Tekrar şahinliğe bürünen Merkez Bankası

Merkez Bankası politika faizini piyasa beklentilerinin (İç ve dış tüm piyasalarda faizin sabit bırakılacağı tahmin ediliyordu.) aksine 500 baz puan arttırarak %50’ye yükseltti. Aynı zamanda gecelik borçlanmada bir haftalık repo faizi üzerinde 3 puanlık marj (- + 300 puanlık indirim veya artırım) belirledi. Karar metnini şöyle özetlemek mümkün; “Şubat ayında enflasyon hizmetler öncülüğünde tahminlerden yüksek gerçekleşti. Cari denge tüketim malı ve altın ithalatının yavaşlamasıyla olumlu seyir izledi. Beklentiler, gıda enflasyonu ve jeopolitik riskler enflasyonu olumsuz etkiliyor. Metinde sıkılaşma vurgusu devam ediyor. Dezenflasyon bu yılın ikinci yarısında tesis edilecek. Bu düşüşe etki edecek unsurlar ise yurtiçi talebin dengelenmesi, TL’nin reel değerlenmesi, beklentilerin düzelmesi ve enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı düşüşün sağlanması olarak sayılabilir. Ayrıca; kredi büyümesi, mevduat faizi, parasal aktarım mekanizması ile likidite gelişmelerinin yakından izleneceği ve gerektiğinde sterilizasyonun etkin bir şekilde kullanılacağı, trendde önemli ve kalıcı bir düşüş oluşana kadar sıkı duruşun sürdürüleceği vurgulandı.

Seçime 10 gün kala gerek faiz artırımının gerekse koridor genişletilmesi ile karar metnindeki vurgulamaların oldukça “şahin” niteliği Merkez Bankası’nın azalmaya başlayan “Kredibilite”sinin tekrar arttığı, siyasi karar mercilerinin Merkez Bankası’nın işine çok fazla karışmayacağı izlenimini vermekte. Merkez Bankası, aylık enflasyonun %3’ü geçmesi halinde enflasyon hedefini gerçekleştirmenin zorlaşacağını daha önce ifade etmişti. Şubat ayında aylık enflasyon mal grubunda %4, hizmet grubunda ise %6 oldu. Bu faiz artırım kararı gerekçesinin bu enflasyon artışlarının olduğunu düşünüyoruz. Daha önce defalarca yazılarımızda vurguladığımız gibi bu kararın gerek gecikmesi gerekse önden yüklemeli alınmaması maliyeti ve faturayı oldukça büyütmüştür. Bilindiği üzere para politikasında gecikmelerin maliyeti her zaman hem büyük olmuş hem de istenilen sonuçlara ulaşmayı geciktirmiştir. Faiz artırımını geciktirmekle zar zor kazanılan döviz rezervleri boş yere harcanmış olmaktadır. Son 3 aydaki döviz kuru ataklarına Merkez Bankası yaptığı toplam müdahale 30 milyar dolara yaklaşmıştır.Sadece 1-19 Mart döneminde 26.6 milyar dolar rezerv harcandı.Negatif net döviz pozisyonu (-)70 milyar doları geçmiş durumda.Yabancı çıkışlar devam ediyordu. Son kararlarla kanama durdurulmuş, iletişim olumluya evrilmiştir. Beklentilerin bundan sonra olumlu gidişe yöneleceğini düşünüyoruz.

Yeni politika faizinin bileşiği %64’leri buldu. Faiz koridorunun işletilmesi halinde politika faizinin bileşiği ise %70’lere yaklaşmaktadır. Ex-ante reel faize doğru gidiş enflasyonu önlemede etkili olacaktır. Mevduat faizleri artacak, TL reel olarak değerlenecektir. Bize göre seçim sonrası döviz kurunda küçük dalgalanmalar olsa da önceki seçim sonrasına benzer bir kur atağı olmayacaktır. Zira geçen seçim sonrasında brüt rezervler 100 milyar dolar civarında iken şimdi 125 milyar dolarda. Önümüzdeki dönemde olağanüstü koşullar olmazsa iç talep dengelenmeye devam edecek, turizmin canlanmasıyla rezervler tekrar toparlanmaya başlayacak, yabancı girişlerde siyasilerin bu politikaları destekleyeceği açıklamaları ve yabancı swap piyasasının açılmasıyla birlikte gündeme gelecektir. Merkez Bankası’nın bu olumlu adımının makro ihtiyati politikalar ile maliye politikası araçları (Bu düzenlemeleri yaparken en alt gelir gruplarını destekleyici önlemlerin alınması göz önünde bulundurulmalıdır.) ile desteklenmesi sonuç almayı kolaylaştıracaktır. Dilimize pelesenk edip bir türlü realize edemediğimiz başta hukuk, vergi, üretim ve eğitim olmak üzere “Yapısal Reform”lara başlamanın bile önemli etkisi olacaktır.(Sayın Bakan Şimşek’in kayıtdışı ekonomi konusundaki söylemlerinin eyleme geçmesi gerekiyor. Vergisini alamayan yönetimler sürekli dış borçlanmaya gitmek zorunda kalırlar. Bizde ise dış borçlanmanın yanında iç borçlanmanın da büyük kısmını dövize ve altına endeksleyerek risklerimizi çoğaltarak rezerv kayıplarını hızlandırdık. Dış borçlanmada faiz maliyetimiz 5 yılda %50’yi bulmakta. Sürekli dışarıya kaynak aktarıyoruz.)

Büyümeyi sürdürülebilir kılmak, enflasyonu, faizleri ve risk primini düşürmek gibi amaçlara ulaşılabilmesi için TEPAV aylık ekonomik değerlendirme notlarında vurgulandığı gibi öncelikle cari işlemler açığı finansmanının normal kanallarla karşılanması ve gerek seçim harcamaları gerekse deprem harcamaları nedeniyle devasa boyutlara gelen bütçe açığı gibi iki temel sorunun çözülmesi aciliyet göstermektedir. İkiz açık veren ülkelerin döviz krizlerine girme nedenleridir bunlar. Rasyonele Dönüş Programı’nın kapsamlı bir ekonomi politikasına dönüşebilmesi için bir an önce radikal adımlar atılmaya başlanmalıdır. Aksi halde bugünkü sorunları çözemezsek gelecek nesillerin refahlarından çalmış olacağız.