Körfez Geçiş Projesi: Ne yaman çelişki

Anımsanacaktır; GÖZLEM’deki 17 Şubat 2024 tarihli yazımın başlığı “Körfez Geçiş Projesinden vazgeçilmeli” idi. Yazının başlığı konuyla ilgili görüşümün özeti sayılır.

Proje ilk kez 2014 yılında eski Başbakanlardan Binali Yıldırım’ın Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olarak Aziz Kocaoğlu’nun karşısına çıktığı seçim sürecinde gündeme geldi. Yıldırım’ın kampanya sırasında ortaya attığı 35 proje arasında dile getirilmişti. Ancak ayrıntıları 2016’da Karayollarının hazırlattığı projeden öğrendik. ‘Yüksel Proje’ firmasına yaptırılan ön çalışma 24 Mayıs 2016 tarihinde İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesinde bir toplantıda kamuoyuna duyuruldu. Toplantıda bugünkü hükümette Ulaştırma ve Altyapı Bakanı olarak görev yapan zamanın Karayolları 2. Bölge Müdürü Abdulkadir Uraloğlu da vardı. GÖZLEM’deki köşemde bu projeye ilişkin 7 yazı yazdım. (10 Haziran 2016, 2Eylül 2016, 11 Kasım 2016, 17 Şubat 2017, 18 Mayıs 2017, 9 Kasım 2017 tarihli yazılarıma bakınız)

Proje hakkındaki görüşlerime geçmeden ön çalışmanın kapsamını özetlemeye çalışayım: Tasarlanan ‘Körfez Geçişi’, Narlıdere’de 9 Eylül Hastanesinin karşısında Çeşme Otoyoluna bağlanacak bir kavşaktan başlayıp kuzey çevre yolunun Çiğli Sasalı kavşağına ulaşıyor. Gidiş geliş 3 şeritli hız yolunu ve yine gidiş geliş tramvay hattını içeriyor. Ön tasarımda 12 kilometre otoyol ile 16 kilometre raylı sistem öngörülmüş.

Projeci firmanın 2016 tarihindeki sunuşuna göre 49 metre genişliğindeki ön üretimli bir tünel kesitin içinde ilerleyen yol İnciraltı’nda zemin içine daldıktan sonra 3 km. kadar ötede oluşturulacak yaklaşık 1 km. uzunluğundaki yapay bir adadan dışarıya çıkıyor, asma köprü ve viyadükler üzerinden Sasalı kavşağına ulaşıyor. Gemi geçişlerine engel olmamak için tünelin taban kotunun yaklaşık 30 metre derinlikte olması öngörülüyor.

Yarım ay şeklinde tasarlanan yapay adanın, en geniş yerinde 740 metre, en dar yerinde de 120 metre civarında olması planlanıyor. Tasarlanan köprünün uzunluğu 4.175 metre. Karşı kıyıya ulaşıldığında yol kesiti her 50 metrede bir yapılacak köprü ayakları tarafından taşınacak; yani korunması gereken bir bölge kolon tarlasına dönecek.

Şimdi gelelim bu “mega proje”nin yaratacağı sorunlara… Hatırlanacağı üzere, Başkan Aziz Kocaoğlu, bilim insanlarına yaptırdığı ayrıntılı bir çalışma sonunda körfezin Karşıyaka tarafında bir sirkülasyon (dolaşım) kanalı yapılmasını planlamıştı ki Tunç Soyer’in Başkanlığı döneminde nedense bu çalışma bir kenara atıldı. Şimdi CHP’li Başkan Adayı Dr. Cemil Tugay bu dolaşım kanalı konusunu yeniden ele alacağını söylüyor ki olumlu bir yaklaşımdır bu. Çünkü bu kanal sayesinde körfezdeki dolaşımın yüzde 40 oranında artması, dolayısıyla körfezin iyileşmesi, kokunun giderilmesi, denizin yüzülebilir bir duruma gelmesi öngörülüyor. Oysa körfez geçişi için tasarlanan yapay ada körfezi dikine kestiğinden dolaşımı yüzde 10’a düşürecek.

Aziz Kocaoğlu’nun hükümete yaptığı uyarıyı anımsayalım: “Tüp geçit yapıldığı zaman eğer ayrı bir tarama yapılmazsa tüp geçidin ÇED raporunda da belirtildiği gibi bizim sirkülasyon kanalıyla yapacağımız iyileşmenin oranı yüzde 40’dan yüzde 10’a düşüyor.  İki ÇED raporu karşılaştırıldığında bu görünüyor. Bizim yapacağımız iş 1,5 milyar liralık bir projedir. Yüzde 10 iyileşme için oraya benim belediyemden 1,5 milyar liralık para harcanmaz.”

