Sporda gerginliği kimler yaratıyor?

Son yaşanan olayları bir Fenerbahçe Trabzonspor rekabetine indirgemek hataların en büyüğü olur. Spor seyir zevki olan yeteneklerin sergilendiği bir alan. Orada; futbolcuların yeteneklerini, teknik direktörlerin maç öncesi ve maç içinde uyguladıkları stratejilerini gözlemlemek, taraftarların hep bir ağızdan oluşturduğu sloganların temposuna katılıp stres atmak, izlemek varken son zamanlarda insanlar bu güzelliklerle yaşamak yerine karşı takım taraftarlarına sataşmayı neden tercih ediyorlar? Neden sahaya futbolcular dışında yöneticiler seyirciler, provokatörler giriyor. Hakemler yumruklanıyor, köşe bayrak direkleri futbolcuların başında kırılıyor, sahaya tehlikeli maddeler yağdırılıyor? 

Bu soruların cevabını mutlaka sosyolog ve psikologlar vermeli. Türkiye’de futbol sektörünün bu kaostan daha fazla yara almadan çıkartılması için; acilen Gençlik ve Spor Bakanlığı, Türkiye Futbol Federasyonu çalıştaylar düzenleyerek etkin kararlar almalıdır. Aksi taktirde bu sportif etkinliklerden para kazanan futbolcular, teknik direktörler, hakemler, yorumcular, basın mensuplarından görev alan malzemecisi top toplayıcısına kadar herkes zarar görecektir.

Öncelikle kulüp başkanları rakip takımları hedef göstermeyi, siyasiler spora müdahaleyi bırakmaları gerekir. Mitinglerde gittikleri beldenin spor kulübünün kaşkolü ile çıkınca o kulüp taraftarı mı oluyorlar? Kulüp değiştirdiklerini belirterek Fatih Karagümrük taraftarlarının oylarına mı talip oluyorlar? 

Siyasilerin spordan nemalanma gayreti yıllar öncesine dayanıyor. Stadyumların adlarının parti liderlerinin adı ile anılması günümüzde de devam ediyor. Dolmabahçe stadyumu 1947 yılında açılmış adı İnönü stadyumu konulmuş. 1952 yılında siyaset dokunmuş adı değiştirilmiş Mithatpaşa olmuş. 1998 yılında Beşiktaş İnönü Stadyumu, bir ara Fi Yapı adını aldı. Spor tesislerine Vodafon, Ülker vb sponsor firmaların adları da verildi. Spor tesislerine o spor alanında emek vermiş başarılı sporcularımızın kişilerin adlarının verilmesi ise ülkemiz adına gurur verici ve gençleri teşvik edici son derece isabetli bir uygulamadır.

1960 yılları İstanbul Mithatpaşa stadyumuna arkadaşlarla maçlara gidiyoruz.

Her birimiz farklı takımların taraftarıyız. Yanımıza yiyecek bir şeyler ve oyun oynayacağımız tavla dama iskambil kâğıdı alıp erken giderek en güzel yeri kapıyoruz. Kakara kikiri maçı izliyoruz ve yenen, yenilen orada kalıyor bizler kol kola yurtlarımıza dönüyoruz. Lefter, Metin Oktay Can Bartu Şenol Birol gol! Unutulmaz amigolar Karınca Ezmez Şevki, Eskişehirli Amigo Orhan tribünleri coşturuyordu. Tribünler, amigonun bir orkestra şefi edası ile sahaya çıkması ile şenlenirdi. Şiddet değil seyirciler koroya eşlik ederek zevk alırlardı. Amigoların sloganlarında hiçbir zaman küfür yer almamıştır. Amigo Orhan’ı Eskişehir’den Fenerbahçe’ye futbolculardan daha pahalı olarak transfer etmek istendiğin de Orhan’ın gönlü Eskişehir de kalmıştı.

Bu coşku selinin yeniden yeşermesi, spor sahalarında şiddet gerginliklerin son bulması için bakanlıklar, kurum ve kuruluşlar yanı sıra hepimize görev düşmektedir. Sen, ben, o değil biz olursak bu sorunlar çözülür, çürük yumurtalar sistemden ayrılır, spor sahaları gül bahçesine döner!