Üzüm ve zeytin, Türk tarımını bir üst lige taşır mı?

Dünya nüfusundaki artış, çölleşme, kuraklık, birim alanda üretimin düşmesi ve verimli havzaların giderek yok olmasına ek olarak , gezegenimizde tarımda kullanılan toprağın yarısından fazlasının bozulması, tüm insanlığı kıtlıkla baş başa bırakacak gelişmelerin beklentisi içine sokmakta!.

Artık seracılık ve topraksız tarım, uzun süredir ülkelerin stratejik çalışma alanları. Ülkemiz için ise klasik tarım ürünlerinden zeytin ve üzümde hala tüm potansiyele rağmen küresel bir marka olabilmiş değiliz.

Bu sene, küresel zeytinyağı piyasasını belirleyicileri İspanya ve İtalya gibi ülkelerde ciddi rekolte kayıpları var. Yüzyılın kuraklığı nedeni ile İspanya’daki yıllık 750 bin ton ve İtalya’daki 225 bin ton zeytinyağı üretimi, geçen yıla göre  %40 daha az bir mahsul verimini açıklıyor..

Zeytin Ağacının yetiştirilmesi, özel bir iklimi gerektirmesi nedeni ile Dünyada daha çok Akdeniz’e kıyısı olan Türkiye dışında İspanya, İtalya, Yunanistan ve Tunus gibi ülkelerde söz konusu olmakta. Bu alanlarda, FAO verilerine göre, 10 milyon hektarlık yüzölçümünde 16 milyon ton zeytin üretimi yapılıyor.

Türkiye, zeytin üretimindeki rekoltesini giderek arttırdı. 2000’li yıllardaki 90 milyonluk ağaç sayımız 200 milyona yaklaştı. Bu sene, Avrupa’nın aksine, zeytin için olumlu iklim koşulları söz konusu oldu ve 735 bin ton sofralık zeytin, 422 bin ton da zeytinyağı üretimi bekleniyor ki bu tüm zamanların rekoru. Hatta önümüzdeki üç yıl için hedefler de belirlenmiş durumda: 1.2 milyon ton sofralık zeytin ve 650’nin ton zeytinyağı. Bunlar ülkemizi Dünyanın en önemli oyuncularından birisi haline getiriyor. 2022/2023 sezonu üretimimizle bile sofralık zeytinde dünya birincisi, zeytinyağında ise dünya ikinciyiz. Lider İspanya.  Ama daha alınacak yol var, yıllık kişi başı zeytinyağı tüketimimiz 2 kilogram civarında. Bu miktarlar Yunanistan’da 10.6, İspanya ve İtalya’da da 8 kilogramların üzerinde…

Bu arada Edremit Körfezi çizik zeytininin Avrupa Birliği Tarım Komisyonu tarafından AB coğrafi işaret tescili almasının ardından, geçen ay Afrika’da yapılan 18. UNESCO somut olmayan kültürel mirasın korunması hükümetlerarası komite toplantısında da, geleneksel zeytin yetiştiriciliğimizin acil koruma gerektiren somut olmayan kültürel miras listesine alınması, zeytinciliğimiz açısından güzel haberler olarak belleklerimize kaydedildi. Böylece, Türk Zeytin Kültürü, küresel bir miras olarak tescillendi.

Son yıllarda yeni bağ plantasyonları ve yeni şarap markaları ile Ülkemiz Dünyanın gündeminde.

Şarapçılığın da çıkış noktası Anadolu. Dünyanın herhangi bir ülkesinde rastladığınız bir şarabın DNA’sı, dosdoğru ülkemizi gösterecektir.

 Üzüm ve bağcılık ise, tarım ekonomilerinde yüksek katma değer yaratan kollardan birisi.

İklim kuşağının bağcılığa en uygun olduğu bir coğrafyada bulunmamıza ve üzüm üretiminde

İlk beş ülkeden birisi olmamıza karşın total rekoltemizin sadece %1.5’unu şarap için kullanmaktayız.

