İliç faciası, Erdoğan’ın Mısır ve BAE ziyaretleri

Bir çevre faciası: İliç Altın Madeni

San Marco Meydanındaki siyasi bir kutlamadan doğarak kurumsallaşan baharın müjdecisi Venedik Festivalini yazmaya hazırlanırken 13 Şubat 2024’de, Erzincan İliç’teki korkunç facia meydana geldi. Aç gözlü ve vahşi kapitalizmin acımasızca işlettiği altın madeninde, kayıp madencilerimizin büyük üzüntüsünün yanı sıra siyanür, sülfürik asit ve halk arasında kezzap denilen nitrik asitin barajlara ve Fırat nehrine karışma ihtimalinin büyük bir çevre ve yaşam faciasına neden olması kaçınılmaz. Fırat nehrine karışması halinde taraf olduğumuz uluslararası çevre sözleşme ve anlaşmaları nedeniyle Fırat’ın geçtiği ülkelerin tazminat talepleri de gündeme gelecek. Onun için akan siyanürlü toprağın acilen durdurulması gerekli. Akan zehirli çamur yığınının halen geçtiği topraklara verdiği zararın büyüklüğü ise henüz belli değil.

Neden dünyanın en pahalı elmasları, değerli taşları ve altın Hindistan, Myanmar (eski Burma) Afrika gibi ülkelerden çıkarılır? Kanada neden Kaz dağlarında altın arar? İliç altın madenindeki % 80 payı ile yabancı ortak olan Kaz Dağlarını mahfeden Kanadalı SSR Mining Firması ile % 20 ortağı olan Çalık Holdinge ait Anagold’a zamanın Çevre ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum tarafından maden kapasitesinin arttırılması kararı neden verildi? Kurum şimdi de İstanbul Belediye Başkanlığına talip. Bu madenle ilgili 200’e yakın dava açılmışken davalarda neden ilerleme sağlanamamış?  Yargı zamanında kapatma kararı alsaydı bu facia olmazdı. Kanada neden kendi ülkesinde altın aramaz? Zira sömürge madenciliği kendi ülke topraklarına zarar vermek istemez.

Resmi açıklamalardaki soruşturma başlatıldı gibi kamuoyunu yatıştırıcı ifadeler artık yeterli değil. Facia, ulusal boyuttan çıkarak uluslararası bir nitelik kazanma yolunda. Üstelik de bu konuda Türkiye Tabipler Birliği ve diğer STK’ların halk sağlığına ve doğaya verilecek zarara dikkat çeken,  yetkilileri uyaran raporları var. Son günlerde itibarsızlaştırılmak istenen Anayasa Mahkemesinin dava açan yerel halka hak veren kararı varken bu karar neden uygulanmadı? Bu sorular zaman içinde gündeme gelerek cevapları ergeç verilecek. AB’nde altın madeni arama yasaklanmışken Kanada / Vancouver merkezli “SSR Mining” şirketine bu ayrıcalık neden verildi? Daha önceki sızıntıdan 16 milyon TL ceza verilmişken madenin denetimleri neden yapılmadı? Türkiye’de faaliyet göstermekte olduğu basında belirtilen 26 altın madeni işletmesine neden Türkiye arazilerini delik deşik etme yetkisi tanındı? Ormanlık alanlar madencilik için mi orman statüsünden çıkarıldı?

Sonuç olarak hem kendisi hem toprakları zehirlenen insanlarımıza reva görülen bu eziyetin sona erdirilmesi için Türkiye’deki tüm altın madenleri kapatılmalı.

