Kadın hakları ve Türkiye

Kadınlar birçok sosyal alanda kendi haklarını aramak adına bazı toplumsal ve siyasi hareketler başlatmışlardır. Bu dönemde başlayan hareketler, içerisine kadın-erkek eşitliğini de katarak, yeni bir dinamizm olan “feminizm” kavramına dönüşmüştür.

Kadınların politikaya katılımlarının ilk adımları Fransız devrimi sırasında, 1791 yılında Olympe de Gouges’in Kadın Hakları Bildirgesi’ni yayınlamasıyla atılmıştır. 1831 ve 1848 devrimleri esnasında da Fransa’daki kadınlar seçme hakkını talep ederken, İngiltere’de de Kadın Hakları için ilk çıkışlar 1832’de başlamıştır.

1850’li yıllar, tüm ABD’de işçi hareketlerinin yükseldiği yıllardır. Sanayi işçileri olağanüstü zor koşullar altında çalışmaktadır. Bu zorlu koşullarda New York’ta 40 bin tekstil işçisi direnişe geçer. Başlıca talepleri; 16 saatlik iş gününün 10 saate indirilmesi, insanlık dışı çalışma koşullarının düzeltilmesi, ücretlerin yükseltilmesi, kadın işçilerin eşit haklara sahip olmasıdır.

İşçilerin yoksul semtlerden başlayan yürüyüşleri kenti boydan boya geçerek zenginlerin oturduğu mahallelere doğru yönelir. Bu mahallelerden geçerken polis, grevcilere acımasızca saldırır. Bu saldırı sonucu direniş kırılır. Grevin ardından tekstil ve tütün sanayiinde birbiri ardı sıra başka grevler patlak verir.

1857 New York’unda, tekstil sektöründeki bir grup kadın işçinin düşük ücretlere ve çalışma koşullarının düzeltilmesine yönelik protesto gösterilerinde bulunduğu ve fabrika yangınında 129 kadın işçinin hayatını kaybettiği yaygın bir kabuldür.

Yapılan yeni nesil araştırmalarda şimdiye dek 1857 tarihinde, New York’ta bir yangınla sonuçlanmış kesinleştirilmiş bir grev kaydına rastlanmasa da o dönem ve sonraki yıllarda da işçi kadınların yaygın ve kararlı hak mücadeleleri verdikleri bir gerçektir

 

1900’lü yıllarda Amerikan sanayi işçileri çok ağır çalışma koşullarına sahiptir. Böylesi zor koşullar altında New York’taki Triangle Gömlek Fabrikasında çıkan yangının ağır sonuçları olur. Fabrikadaki yöneticilerin, işçilerin iş zamanlarını zapturapt altına almak amacıyla atölye kapılarını kilitli tutuyor olmaları facianın boyutunu artırır. Yangında, 123’ü kadın olmak üzere 146 tekstil işçisi ölür. Ölenlerin yarıya yakın kısmı fabrika binasının üst katlarından atlayarak düşme sonucu gerçekleşir.

 

Olaya ilişkin olarak, Cornell Üniversitesinin, referans verilen web sitesinde geniş bir kaynakçaya ulaşılabilir. Ayrıca ABD işçi sınıfı tarihinde önemli bir yer tutan bu olayla ilgili birçok da kitap yayımlanmıştır.  Keza, Birleşmiş Milletler Çalışma Departmanı arşivlerinde de bu olayın geniş bir hikayesi yer almaktadır.

 

Olay, ABD ve dünya kamuoyunda büyük yankılar uyandırır. Sonraki yıllarda kadın işçilerin mücadelesinde bir kilometre taşı olarak belleklerde yer eder ve ayrı bir yere sahip olur. Facia sonrası hükümet ve yerel yönetimler çalışma yasalarında kısmı iyileştirmeler yapmak zorunda kalırlar.

 

Bu olaydan 10 ay sonra, yine ABD’de dünya emekçi kadınlarının mücadelesinde derin izler bırakacak başka bir olay yaşanacaktır. Bu, tarihe Ekmek ve Gül Grevi olarak geçecek olan görkemli bir kadın direnişidir.

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından sonra 1924 yılında Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabul edilmesiyle eğitim tek sistem altında toplanmış ve kadınlarla erkeklere eğitimde eşit imkanlar sunulmuştur. 1925 yılında Kıyafet Kanunu ve 1926 yılında kabul edilen Türk Medeni Kanunu ile kadınların yasal statüsü değişmiş, hem aile içinde hem de bir birey olarak eşit haklar tanınmıştır. Kadınlara 1930’da yerel, 1934’de genel seçimlerde seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Türkiye’de kadınlar 20 Mart 1930’da belediye seçimlerinde seçme hakkı kazandılar. 1933’te Köy Kanunu’nda muhtar seçme ve köy heyetine seçilme hakkı düzenlendi. Milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkına ise 5 Aralık 1934’te yapılan anayasa değişikliğiyle kavuştular. 8 Şubat 1935’de ilk defa meclis seçimlerine katılan Türk kadınları mecliste 18 sandalye elde ettiler. 5 Aralık tarihi, Dünya Kadın Hakları Günü olarak kutlanmaktadır.

 

Fransa’da 4 Ekim 1944’te yapılan yasa değişikliğiyle kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi. 29 Nisan 1945’te ilk defa belediye seçimlerine katılan kadınlar 21 Ekim 1945’te de ilk defa parlamento seçimlerinde oy kullandılar.

 

Medeni kanunu örnek aldığımız İsviçre’de iseAvrupa’da kadınlara oy hakkını en son tanıyan bölge 1991 yılında İsviçre’nin Appenzell Innerrhoden kantonudur. (Kadınlar federal düzeyde 1971 yılından beri, yerel kantonlar düzeyinde ise 1959 ila 1991 yılları arasında oy kullanabiliyordu.)

 

1910 yılında Danimarka’nın Kopenhag şehrinde düzenlenen Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda konuşan Clara Zetkin, 1857 yılında yaşanan olaylarda yaşamını yitiren işçilerin adına 8 Mart’ın, Dünya Kadınlar Günü olarak anılmasını önerdi.

 

Amerika Sosyalist Partisi, 28 Şubat 1909’da New York’ta bir “Kadınlar Günü” düzenledikten sonra, 1910 Uluslararası Sosyalist Kadın Konferansı her yıl bir “Kadınlar Günü” düzenlenmesini önerdi. 1917’de Sovyet Rusya’da kadınlar oy hakkı kazandıktan sonra 8 Mart ulusal bayram oldu.