti düşman mı bastı? Yoksa o günün bazı vatandaşlar için işgünü olduğunu mu unuttunuz?  İşlerine gitmek için yola çıkan vatandaşların kimilerinin yollarda kaldığını, kimilerinin saatlerce yürümek zorunda kaldığını, yollarda perişan olduğunu duymuşsunuzdur umarım. Hiç mi yüreğiniz sızlamadı? Muhasaraya aldığınız meydanlarda toplanan halka ayrı, yollarda kalanlara ayrı nedir bu çektirdiğiniz Allah aşkına! Ya bugünün bütçeye verdiği zararı, maliyetini hiç hesapladınız mı?

Hani tasarrufa kamudan başlıyorduk? Çektirilen bu eziyetler, bütçeye verilen zarar ne için? İsçileri Taksim’e sokmamak için mi? Taksim Meydanı kimin? Bu kentin meydanları halkın toplanma yeri değil de birilerinin tapulu malı mı yoksa? Halk deyimi ile bir pire için yorgan yaktığınızın farkında mısınız?

Dilinizden düşürmediğiniz “özgürlükçü kapsayıcı sivil Anayasa ve Türkiye yüzyılı’’ söylemleri ile ulaşmak istenen böyle bir devlet ve toplum düzeni anlaşılan. Şimdi vatandaşlar, 1 Mayıs’taki fotoğraflara bakıp, yeni Anayasa söylemleri ile getirilmek istenen düzeni çok daha iyi anlamışlardır sanırım.

Sözüm, vatandaşın egemenlik hakkını eşit paylaştırdığı, hiç birini bir diğerinden üstün kılmadığı yargı, yürütme ve yasama organlarına: Sizler her biriniz vatandaşların size verdiği oylar ve yetki ile iş başına geldiniz. Vatandaşlara bu Anayasa ve kanunlar çerçevesinde görev yapacağınıza bütün Türkiye önünde şerefiniz üzerine yemin ederek söz verdiniz!  Açın o yeminleri bir daha okuyun. Okuyun ve bugün yaptığınız uygulamalar, verdiğiniz kararlarla karşılaştırın.

Bilin ki vatandaşlar yapılanları unutmaz. Sadece sabreder. Unutmayın ki bugün şiddet uyguladığınız bu emekçi vatandaşlara, enflasyonun cefasını çektirdiğiniz emekliye ve Şehzadebaşı’nda muhasara altına aldığınız işçiye gün gelince seçilmek için koşturup tekrar geleceksiniz. Ve o gün belki ‘’Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.’’ sözünün anlamını çok daha iyi anlayacaksınız.