Medeni haklar tartışmaya açılamaz

4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu; vatandaşlarımızın doğumdan başlayıp, vefatı sonrasına kadar uzanan süreçteki özel yaşam ilişkilerini düzenleyen; Türk kadınına gerek aile içerisinde gerekse sosyal ve kamusal yaşamda birey olma hakkını veren, laik hukukun simgesi olan bir devrim yasasıdır.

Türk Medeni Kanunu’nun kabul edilmesiyle, özel yaşamlarına ilişkin haklar açısından kadınlar, erkeklerle eşit yurttaş olma hakkını kazanmış; evlenme, boşanma, mirastan eşit pay alma gibi konularda Türk kadınının hakları güvence altına alınmıştır.

Çağdaş bir toplum yaratmak ülküsüyle, kadını özgür ve eşit bir birey haline getirmek için kabul edilen Medeni Kanun, Türk kadını için en anlamlı kazanımdır.

Adalet Bakanlığı’nın İstanbul’da 4-5 Ocak 2024 tarihlerinde, kadın örgütlerine kapalı gerçekleştirdiği “Türkiye Yüzyılında Türk Medeni Kanunu Çalıştayı”na cevaben kadınlar da geçtiğimiz hafta sonu kendi çalıştaylarını, “Medeni Kanun için Mücadele” çalıştayını düzenlediler.

Son zamanlarda, daha önce de birkaç defa denendiği gibi, iktidar tarafından Medeni Kanununun kadınlara getirdiği kazanımları kaldırmaya yönelik, hamleler yapılmaktadır. Örneğin bir gece yarısı kararnamesi ile kadınları şiddetten koruyan İstanbul sözleşmesinin kaldırılması gibi. Şimdi de anlaşılıyor ki, kadınları ve çocukları ev içi şiddetten koruyan 6284 sayılı yasa, nafaka hakkı ve boşanma ile ilgili yasalar üzerinde, değişiklikler yapılmaya çalışılıyor. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları da çok iyi bilir ki, ortadan kaldırılmaya ve yıpratılmaya çalışılan kadın kazanımları, demokratik ve laik Türk Hukuk Devletinin en önemli yapı taşlarıdır.

Adalet Bakanlığının tertiplediği çalıştaydan çıkan sonuçları tartışmak, kadınların kazanılmış haklarına getireceği gerilemeleri değerlendirmek üzere, kadın kuruluşlarının yoğun katılımıyla İstanbul’da düzenlenen “Medeni Kanun için Mücadele Çalıştayı”nda bir araya gelen kadınlar, Adalet Bakanlığının “Türkiye Yüzyılında” Türk Medeni Kanunu Çalıştayına ve orada konuşulanlara karşı tepkisini gösterdi ve bakanlığın çalıştaylar yaparak, medeni hakları tartışmaya açamayacağının altını çizdi!

Çalıştaydaki kadınlar, “Adalet Bakanlığının düzenlediği Medeni Kanun çalıştayının laikliğe yönelik bir saldırı olduğunu, bunun karşısında kadınların bir cephe oluşturması gerektiğini söylediler. Bu çalıştayı yapma sebeplerinin iktidar tarafından getirilmeye çalışılan aile arabuluculuğunu, nafakayı, boşanmaların hızlandırılması adı altında yapılacak değişiklikleri, kadınların lehineymiş gibi sunan çalıştaylarına karşılık vermek olduğunu ifade ettiler.

Beş oturumdan oluşan çalıştayda Medeni Kanun’un önemi ve karşı karşıya olduğu risklerle mücadele, aile hukukunda arabuluculuk tehlikesine karşı mücadele, boşanmaların hızlandırılması yalanına karşı mücadele, nafaka hakkına yönelik saldırılara karşı mücadele ve kadına yönelik şiddeti önlemede 6284 sayılı Kanun’un önemi ele alındı.

Genel seçimlerden önce de Medeni Kanun’un Maddelerini değiştirmeye yönelik hamleler olmuştu. Ancak seçim sonrası bu hamleler dozunu artırarak hem Medeni Kanun’un maddeleri hem de Anayasayı değiştirmeye yönelik adımlar atılmaya başlandı.

Medeni kanuna el uzatmak demek; laikliğe, eşitliğe, demokrasiye savaş açmak demektir. Böyle bir durumda çalıştayda da dile getirildiği gibi kadınlar büyük bir mücadele cephesi oluşturacaklar ve asla geçit vermeyeceklerdir. Çünkü Medeni kanun laiklikle birlikte toplumsal hayatın direği ve vazgeçilmezidir.

Adalet Bakanı, aile hukukunu toptan ele alacağını söyleyen açıklamalarda bulunuyor. Kamuoyunu ve kadınları, yapılacak değişikliklerin ne kadar masum olduğuna inandırmaya çalışıyor. Hızlı boşanma adıyla getirilecek yeni yasa tuzağına kadınların düşmemesi gerekiyor.

Bekir Bozdağ zamanında da gündeme getirilen nafaka hakkına saldırıları TBMM’deki kadın Milletvekilleri direnerek karşı çıkmışlar, yasanın çıkmasını engellemişlerdi. Tuzaklara düşmeden, umutsuzluğa düşmeden, çaresizliğe kapılmadan kadınların ortak mücadeleyi yürütmeleri gerekiyor!

Söylemlere ve önceki uygulamalarına bakılırsa 17 Şubat gibi Medeni yasanın kabul edildiği sembolik bir günde, Medeni yasayı delik deşik edebilecek bir kanun değişikliği önümüze gelebilir!

Yalnız kadınlar değil, onlarla birlikte demokrasiye inanmış bütün kesimler birlikte direnirse bu atak durdurulabilir. Medeni yasayı ve diğer yasaları savunma görevi Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarına düşüyor. Anayasayı uygulamayanlar yeni bir yasa yapma hakkına sahip değildir.

Medeni yasa için mücadele çalıştayının bileşenlerinden “Eşitlik için Kadın Platformu” savunucuları da ” Yasalara Dokunma, Uygula!” mesajı veriyor.

Kadın Cinayetlerini durduracağız Platformu; “Adliye koridorlarında “Yaşasın Şeriat” sloganları yankılandı. Bu anayasaya aykırıdır ama bir tane görevli eylem yapan bu gruba müdahale etmedi. Bizim Derneğimize açılan davanın son duruşmasında, çevik kuvvet ordusu üstümüze yürüdü. Bizim bütün alanlarda sürekli mücadeleyi var etmemiz lazım. Çünkü laiklik yoksa eşitlik de yok “dedi.

Bu durumda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak üstümüze düşen görev kadınların haklı direnişine katılmak, laik Cumhuriyetimizi savunmak, Medeni kanunumuza sahip çıkmaktır. Şüphe yok ki vatandaşlarımız, kurucularımızın ve halkımızın kurtuluş savaşı yaparak kanı pahasına kazandığı Cumhuriyetimizin tüm devrim ve değerlerini savunmaya devam edeceklerdir.