Birkaç tespit

Evet, CHP değişim rüzgarının yelkenlerini doldurup, şişirmesiyle gemisini enginlere taşımıştır.

Bu bir başarıdır.

Demokrasi adına bir büyük adımdır.

1946 yılından bu yana yaşanan çok partili hayatın, yani iktidarın muhalefetle yer değiştirmesinin yeni bir örneğidir.

Türkiye’nin 78 yıldır çok partili hayatın içinde olduğunu unutanlara, bu seçim önemli bir hatırlatma yapmıştır.

Ben birkaç fırça darbesiyle seçim tablosunun renkleri üzerinde durmak istiyorum.

Yıl 1975. Süleyman Demirel yeniden hükümet kurarak Başbakan olur.

Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş da TRT Genel Müdürlüğü’ne atanır. Nevzat Yalçıntaş, bilindiği üzere sağ görüşlü bir ilim adamıdır.

Nevzat Yalçıntaş genel müdürlüğe gelince ilk iş olarak Haber Dairesi Başkanı’nı çağırır ve der ki; “-Kendine kronometreli bir saat al. Başbakanı kaç dakika, kaç saniye, kaç salise yayına koyuyorsan, muhalefet liderine o kadar dakika, o kadar saniye, o kadar salise ayıracaksın.

Bu uygulama sonrası iktidardaki Adalet Partisi milletvekilleri ana muhalefete verilen haber imkanından dolayı Nevzat Hoca’ya, Mecliste akıllarına geleni söylerler. Şikayetlerin bini bir paradır.

Hoca aldırmamağa, duymamağa çalışır.

Bir gün, başka bir konuda Başbakan Demirel’e gitmesi gerekir.

İşini görüp ayrılırken, Demirel; “-Hoca kimseye kulak asma. Bildiğini işle.” Hoca derdi ki; “-Bir rahatladım sorma gitsin. Bunu arkadaşlarıma da anlattım. Onlar da rahatladılar”

Evet bugün sözleri hala kulaklara küpe olan Süleyman Demirel’in ve arkadaşlarının demokrasi anlayışı böyleydi.

Oysa günümüzün TRT yönetiminde yaşananları anlamak mümkün değil.

Muhalefeti yok saymak, milleti yok saymaktır.

2024 seçimlerinde TRT sınıfta kalmıştır.

İnanırlığını zedelemiştir.

Ayrıca gerek TRT, gerekse de taraf tutmakta inat eden sözlü ve yazılı medya kuruluşları mahalli seçimleri, genel seçim havasına sokmuşlardır.

Belediye seçimlerinin atmosferi kaybolmuş, millet kendisini genel seçim ortamında bulmuştur.

Bunun mevcut iktidarı yıpratacağını hesap etmeyen veya edemeyen TRT ve onun stratejisini benimseyen medya kuruluşları birden seçim skalasını adeta bir referandum ortamına taşımışlardır.

Oysa sakin ve iddiası şehrinden, yöresinden, beldesinden ibaret bir seçim atmosferi yaratılsa sonuçların böyle olması iktidarı böylesine yıpratmazdı.

Ama TRT’nin tarafgirliği yıpranmanın en önemli faktörü olmuştur.

Bir başka şık ve etik olmayan görüntü de bakanların sahaya inmesiydi

Milletimiz devlet büyüklerine saygılıdır.

Edebinden, terbiyesinden güler yüzünü esirgemez. Ama tespit ettiği yanlışı unutmaz.

İstanbul’da yaşanan orantısız siyasi güç gösterisinin sandıklara yansımadığını söylemek safdillik olur.

Böylesine tertiplerin yararından çok zararının olduğu bilinen bir gerçektir.

Bu saydıklarım olmasa, sonuç değişir miydi?

Sanmıyorum.

Ama demokrasinin grafiği yükselirdi. İktidar; “-Kaybettik ama demokrasi çıtamızı daha yukarılara çıkardık.” diyebilirdi.

Ne demişler, oturduğun dalı kesmeyeceksin! Yoksa yere düşersin.