Fransa ve İtalya gibi bağcılıkta öncü ülkelerde bu oran %80’lerin üzerinde. Ülkemizde üretilen 1000’i aşkın üzüm çeşidinden sadece 35’i şarap endüstrisi için uygun. Dünyanın dördüncü büyük bağ alanlarına sahip olan Ülkemiz, dünya şarap üretiminin sadece binde ikisini yaratabilmekte.

Ancak son on yılda yapılan mevzuat değişiklikleri ve yatırımlar bu oranları değiştirecek gibi.

Örneğin Arkas grubunun Torbalı’da 1168 dönümlük bir arazide yaptığı bağ plantasyonları yatırımları gibi, ülke genelinde birçok yatırımcı söz konusu. Şimdilik, Türkiye’de yapılan tek parselde en büyük yatırım Arcas’ınki. İklim ve toprak analizleri sonrası, Avrupa’dan sağlanan fidanlarla, şu ana kadar Türkiye’de hiç yetiştirilmeyen şarapçılık üzüm çeşitlerini de kapsayan asmalar dikilerek muazzam bir ekosistem yaratılmış. Arkaik dönemlerden bu yana bağcılık ve şarapçılığın yaratıldığı yer olan İzmir toprakları, Lucien Arcas bağları ile tamamen doğal koşullarda, hiçbir kimyasal ilaç ve gübre kullanılmadan üretilen üzümlerden yapılan şarapları dünya pazarlarına sunmakta.

Lucien Arkas’ın Torbalı’daki bağları restoran, bağların komple görüldüğü teraslar ve sosyal alanları da olan binalar içermekte. Lucen Arkas, tadım alanı, mutfağı, mahzeni ve mini üretim tesisi ile halka açık bu mekanın, halkın şarabı sevmesi ve farkındalık oluşturmasına katkı sağlayacağını belirtiyor. Bu önemli çünkü Ülkemizde şarap tüketimi yıllık kişi başına 0.18 litre civarında. Wine Institute’nin yaptığı çalışmada bu rakam Fransa’da 42 litreyi aşmakta. Bu tüketim miktarı ile Ülkemiz 170 ülke arasında son sıralarda yer almakta.

Marselen, Ugni Blanc, Trebbiano ve Viogner gibi daha önce ülkemizde hiç yetiştirilmemiş. Şaraplık üzüm çeşitleri Lucien Arcas bağları sayesinde Torbalı toprakları ile buluştu. Bu bağlarda, yıllık üretim hedefi 1.5 milyon şişe. Ülkemizin yıllık total üretiminin 90 milyon litre olduğu düşünülürse bu başlı başına bir başarı.

Elbette şarapçılık ve zeytinyağı, uzun soluklu ve rafine bir endüstri. Bu iki ürün, sadece katma değeri en yüksek tarımsal bir ürün değil aynı zamanda oluşturduğu kültür ile kent ve ülke tanıtımında da etkili.

Artık, zeytinlerimizin coğrafi tescili yapılıp bize özgü üretim şekilleri dünya kültür mirası olarak kabul edilirken Kapadokya’dan Urla’ya yeni girişimciler bağ plantasyonları ile bilinmedik yeni bağ rotaları oluşturuyor. Artık küresel ligde, piyasa düzenleyici bir role doğru gidiyoruz. Şarap ve Zeytinyağında, dünya kalitesindeki tesisler ve markalaşma ile üretimde zeytinde 3. zeytinyağında 5. sırada yer alan ve üzümde de Türkiye’nin 451 bin hektar üzüm bağı ile dünyada 5’inci, 4.1 milyon ton üretimle 6’ncı sırada olduğunu gözönüne alındığında, toplamda 70 milyara dayanan küresel pazardan daha fazla pay almanın zamanı geldi.