Avrupa’da çiftçi protestoları

Tarım sektöründe yanlış olan ne? Doğu Avrupalı çiftçilerin yazın Ukrayna’dan ithal edilen ucuz tahıla karşı başlattığı protestoları, yakıt fiyatlarındaki tırmanışa yönelik gerçekleştirilen Almanya, Fransa ve başka ülkelerdeki yol kapama eylemleri izledi. Brüksel’in buna cevabı, ekilebilir arazilerin yüzde dördünün çevresel nedenlerle nadasa bırakılması zorunluluğunu askıya almak oldu. Yetmedi, geçtiğimiz salı günü Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von Leyen, çiftçilerin tarımda mahsullere zararlı canlıları öldürmek için kullandıkları zehirli ilaçların (pestisit) kullanımının azaltılmasına yönelik planlanan düzenlemeyi geri çektiğini duyurdu.

Sürdürülebilir pestisit kullanımına ilişkin düzenleme Yeşil Anlaşmanın önemli bir unsuruydu. Tarımsal zehir kullanımının 2030 yılına kadar yarı yarıya azaltılması öngörülüyordu. Pestisitler zararlı haşeratı öldürüyor evet, ancak çevreye ve insan sağlığına da zarar veriyor. Dolayısıyla daha az miktarda kullanılmalıdır. Komisyon, kısıtlamanın ne gıda güvenliğini riske atacağı ne de tarım maliyetlerini yükselteceği konusunda anlaşmaya varmıştır. Şimdi karar erteleniyor!

Türkiye’nin pestisit kalıntısında AB’de ilk sırada olduğunu biliyorsunuz değil mi? AB mevzuatına göre yasaklanan pestisit türleri Türkiye’de hala yaygın durumda. Bu genellikle AB’ye ihraç edilen ürünlerde ortaya çıkıyor ve ürünler geri gönderiliyor. Bu ürünlerin bizim sofralarımıza da geldiğini söylememe gerek kalmadı sanırım.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von Leyen’in bu değişiklikler karşısında söylediği gerekçeler, seçim öncesi Avrupa Birliği Kurumlarının bile güçlü lobiciler tarafından etki altına alınabildiğini gösteriyor.

Avrupa Komisyonu başkanının hali hazırda bir seçim kampanyası yürüttüğü ve çiftçilerin oylarının peşine düştüğü görülüyor. Nihayetinde çiftçiler, Komisyon Başkanının mensubu olduğu ve bu yaz yapılacak seçimlerden sonra Avrupa Parlamentosunda en güçlü grup olarak kalmayı hedefleyen merkez sağ EPP Partisi için en kilit seçmen grubu. Herkes çiftçi oylarının peşinde. Bildiğimiz ucuz oy avcılığı. Gün gelir de bizim siyasetçilerin yaptığı gibi işi et, but, para dağıtmaya kadar vardırırlar mı bilmiyorum ama şimdilik çevre politikalarını ertelemekle kalacaklar anlaşılan.

Çiftçilere taviz vermek yerine protestoların ardındaki nedenlerin ciddiyetle irdelenmesi gerekmez miydi?

Yapısal nedenlerin yanı sıra duygusal nedenler de mevcut. Bunların hepsi, radikal sağcıların iddia ettiği gibi kırsal kesimi iklim değişikliği inkârcılarının elinde silahlı kanada dönüştürdüğünü söylemek mümkün mü? Çiftçilerin taleplerine verilen tek yanıtın çevre politikasını gevşetmek olması endişe verici. AB’nin pestisit kullanımının azaltılmasından vazgeçmesi de bunu gösteriyor. Ne yazık ki bu tamamen seçim kampanyasına yönelik bir tutum. Oysa çok daha esaslı çözümlere ihtiyaç var.

Böylesine hassas konuların ve alınan kararların seçim manevralarından etkilenmesi elbette içler acısı. Brüksel’deki siyasi elitler, Avrupa’nın gelecek politikasının seçimlerden yalnızca birkaç ay önce düzenlenemeyeceğini anlamalı. Çiftçiler yeni bir sübvansiyon modeli geliştirilmesini istiyor. Ortak Tarım politikasının kırsalda gerçek bir karşılığı yok, yeniden gözden geçirilmesi şart.

İspanya’nın El País gazetesi yeni bir sübvansiyon modeli geliştirilmesini istiyor. Tarımın iklim değişikliğiyle mücadeleye uyumlanması hiçbir koşulda sorgulanmamalı. Ancak 378 milyar avroluk (2021-2027) fonun etkin bir şekilde dağılmasını istiyor çiftçiler. Çiftçilerin iddiası: “Şimdiye değin toprak sahiplerinin yüzde 20’si doğrudan yardımların yüzde 80’ini aldı. Bu nedenle AB’nin tarım politikasının kırsal kesim üzerinde gerçek bir etkisi bulunmuyor, yalnızca çiftçi birliklerinin halkın çıkarları ile örtüşmeyen taleplerini yerine getirmekle yetiniyor.” Sonuç olarak siyasetçiler de çiftçiler de lobilerin boyunduruğu altında.

Tarım lobisi hem siyaseti hem de çiftçileri domine ediyor. Seçmeni radikal sağın kollarına atıyor. Küçük çiftçi de avucunu yalıyor. Avrupa’nın tarım politikasında gelişmekte olan ülkelere rol model olmadan önce ve gecikmeden kapsamlı bir reforma gitmesi insanlığın yararınadır.