 

Sayın Cumhurbaşkanının BAE ziyareti

Her yıl Birleşik Arap Emirliklerinde toplanan “Dünya Hükümetler Zirvesi” (World Government Summit.org) 2013 yılında ilk kez faaliyete geçtiği ve Ekonomik İşbirliği ve kalkınma Örgütü’nün (OECD) stratejik ortak olduğu bir kurum. Her yıl farklı bir tema ile Dubai’de toplanan Dünya Hükümetler Zirvesinin bu yılki teması halklarına daha iyi hizmet sunabilmeleri için “Geleceğin hükümetlerini şekillendirmek” olarak saptanmış. Bu defa onur konukları olarak Türkiye, Katar ve Hindistan davet edilmiş. 25’e yakın Devlet ve Hükümet Başkanının davet edildiği Zirvede, konuk konuşmacı olan Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, “Sürdürebilirlik ve Yeni Küresel Dönüşümler ” konulu bir konuşma yapmıştır. Bu tür toplantılara katılmak, ikili görüşmeler yapmak ve mesajları yapılacak konuşmada vermek o ülke için her zaman yararlı. Bu tür toplantıların bir faydası da iletişim kapılarının açık tutulmasını sağlamak ve kimin kimle yakınlaştığını, işbirliği yaptığını görmek bakımından yararlı.

BAE, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizde 51 milyar Dolar vererek yardımda bulunan ve deyim yerinde ise Katar’la birlikte Mısır’la Türkiye’nin arasını bulmaya çalışan bir ülke.

 

Erdoğan’ın Mısır ziyareti

Yabancı yorumcular tarafından (BBC, Reuters) “tarihi bir ziyaret” olarak nitelenen Sayın Cumhurbaşkanının 14 Şubat 2024’de Kahire’ye yaptığı ziyaret sırasında Mısır’ın, geleneksel karşılama ve ağırlama kurallarını değiştirmesi nedeniyle ziyarete verdiği önemi gösteriyor.

3 Temmuz 2013’de, ABD, BAE ve Suudi Arabistan destekli Genel Kurmay Başkanı Abdülfettah el-Sisi’nin, demokratik olarak seçilen ilk Cumhurbaşkanı Mursi’yi yaptığı darbe sonucu devirerek yerine geçmesi, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından infialle karşılanmış ve Sisi “darbeci” ve “katil” olarak nitelenmişti. Mursi’nin Müslüman Kardeşleri desteklemesi Türkiye’nin de İslam birliğini savunan bu örgüte desteği ve yakınlığı, 2013 Haziranında başlayan Gezi olaylarının da katil ve darbeci tanımlarına katkısı olduğu şeklindeki yorumlar basında çokca yer almıştı. Büyükelçilerin de geri çekilmesi ile Mısır’la ilişkiler daha da gerildi sayılır.

Mısır’ın ABD eski Başkanı Trump’ın himayesinde, 2020’de yapılan İbrahim Anlaşmalarına dahil edilmemesinden duyduğu sıkıntı, Türkiye’nin ise ekonomik kriz döneminde yalnızlık politikasından uzaklaşmak istemesi Mısır ziyaretinin en önemli etkenleri arasında sayılabilir. İbrahim Anlaşmaları ABD’nin öncülüğünde İsrail ve Arap ülkeleri ilişkilerinin normalleşmesi için yapılan ve ismini Yahudi ve İslam dinlerinin ortak peygamberi Hz. İbrahim’den alan anlaşmalardır. Bu ikili Anlaşmaların ( İsrail ile BAE, Fas ve Bahreyn) başarılı olup uygulandıkları söylenemez. Özellikle de İsrail’in Filistin topraklarında uyguladığı katliamdan sonra.

Orta Doğu ve Körfez ülkelerinin ise Türkiye gibi güçlü bir NATO üyesi ve ticaret ortağının bölge dışına itilmesini tercih etmedikleri yaptıkları jestlerden anlaşılmakta. Bunun arkasında tabii ki ABD’nin de etkisi olduğunu unutmamak gerekir. Bu jestlerden biri Kasım 2022’de Katar’da yapılan Dünya Futbol Kupasında Katar Şeyhi II. Tamim’in girişimi ile Sisi ve Erdoğan’ın el sıkışması, diğeri ise 9-10 Eylül 2023’de, ilk kez Hindistan’da yapılan G 20 Zirvesinde, Suudi Arabistan’ın aracılığı ile  Erdoğan-Sisi buluşmasıdır. Her ikisi de ayaküstü olsa bile ilişkiler açısından önemli adımlar sayılır.İstanbul’da faaliyet gösteren Müslüman Kardeşlere ait uydudan yayın yapan iki TV kanalını kapatarak ve Müslüman Kardeşler liderlerini Türkiye’den çıkarmakla  Mısır’la yakınlaşma yolunda Türkiye de  önemli bir adım atmış sayılır.

