Almanya’nın zor yılları

Rusya Devlet Başkanı Putin, Tucker Carlson ile yaptığı tarihi konuşmasında İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Danzig olayına değindiğinde, Daily Show’da Jon Stewart tarafından alaya alındı, “Polonya mı İkinci Dünya Savaşı’nı başlattı? İşte Putin’in söylediğine bak!” Şaşırmamak gerek, bilgisi doğal olarak Amerika’nın bakışını yansıtıyor ve Almanya ile İkinci Dünya Savaşı konusunda derinlemesine olması gerekmiyor.

Savaştan sonra tarihi kazananlar yazar.

İkinci Dünya Savaşı’nın hikayesini Amerika yazdı. Biz de onu ezberledik. Sınıf birincisi olan (Batı) Almanlar en iyi ezberleyenler oldular. Her ezber gibi eksikleri vardı, uymayan kafiyeler… Ancak Almanlar buna aldırmadan işlerine odaklandılar ve çok başarılı bir endüstri ülkesi oldular. Avrupa Topluluğu’nu sırtlarında taşıdılar. Doğu Almanya ile birleştiler. Batı Almanya, Doğu Almanya’ya yol gösteren büyük bir ağabey oldu. Ancak ezberler farklıydı. Doğu Almanlar, İkinci Dünya Savaşı’nı Rusların gözüyle gördüler ve zamanla seçmen tutumundaki farklılıklar gün yüzüne çıkmaya başladı. AfD (Alternative für Deutschland) adlı bir parti ortaya çıktı.

İşte size İkinci Dünya Savaşı’ndan ve Berlin Duvarı’nın 9 Kasım 1989’da yıkılışından sonraki Almanya tarihinin kısa bir özeti…

Mark, Euro ve Avrupa Birliği, “Batı Medeniyeti’nin” meyvelerini paylaşmak, tüm gerçekleri örtmeye yetmedi. Rusya, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kendi doğrularını Doğu Almanlara öğretmişti. Almanların yaşadığı şey belki Amerikan ve Rus ezberinden farklıydı? Almanya üçe bölündü, ikiye değil. Danzig (Gdansk) dediğinizde Schopenhauer’ı hatırlamamak mümkün mü? Königsberg (şimdiki Lehçe ismini hep unutuyorum) dediğinizde kimin aklına Kant gelmez? Breslau (Wroclaw) dediğinizde benim aklıma babamın doktora yaptığı şehir gelir, hemen sonra Paul Ehrlich (ilk antibiyotik), Bergius, sonra tabii ki Mommsen, Gerhart Hauptmann, Max Born. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Prusya diye bir ülke haritalardan silindi!

Yukarıda yazılanı anlamayanlar, muhtemelen Almanya’daki AfD gerçeğini de anlamazlar. Bu halk şu anda zayıf politikacılar tarafından yönetiliyor. Hala işgal altında olan bir ülkeden bahsettiğimizi de unutmayalım. Doğu Almanya’daki halkın yabancılara alışması için süreye ihtiyaçları var, umarım bu süre şiddet olmadan gerçekleşir. Kısmen onlardan daha iyi batıya uyum sağlamış yabancı kökenli Almanların da zamana ihtiyaçları olduğu gibi.

Amerika, Nord Stream (Kuzey Akım 2) doğal gaz hattını sabotajla belki de Rusya ile Almanya’nın geleceğini sabote etmeye mi çalıştı? Kalıcı bir Rus-Alman ittifakı, Amerika için Çin’den daha büyük bir tehdit olabilir miydi? Mesleki kimliği ve beşeri kimliği, dini veya ırksal kimliğinden öte geçemeyenler, maalesef birkaç yüzyıl daha dünyanın başına bela olmaya devam edebilirler.

Rus-Alman odağından bahsettim. Neden bir Arap-Yahudi ortaklığı olmasın? Şu anda gözü dönmüş biri olan “Soykırım Joe” (veya Nord Stream boru hattının sabotajı göz önüne alındığında Çevre Katili Joe) ve Netanyahu insanları köreltmesin? Belki de bu ikisi, bundan sonra geriye baktığımızda insanlığın dip noktasının temsilcileri olacaklar.

Acaba ABD, Avrupa ile Rusya arasında yakınlaşmaktan mı korktu? “Böl ve Yönet” tabii ki daima geçerli bir strateji. Yoksa Ukrayna’da sadece kibir ve cehalet sonucu mu yüzbinlerce insan ölüyor?

Her Alman, İkinci Dünya Savaşı’ndaki soykırımı, toplama kamplarını isimleriyle bilir. Doğal olarak Almanların Gazze soykırımındaki sessizliği, ABD’deki sessizlikten farklıdır. ABD’deki gibi satılmış temsilcilerin endişesi değil, psikolojik ve edinilmiş bir sessizliktir.

Beklemediğimiz, tahmin edemeyeceğimizden çok daha farklı gelişmeler, önümüzdeki on yıl içinde veya hatta Kasım ayındaki ABD seçimlerine kadar gerçekleşebilir.

Heyecanlı ve acı bir dönem insanlık için…