Kısacası tüp geçiş için ada yapılırsa, bu körfezin ölümü anlamına gelecektir. Eninde sonunda körfez dolacağı için tüp geçit ve köprüye de körfezi hareketlendirecek kanala da gerek kalmayacaktır!

Yine yapay adaya bağlı bir sorun da bölgenin depremselliğinden kaynaklanıyor. İzmir fayının karaya o yöreye yakın girdiği biliniyor. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, 1999 yılındaki Marmara Depreminden sonra Gölcük’teki deniz üssünü buraya taşımayı planlarken depremin yaratabileceği yıkımı göz önüne alarak Marmaris-Aksaz’ta karar kıldı. Her ne kadar projeci firma bu konuyu Üniversitelere tahkik ettirdiklerini ileri sürse de şiddetli bir yer sarsıntısında neler olabileceğini son Kahramanmaraş depreminde görmedik mi?

Körfez geçişinin tetikleyeceği bir felaket de karşı yakada yaşanacak. Asma köprüden sonra Sasalı kavşağına kadar viyadüklerle geçilmesinin öngörüldüğünü yukarıda belirttim. Zeminin son derece bozuk olması bir yana o bölge RAMSAR sözleşmesi kapsamında koruma altındadır. Türkiye’nin de onayladığı RAMSAR Sözleşmesi ne anlama geliyor? Bu, sulak alanların korunması ve akılcı kullanılmasını hedefleyen ‘Uluslararası Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi’dir. 1971 yılında İran’ın Ramsar kentinde imzalandığından bu adı alır.

İzmir Körfezinin kuzey-batı kesimi Kuş Cenneti olarak bilinen alan RAMSAR kapsamında bir bölgedir. Bu bölge aynı zamanda Mavişehir eski Gediz Nehri yatağından başlamak üzere körfezin kuzeyindeki lagün alanlarını kapsayacak şekilde 1. derece doğal sit alanı olarak tescillenmiştir. Bu durumda ‘İzmir Körfez Geçişi Projesi’ kapsamında yapılacak bağlantı yolları, kavşaklar ve köprülerin ulusal ve uluslararası koruma altındaki RAMSAR kapsamındaki 1. derece doğal sit alanı içinde kalıyor. Bu da söz konusu projenin, bölgedeki doğal yapıyı, sit alanını, kuşların varlığını olumsuz bir şekilde etkileyeceği anlamına geliyor.

Söz konusu viyadük ayaklarının yapımı böylesi değerli bir bölgenin yok edilmesini, giderek bu alanların yapılaşmaya açılmasını kışkırtacaktır. Bu hevesle bazı büyük şirketlerin bölgede arazi satın aldığını sağır sultan bile duydu.

Kuş cenneti İzmir için bulunmaz bir değerdir. Kentin hemen sınırında, yaşam alanlarına böylesine yakın bir başka örnek dünyada az bulunur. Bir yandan dışarıdan gelecek gezgin sayısını artıralım diyoruz bir yandan da eşi az bulunan bir değerimizi yok ediyoruz. Ne yaman çelişki!

İşin tartışma götürür bir yanı da yapım maliyeti, dolayısıyla otomobillerin geçiş bedelleriyle ilgili. İşin yap-işlet yöntemiyle yapılacağı ifade ediliyor. Sayın Cemil Tugay’ın “geçiş garantili yeni bir kara delik ile mi karşı karşıya kalacağız” sorusu son derece yerindedir. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, 2018 yılı öncesi Başbakan Yardımcısı iken şehir hastanelerine hasta garantisi verilmesine isyan ettiğini unutmadık.

Ayrıca geleceğe yönelik ulaşım sayımları, Karşıyaka ile bağlantının geliştirilmesinin arabalı vapur sayısını yoğun dönemlerde artırarak sağlanabileceğini gösteriyor. Bu yol kent içi trafiği rahatlatmayacak, yalnızca ucu bir yere ulaşmayan Çeşme yönündeki trafiği kolaylaştıracaktır. O da özellikle hafta sonları gibi sınırlı günlerde…

Sayın Hamza Dağ ve onun gibi Körfez geçişini destekleyenlerin unutmaması gereken bir olgu da İzmir 3. İdare Mahkemesinin TMMOB, EGEÇEP, Doğa Derneği ve 85 vatandaşın yürütmenin durdurulması ve projenin iptali için açtığı davalar sonucunda iptal kararı verdiğidir.