Başkan Sisi, 14 Şubat 2024’de, Mısır protokol kurallarının dışına çıkarak davet ettiği Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eşi ile birlikte uçağın merdivenlerinde karşılamış ve İttihadiye Sarayında ağırlamıştır.

Temmuz 2023’te karşılıklı büyükelçi atanması, 6 Şubat depreminde Türkiye’ye gelen Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükrü’nün, o zamanki

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile görüşerek deprem bölgesini helikopterle gezmesi, Mersin’e gelen bir Mısır gemisinin insani yardım malzemesi getirmesi kalplerdeki buzların çözülmesine yardım etti.

 

Sonuç

Son söz olarak belirtmek gerekirse Mısır ile ilişkilerin normalleşmesinde ekonomik krize çare bulmak isteyen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile ilişkilerde yumuşama yanlısı Dışişleri Bakanı eski MİT Müsteşarı Fidan’ın gayretleri de inkar edilemez. Her ikisi de eski ve yeni konumları gereği uluslararası ilişkilerde deneyim kazanmış siyasetçiler.

Mısır’la yakınlaşma, Türkiye dışlanarak yapılan Yunanistan’ın dahil olduğu doğu Akdeniz enerji kaynakları paylaşımına da ilerde Türkiye’nin dahil olmasını sağlayabilecektir. BAE’nin Mısır’da büyük enerji yatırımları bulunmaktadır. Mısır’a ait Akdeniz’deki Narcissus doğal gaz kaynaklarına büyük yatırım yapan BAE’dir. BAE’nin Mısır’da rüzgar enerjisi alanında büyük yatırımları bulunmakta. ABD’li firma Chevron da Mısır’da büyük doğal gaz rezervleri bulduğunu açıklamıştır.

Meslek hayatım boyunca gezdiğim ülkeler arasında en güzel olan Türkiye topraklarının korunması için altın madenlerinin kapatılmasının, zor da olsa Suriye ile ilişkilerin biran önce düzeltilmesinin ve göçmen sorununun geri göndermeler yoluyla çözümlenmesinin en büyük dileğim olduğunu son söz olarak belirtmeliyim. Suriye konusundaki başrol oyuncusunun Putin olması kaçınılmaz bir gerçek. Türkiye ziyaretini seçimlerde malzeme olmaması için Nisan ayına erteleyen Putin’in Suriye konusundaki düşüncelerini iyi değerlendirmek gerekir. Akkuyu Nükleer Enerji Santralinin Rusya’ya verilmesi ve sonuçlarını da Türkiye’nin iyi düşünmesi gerekir.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da Mısır’a gidip ilişkileri düzeltme konusunda girişimlerde bulunanlardan.

14 Şubat 2024’de ise Sayın Cumhurbaşkanının tarihi ziyareti ile “darbeci ve katil” Sisi ” Kardeşim Sisi” olarak statü değiştirdi sayılır.

İki lider arasındaki görüşmelerin odak noktaları Gazze’deki durum, ateşkesin sağlanması, insani yardım konuları olmuştur. İkili düzeyde ise ticaretin 15 milyar Dolar hacmine çıkarılması, enerji konularında işbirliği, Libya dosyasının “derinliğine” incelenmesinde anlaşmaya varıldı. Sayın Cumhurbaşkanı Sisi’yi iki ülke arasında yapılması için anlaşılan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısına davet etti.

Libya konusunu hatırlatmak gerekirse Libya iç savaşında isyancı General Hefter’i Sisi, Trablus’taki Hükümeti ise Erdoğan desteklemişti.