Cari açık ve bütçe açığı (ikiz açıklar)

Aralık ayı ile beraber 2023 yılının cari açık rakamları ve 2024 yılı Ocak ayına ilişkin bütçe rakamları açıklandı. Aralık ayında cari işlemler açığı beklentilerin altında (2.9 milyar dolar) gerçekleşti. Henüz 2023 yılı GSYH açıklanmadığından tahminen cari açığın milli gelire oranı %4 civarında olacak. 2023 yılı genelinde 45 milyar 150 milyon dolara geriledi. Bir önceki yıla göre düşüş oranı %8. Mayıs ayından bu yana gerileme devam ediyor. Buna rağmen OVP’deki 42,5 milyar doların üzerinde gerçekleştiği gibi son 10 yılın en yüksek ikinci cari açık rakamı. 2023 yılı ihracatı 255.8, ithalatı ise 361.8, dış ticaret açığı 106 milyar dolar oldu. Bu seneki turizm gelirlerinin yıllık bazda %17 artarak 54.3 milyar dolara çıkması, enerji ve altın ithalatındaki azalış, 12 aylık cari açığın azalmasında etkili oldu. Altın ve enerji hariç cari fazla kasım ayına kadar bozulsa da aralık ayındaki olumlu katkıyla tekrar aynı trende girdi. Enerji ithalatındaki azalma net 19.3 milyar dolar, altın ithalatındaki azalma ise nette 25.7 milyar dolar oldu (Yürütülen ekonomik programa olan güven artışı altın ithalatını azalttı). İthalat miktar endeksinin yılın ikinci yarısında azalıyor olması olumlu. Bize göre cari açık sorunu Türkiye’nin enflasyon gibi bir türlü çözülemeyen kronik sorunlarından birisi. Zaman zaman iyileşme göstermesinin ekonominin görece daralacağı dönemlere isabet etmesi tesadüfi olmasa gerek. Zira, makro ekonomide ve üretim yapısındaki problemler (ihracatın ithale dayalı girdilerden oluşma oranındaki yükseklik, tasarruf-yatırım oranındaki dengesizlik, 2002-2007 dönemi hariç faktör verimliliğinin çok yüksek olmayışı, ihracatçılara dönük selektif kredi uygulamasındaki yetersizlik, katma değeri yüksek ürün üretimindeki teknolojik gerilik, yüksek döviz açığının yarattığı problemler) sorunun radikal çözülmesini engelliyor.

2024 Ocak ayındaki bütçe açığı 151 milyar TL, nakit açığı ise 207 milyar TL. Yıllık bütçenin %7’si kullanıldı. Bir önceki yıla oranla bütçe gelirleri %114, vergi gelirleri %105, bütçe giderleri yüzde 139, faiz hariç giderler yüzde 116, faiz giderleri %467 arttı. 2022 yılında bütçe açığı 139 milyar TL idi. Ocak ayındaki bir aylık açık 2022 yılının tamamını geçmiş oldu. Bu sonuçlar enflasyon ile neden mücadele edilemediğini ve makro dengelerin neden bir türlü düzelemediğini çok net açıklıyor. 2023 yılı bütçe açığı (1.374 milyar TL) bir önceki yıla göre %864 oranında artmış oldu. Vergi ve bütçe gelirlerinin enflasyon nedeniyle rekor seviyede artmasına rağmen gerek israf gerekse 674.6 milyar TL faiz harcaması bu büyük bütçe açığını yarattı. 2023 yılında bütçe açığı GSYH’nin % 5.4’ü idi. Ancak bunun önemli bir bölümü deprem harcamalarına ilişkin tahakkuk ettirilip ödenmesi bu döneme bırakılanlardan oluşuyordu. Enflasyonist dönemlerde devletin vergi gelirleri arttığı gibi giderleri de gelir artışından daha fazla arttığından bütçe dengesinden uzaklaşılıyor. Hele bu dönem bir de seçim dönemi ise popülist harcamalardan dolayı dengeler daha da bozuluyor.

Hazine ve Maliye Bakanı Sn. Mehmet Şimşek’in kamu harcamalarında tasarruf yapılacağını ve bunun kamuoyu nezdinde güveni arttıracağı söylemine rağmen bu konuda henüz görünürde bir adım atılamadı. Türkiye ekonomisinde üretim ve büyüme ikiz açıkların sürdürülmesine bağlı olup bu da finansman kaynaklarının sürdürülmesi ile mümkün olmaktadır. Daha önceki yıllarda yaşadığımız gibi sermaye hareketlerinin aniden durması veya hızlı bir sermaye çıkışının yaşanması durumunda ülke ekonomisi krizlerle karşı karşıya kalmaktadır. Bütçe açığı ile cari açık birbirleri ile doğrudan bağlantılıdır. Dolaylı vergilere dayalı bir bütçe yapımızda ithalat düştüğü zaman bütçe açığı artmaktadır. Cari açığın azaldığı dönemlerde daha fazla bütçe açığı verilmesi ülke ekonomimizi çıkmaza sürüklüyor. Bütçe yapısının doğrudan vergilere dayalı olması halinde gelir dağılımındaki adaletsizliğin azalmasına imkân yaratacağından vergi sistemimizin buna göre rehabilite edilmesini gerektirmektedir.

Ekonomide gönüllü veya zorunlu tasarrufların arttırılarak tasarruf açığının giderilmesi gerekiyor. Bireysel emeklilik bu konuda önemli bir fonksiyon yaratmakla birlikte yeterli olamamaktadır. Fiyat istikrarı tesis edilmeden sürdürülebilir büyüme sağlanamadığı gibi radikal tasarruf ortamı da mümkün olamamaktadır. Rasyonele dönüş programının, yapısal reformlarla (vergi, üretim, eğitim ve hukuk gibi) birlikte bütünleşmesi gerekiyor.