Dünyadaki seçimlerin Türkiye’ye etkileri

Rusya’da, 14 – 17 Mart 2024 tarihlerinde yapılan seçimlerde Putin’in aldığı % 87 oyla tekrar başkan seçilmesi, bu yıl Nisan ayı başında yapılacak NATO Genel Sekreteri seçimlerinde en kuvvetli adayın Hollanda eski Başbakanı Mark Rutte olması ve 4 Kasım 2024 ABD Başkanlık seçimlerinde Donald Trump’ın seçilmesi halinde tüm bu seçimlerin Türkiye üzerindeki etkilerinin neler olabileceğini şimdiden kestirmek zor.

Hatta 2 Mayıs 2024’de yapılacak Londra Belediye Başkanlığı seçimlerini bile takip etmek lazım. Zira Boris Johnson da Londra Belediye Başkanlığından geçerek Başbakan olmuştu. Londra Belediye Başkanlığı İngiliz politikacılar için adeta bir atlama trampleni. Londra Belediye Başkanlığına kuvvetli bir aday ise Muhafazakar Parti adayı Susan Hall. Halen Londra’nın ilk Müslüman Belediye Başkanı olan Pakistan asıllı, İşçi Partili Sadık Han, Pakistan’ın elit sayılan Peştun etnik azınlığından. O da belediye başkanlığına üçüncü dönem aday. Peştunlar Sünni Müslüman olup genellikle yüksek eğitimliler. Pakistan eski Başbakanı İmran Han gibi. İmran Han aynı zamanda ünlü bir kriket şampiyonu idi.

İngiliz yazar ve kendi yazdığı tiyatro eserlerinde oynayan William Shakespeare (1564-1616) Fırtına (The Tempest) isimli oyununda “Geçmiş bir önsözdür” demiş. “Geçmişin bir önsöz” deyişi bugün Washington’daki Ulusal Arşiv Binasının önündeki heykel kaidesinde yazılı. Shakespeare ‘in bu sözünü biraz açarsak geçmiş yani tarih geleceği belirler veya geçmiş tarihdir, gelecek bizlerin elindedir de diyebiliriz. Buradan yola çıkarak Putin’in, rakiplerinin bir kısmını öldürerek, bir kısmını da hapislerde çürüterek iş başına geldiğini düşünür ve dediklerini sırayla yapan eski bir KGB ajanı ve politikacı olarak öngörüde bulunabilir ona göre Rusya ile ilişkilerimizin stratejisini saptayabiliriz. Rusya’nın Suriye ve Wagner askerleri ile Libya’daki rolü bilinmekte.

ABD’nde artık diplomasi cambazı diyebileceğimiz Henry Kissenger benzeri devlet insanlarının olmaması da dengeleri zorlayacak. Kissenger, Rusya ve Çin arasındaki gerginlikten yararlanarak Çinlilerin çok sevdikleri ping pong masa tenisini kullanmış ve ping pong diplomasisi ile o zamanki Başkan Richard Nixon’ın Pekin ziyaretini gerçekleştirmiş Rusya’yı yalnızlaştırmıştır. Ruslar bunun üzerine Nixon’ı Rusya’ya davet etmişlerdir.

Bu yıl yerel ve genel seçimlerin yapılacağı/yapıldığı 76 ülkeden 28’inde seçimlere hile karıştırılacağı geçmiş tecrübelere dayanılarak Financial Times gibi yabancı gazetelere konu teşkil etmiştir. 28 ülkenin isimleri sayılmamış.

31 Mart 2024’de yapılacak genel seçim havasına sokulan Yerel Seçimlerde Türkiye’deki sandık güvenliği en dikkat edilecek konuların başını çekmekte. Hatay’daki milyon Dolarlarla ifade edilen iddiaların doğru çıkmaması umudumuz. Adli kurumlarca gerekli incelemelerin yapılması olumlu bir gelişme.

Trump işbaşına geldiği zaman eski dönemindeki gibi BM, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ/WHO)) ve NATO’yu kendi ifadesi ile “ABD’nin sırtında bir yük” olarak mı görecektir? DSÖ’ndeki ABD’nin parasal katkısını kaldırmış, Biden, Başkan olunca ABD yine katkı ödemeye başlamıştı. NATO ilgilenmezse Ukrayna savaşının geleceği ne olacak? “Yakın dostum” dediği Putin ile ilişkilerini hangi mesafede tutacak? Malum ilk Başkanlığı döneminde Putin’in seçimleri Trump lehine çevirdiğine ilişkin haberler çıkmıştı. Kısacası Trump yalnızlık politikası izlerse “dünyanın bekçisi” rolünü ABD’nden hangi ülke devralacak? Bu arada Trump’ın Yahudi damadı Kushner’in İsrail yanlısı tutumunu da hatırlamak lazım. ABD’nin Tel Aviv’deki Büyükelçiliğinin özel statülü Kudüs’e nakledilmesi ve büyük bir törenle açılmasında Kushner büyük rol oynamıştı.

Damat Kushner, 19 Mart 2024’de verdiği bir demeçle de “Tüm Filistinlilerin Necef Çölüne taşınması gerektiğini” belirten ve tepki ile karşılanan açıklamasını yaptı. Kayınpederinden bir tekzip gelmediğine göre o da aynı görüşte olmalı. İsrail’de Başbakan Netanyahu muhalifleri, yaptıkları sokak gösterileri ile İsrail’de seçim yapılması çağrısında bulunmaktalar. Netanyahu ise Ramazan demeden Gazze’nin Refah bölgesine sığınan ve açlıkla boğuşan Filistinlilere saldırmaya devam ediyor.

İran’ın Irak’ta Hizbullah örgütünü güçlendirmesi, Irak’ın bölünmüşlüğünün Türkiye’ye vereceği zararlar göz ardı edilemeyecek tehlikeli gelişmelerden. Dış destekli olduğu çoktan açığa çıkan terör örgütü PKK’nın artık Türkiye’de eylem yapamaz hale getirilmesi uzun çabalar sonunda sağlanmış bir başarıdır. Bunun devamı ve bu örgüte dış desteğin kesilmesi için Batılı ülkeler ve Rusya ile yakın teması koparmamak gerekir. Hizbullah Irak’ta bu kadar kuvvetlenmişken onun Partisi Hüda Par’ı TBMM’ne sokmak ise büyük bir gaflet.

Nisan 2024 başında NATO’da, Duayen’in Kahve Daveti (Dean’s Coffee) denilen toplantıda, seçilmesine kesin gözüyle bakılan Hollanda eski Başbakanı Mark Rutte, 14 yıl Başbakanlık yapmış barıştan yana bir  devlet insanı. Hollanda Deventer’de dört yıl konsolosluk yapmış bir diplomat olarak Hollandalı yetkililerin ülkedeki azınlıkları yakından takip ettiklerini bildiğimden Rutte’nin de Türkleri ve Türkiye’yi yakından tanıyıp takip ettiğini tahmin ediyorum. Mark Rutte’nin adı çoktandır bu görev için telaffuz edildiğine göre onunla çok önceden yakın bir temas kurmak gerekirdi.

Türkiye’nin en büyük konusu bugün ekonomik sorunlar. Milli gelirin paylaşılmasında, vergilendirmede, artan enflasyonun körüklediği büyük sorunlar olduğu kesin. Keza işsizlik, emeklilerin durumu ve atanamayan öğretmenler sorunları can yakıcı. Bu sorunların yerel seçimlere etkisinin olup olmayacağını hep birlikte göreceğiz.

Türkiye’nin en acil çözülmesi gereken sorunlarından birisi ise Kürt meselesi. İktidar bu konuda herhangi bir adım atma sinyalini vermedi. Doğu ve Güneydoğu’da ise en çok konuşulan konu bu ve yeniden seçilecek belediye başkanları yerine tekrar kayyum atanıp atanmayacağı sık sorulan sorulardan. Bu sadece bölgedeki seçme ve seçilme hakkının yıllardır yapıldığı gibi yok sayılması değil aynı zamanda önemli bir demokrasi sorunu. Ve sadece bölge insanını değil bütün Türkiye’nin düşünmesi gereken bir konu.

Dünyadaki ve Türkiye’deki gelişmeler bir aksiyon filmi gibi gözlerimizin önünden akıp gidiyor. Shakespeare’in dediği gibi geçmişten dersler alarak geleceğimizi planlamak elimizde.